Bu salgın süner: Hiç olmazsa riskli gruplar testle taranmalı

Kapitalist ülkelerin yönetim stratejileri salgının önümüzdeki yaz döneminde baz bir seviyede, dalgalanmalarla devam etmesine yol açacak gibi görünüyor.

İlker Belek

Epidemiyolojide “sünme” diye bir kavram yok.

Ancak kapitalist ülkelerin yönetim stratejileri salgının önümüzdeki yaz döneminde baz bir seviyede, dalgalanmalarla devam etmesine yol açacak gibi görünüyor.

“Sünme” dediğim şey bu. Neden böyle açıklayalım.

Aramızdaki koronasını bilmez 550.000 kişi

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği başkanı Prof Dr Mehmet Ceyhan toplumda 400.000 “hayalet” (yani tanısı konulmamış) korona vakası olduğunu söylüyor.

Bu tahminini de değişik antikor (seroprevalans) araştırmalarının sonuçlarına dayandırıyor.

Bu araştırmalara göre tanı konulmuş her 1 vakaya karşılık 10 tane de (hiç ya da çok az yakınması olduğu için) tanısı konulamamış vaka var. Bunlar hastalığın devamlılığında, yayılmasında önemli risk oluşturuyorlar.

Türkiye’de şu anda 40.000 henüz iyileşmemiş hasta olduğu için Prof Ceyhan 400.000 de tanısı konulmamış, kendisinin bile hastalığının farkında olmayan vaka olduğunu belirtiyor.

Nisan ayı içinde yapılan farklı araştırmalar semptomsuz vaka oranını %75 olarak veriyor. Los Angeles’ta yapılan bir araştırma gerçek enfekte birey sayısının tanı konulandan 28-55 kat daha fazla olabileceğini gösteriyor.

Almanya ve Hollanda’da yapılan seroprevalans araştırmaları ise nüfusun %2-30’unun enfekte olduğunu ortaya koyuyor. Buradan Almanya için (%2 oranı doğru kabul edildiğinde) tanı konulamamış hasta sayısının tanı konulanların 833 katı olduğu sonucuna ulaşılabiliyor.

Dolayısıyla Prof Ceyhan’ın 400.000 “hayalet” hasta varsayımı kendisinin de belirttiği gibi aslında son derece iyimser bir tahmindir.

Üstelik bu hesaba PCR testinin vaka saptamadaki güçsüzlüğünün payı da dahil değil. PCR testi hastalığın ilk haftası içinde bile vakaların %30’unu kaçırıyor, izleyen hafta içinde bu oran %50’ye kadar yükseliyor. Dolayısıyla bilinmeyen vaka sayısını en az 550.000 kadar düşünmek gerekir.

Kapitalist ülkeler hesapsız normalleşmeye başladılar

Burjuvazi kar için, halk sınıfları da geçim derdinden sıkıştırıyordu. Hükümetlerin burjuvaziye karşı koyacak ve halk sınıflarının en temel yaşamsal taleplerini bile karşılayacak hali yoktu. Sonuçta normalleşme kararı almak zorunda kaldılar.

Çin normalleşmeye başladığında (örneğin seyahat kısıtlamalarını kaldırmaya başladığı 16 Mart’ta) günlük vaka sayısı 21, ölüm sayısı da 11’di. Bunlar 1,4 milyar nüfus içindeki sayılardı. Dolayısıyla normalleşme kararının gerçekçi bir zemini vardı.

Kapitalist ülkeler bu kadar sabırlı davranamadılar. Örneğin Türkiye’de AVM’ler 11 Mayıs’ta açıldığında 84 milyon nüfustaki günlük vaka sayısı 1.114, ölüm sayısı da 55’ti. 12 Mayıs’ta ise sayılar 1.704 ve 53 olarak gerçekleşmişti.

Anlaşılacağı gibi, Çin’le kıyaslandığında, Türkiye adını bile anmaması gereken bir zamanda normalleşmeye yöneldi. Sağlık Bakanı 23 Nisan’da “salgın kontrol altında” dedikten ve 4 Mayıs’ta normalleşme planı açıklandıktan sonra ise toplumu evde tutabilmek ve hatta maske takmasını sağlayabilmek neredeyse olanaksız hal aldı.

Yaz aylarında da sünmüş bir salgın yaşanacağı anlaşılıyor

Buzdağının çok az bir kısmını biliyoruz. Enfeksiyonu geçirmiş olanların toplamdaki oranı en fazla %30. Yani nüfusun halen en az %70’i virüse karşı duyarlı.

Türkiye’de ise bu oranlara ilişkin hiçbir bilgimiz yok. Sağlık Bakanlığı normalleşme kararından önce, hiç olmazsa salgının en fazla ve en az derecede etkilediği birkaç bölgede antikor araştırmaları yaparak salgının eğilimini izlemeyi hedeflemeliydi. Hiç olmazsa kimi riskli gruplarda (sağlık personeli, AVM çalışanları ve ziyaretçileri, fabrikalar, taksi şoförleri, polisler gibi) periyodik test taramasına başlamalıydı.

Oysa ülkemizde hastaların yakın temaslılarına bile test yapılmıyor.

Böyle bir ortamda 11 Mayıs’taki normalleşme kararını izleyen iki günde 2 milyon 250 bin kişi AVM’lere hücum etti.

Bütün bu verileri birleştirdiğimizde bu yaz dönemini baz bir düzeyde salınan, yani sünmüş bir salgınla geçirme ihtimalimiz çok yüksek.

Sonrası, yeni kış döneminde yeni bir yükseliş.

Oysa kapitalist ülkeler Çin gibi 4-5 hafta süreyle katı bir karantina uygulayabilselerdi bu iş şimdiye kadar bitmiş olacaktı.