Bugün kıdem tazminatı, yarın emeklilik hakkı

Birinci ve İkinci MC’ler, 12 Eylül cuntası ve Özal Başkanlığı'ndaki ANAP iktidarlarının başaramadığını, AKP şu günlerde gerçekleştirmeye çalışıyor.

Kadir Sev

Patronlar en az 45 yıldır kıdem tazminatı yükünden kurtulmaya çalışıyor. 1975 yılında 1475 sayılı eski İş Yasası'nın 14’üncü maddesine “Kıdem Tazminatı Fonu” kurulmasının öngörüldüğü bir fıkra eklendi. Eklendi ama o yıllardaki iktidarlar kurmaya cesaret edemedi.

Birinci ve İkinci MC’ler; 12 Eylül cuntası; Özal Başkanlığı'ndaki ANAP iktidarlarının başaramadığını AKP şu günlerde gerçekleştirmeye çalışıyor.

İş Yasası'nın yenilendiği 2003 yılında da girişimde bulunmuştu. Yasa tasarısında fon kurulmasının öngörüldüğü bir düzenlemeye yer verilmişti. Hem Meclis'te hem kamuoyunda büyük tartışmalara yol açınca geri adım attı. Geçici bir önlem aldılar; yenilenen İş Yasası'na (4857) kıdem tazminatı ile ilgili bir düzenleme konulmadı, 1475 sayılı yasanın 14’üncü maddesi yürürlükte bırakılarak eski düzen sürdürüldü.

Kriz ortamı, patronlara alabildiğince çıkarlar sağlanmasına meşruiyet sağlıyor. Bu fırsattan yararlanabilirlerse, sermayeyi kıdem tazminatı sorunundan sonsuza kadar kurtarabilecekler.

Kıdem Tazminatı Fonu'nun kurgusunu bilmiyoruz

Ne tür bir hazırlık yapıldığını, yandaş basında yer alan haberlerden öğrenebiliyoruz. Kamuoyunun bilgisine sunulmuş bir metin henüz yok. Bu bir AKP klasiği. Basına kimi doğru kimi yanlış bilgiler sızdırıp tartıştırıyor. Geri adım mı atılacak? Baskı mı artırılacak? Daha çok reklam mı yapılacak? Tavrını ona göre belirliyor.

Elimizde taslak bir metin olmayınca maddeleri üzerinde ciddi tartışmalara girişmek yersiz. Asıl amaçlarını biliyoruz: Kıdem tazminatı fonu adına para toplayıp patronlara sunacak ortam oluşturulmaya çalışılıyor.

Kıdem tazminatı fonu, iki önemli etken aşılamadığı için bugüne değin kurulamadı: Birincisi sendikaların kararlı direnişi; ikinci neden de patronların fona katkı yapmak istemeyişi.

TÜRK-İŞ ile DİSK, genel grev nedeni sayacaklarını söylüyor. Saldırıların savuşturulabilmesi, kararlı tavırlarını birlikte sürdürebilmelerine bağlı. 

Patron örgütlerinin çoğundan ses gelmiyor, belli ki kafalar karışık 

Ankara Sanayi Odası Başkanı, Avusturya modeli gelse iyi olur diye bir söz etti geçenlerde. Kıdem tazminatı gün sayısı 15’e düşürülür, ödenmesini garantiye alacak yasalar çıkarırsa sorun kalmaz diye düşünüyor.

İstanbul Sanayi Odası Başkanı, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi'yle (TES) hem kıdem tazminatında kazanılmış hakların korunması hem de emeklilik desteği sağlanması amaçlanıyor, sözleriyle Tayyip Erdoğan’ın istihdam kalkanı için söylediklerine sahip çıkıyor.

Buradan anlaşılıyor ki; katkı konusu henüz çözümlenememiş.

Patron yanlısı basında çok sayıda TES reklamı yapılıyor. Mizah bile sayılamayacak düzeyde değerlendirmelerle karşılaşıyoruz.

Birkaç örnek verelim: “…Bazı uzun süreli çalışanlar kıdem tazminatı alacağından ötürü dışarıdan gelen teklifleri değerlendiremiyordu. Şimdi fon seçeneğinde yeni teklifi değerlendirebilecek. Bu da belki mevcut çalıştığı yerin maaş teklifini yükseltmesine neden olacak…”

Daha neler var; mevcut sistem işgücü piyasasında hareketliliği kısıtladığı için verimsizlik yaratıyor, yeni sistemde kıdemin fonda kalacağı güvencesi ile işgücü piyasasında verimlilik artacak… İşverenler, kıdem tazminatından kurtulabilmek amacıyla çalışanlarını etik olmayan yöntemlerle istifaya zorluyorlar; buna gerek kalmayacak…

Yok edilmek istenen yalnızca kıdem tazminatı değil!..

Kıdem tazminatı fonu tartışmaları, çalışma yaşamından sonrasını da kapsayan, içinde BES’in de yer aldığı, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) adı verilen bir çerçevede tartışılıyor. Onbirinci 5 Yıllık Kalkınma Planı'nda, strateji planlarında ve yıllık programlarda yer veriliyor. 

Bunu önemsemeliyiz; izlerden, emekli aylıklarının özelleştirilmesinin altyapısının hazırlandığını görüyoruz.

Mart/2020 itibariyle 18 bireysel emeklilik şirketinde yaklaşık 125 milyar lira bireysel emeklilik primi toplanmış. Bunun 23 milyarı, varlık fonuna devredilen 3 kamu bankasının bireysel emeklilik şirketlerindeydi. 

Kamu bankalarına ait olan bireysel emeklilik şirketlerini devlet iç borçlanma senedi çıkarıp varlık fonuna bir kez daha sattılar. Kalan 100 milyar liranın üzerindeki parayı ise çoğu yabancı sermayeli olan 15 şirket kullanıyor.

Son söz olarak şunları söyleyelim: Geçtiğimiz yıl SGK neredeyse kara delik ilan edilmişti. Kamu fonlarını tüketiyor, zarar ediyor gibi eleştirileri çok sık işitiyorduk. KİT’lerden biliyoruz: bu memlekette kara delik ilan edilen her şey “özelleştiriliyor.”

Dikkatli olmalıyız; emeklik hakkımızı yitirmeye yalnızca bir adım kaldı…