Bolu’daki yangında oğlunu kaybeden Danıştay Daire Başkanı, sorumluları topa tuttu: ‘Bu yargıyı etkileme değil de nedir?’

Kartalkaya Araştırma Komisyonu’nda Abdurrahman Gençbay’ın çarpıcı konuşması, devletin yargılamadan kaçmak için attığı adımları gözler önüne serdi.

Haber Merkezi

Bolu Kartalkaya’da 21 Ocak’ta 78 kişinin ölümüyle sonuçlanan yangınla ilgili Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu, dün toplandı.

Toplantıda, yangından hayatını kaybedenlerin yakınları ve yangından kurtulanlara söz verildi.

Oturumun son konuşmasını, oğlu stajyer doktor Yiğit Gençbay’ı yangında yitiren Abdurrahman Gençbay yaptı.

Gençbay, 2019 yılından bu yana Danıştay 9’uncu Daire Başkanı.

Bugüne dek kamuoyuna olayla ilgili açıklama yapmayan Gençbay, komisyondaki konuşmasında ilgili bakanlıklara ağır eleştirilerde bulundu, yargı bağımsızlığını sorguladı, yargıya güvenin ayaklar altına alınmış durumda olduğuna dikkat çekti.

‘Benim devletim bana gözyaşları içinde evladımın dosyasını okutuyor’

Gençbay, kendisinden önce konuşanların “Ya, bizim burada ne işimiz var? Ya, biz niye acımızı yaşamıyoruz? Biz niye yangın raporu okumanın peşine, iş müfettişi raporu okumanın peşine, Turizim Bakanlığının yetkilerini araştırmanın peşine düşmüşüz? Bizim ne işimiz var ya?” sorularına atıfta bulunarak, “Evet, asıl sorun tam da burada düğümleniyor. Sorun ne biliyor musunuz? Sorun aslında yargıya olan güven sorunu” dedi.

Kıdemli hakim, bir aydır Danıştay’daki çalışma masasında sürekli dosya okuduğunu, çalışma arkadaşlarının ne dosyası okuduğu sorusuna “Benim devletim bana gözyaşları içinde evladımın dosyasını okutuyor” yanıtı verdiğini söyledi.

‘Kimse ‘ben iyi yargıcım’ demesin, yenildik, bizim nesil sınıfta kaldı’

Bir yargılamanın adil olması kadar adil görülmesinin de önemli olduğunu belirten Gençbay, kendisi mesleğe başladığında yargıya güvenin yüzde 80 seviyesinde olduğunu söyledi.

Ben on üç sene Adalet Akademisinde ders anlattım ve o çocuklara en son dersimde... Ki sekiz on sene oldu ayrılalı çünkü o zaman da yargıya olan güveni indirmiştik yüzde 20'lere. Bugün yargıya olan güven yüzde 20'ler seviyesine indi. Ben o derslerine girdiğim arkadaşlara diyordum ki: Bizim nesil sınıfta kaldı yargıya olan güven konusunda.

Gençbay, “Kimse ben iyi bir yargıcım demesin” diye vurguladı, “hepimiz sınıfta kaldık, yenildik, bizim nesil sınıfta kaldı.”

‘Ben buna organize kötülük diyorum’

Kırk sene önce 4 katlı olarak yapılıp, sonradan üzerine 8 kat daha inşa edilmiş olan ve bir tarafına itfaiye aracının giremediği otelin yapım ve izin süreçlerinden bahseden Gençbay, sorumluları şöyle tarif etti:

“Şimdi, bakıyorsunuz, bir tarafta yangına uygunluk raporunu verecek olan belediye geçmişte vermiş, bir tarafta il özel idaresi işyeri açma ve çalışma ruhsatını veren, yapı kullanma iznini veren, tadilatları onaylayan bir il özel idaresi ve herkesin gözünden kaçıyor ve onun başında da bir Vali var. Öbür tarafta bütün bunları denetleyip, bu eksiklikleri gördüğünde, gerektiğinde o otelin turizm işletme belgesini iptal etme yetkisi olan Turizm Bakanlığı. Yine, öbür tarafta, işyeri ve iş sağlığı güvenliği konusunda tek yetkili olan Çalışma Bakanlığı var. Şimdi, bunların hiçbir tanesi görevini doğru dürüst yapmamış. Ben buna organize kötülük diyorum. Sonuçta, organize kötülük ortaya çıkmış. Bir tarafından belediye, bir tarafından il özel idaresi, bir tarafından Turizm Bakanlığı, bir tarafından Çalışma Bakanlığı bunların tamamı sorumlu.”

Danıştay Daire Başkanı, dün sabah kaybettiği oğlunun mezarını ziyaret ederken, mezarlıktaki görevlilerden birinin kendisine gelip, titreyerek şöyle söylediğini ifade etti: “Ya, Allah aşkına bir tanesi de desin ki ben sorumluyum, onun alnından öpeceğim.”

‘O levhaya ‘Bu işletme peçete, havlu, yorgan, yastık denetimi konusunda Turizm Bakanlığı’nın denetimindedir’ yazın’

Gençbay, Osmanlı döneminden beri devam eden ve kamu görevlilerinin saçma sapan iddialarla yargının önüne atılmasının önüne geçmek amacı taşıyan 4483 Sayılı Kanun’a sığınan bakanlıkların, il özel idaresinin ve belediyenin hiçbir şey yapmadığını belirtti.

Grand Kartal Oteli’nin kapısında “Bu Turizm işletmesi Turizm Bakanlığı’nın denetimindedir” yazılı levha bulunduğunu belirten Gençbay, “O levha oraya sıradan asılan bir levha değil. Yangından sonra Turizm Bakanlığı bu levhayı iptal etti, bu turizm işletme belgesini iptal ettiğinde Valiliğe bir yazı yazıyor, diyor ki: O levhayı hıfız edin ve adli emanete alın. Demek ki bu çok önemli bir levha” dedi.

Sonradan Turizm Bakanlığı’nın soruşturma izni vermeme sürecindeki argümanlarına değinen Danıştay Daire Başkanı, “Turizm Bakanlığı diyor ki: Ya, ben sadece oteldeki çarşafı, yorganı, yastığı, peçeteyi kontrol ediyorum diğer başka şeylere bakmıyorum. Niye? Benim yönetmeliklerim böyle” dedi.

“Diyor ki: Ben sorumlu değilim. Peki, o zaman o levhanın başına yaz ki ‘Bu işletme peçete, havlu, yorgan, yastık denetimi konusunda Turizm Bakanlığı’nın denetimindedir.’ Halkı niye kandırıyorsun o zaman?”

Gençbay, idarenin sorumluluğuyla ilgili, hizmet kusurunun muhatabı olan idarenin, yönetmeliklerden yola çıkılarak belirlenemeyeceğini ifade ederek, “Görev yetki ve sorumluluk kanunla belirlenir. Yönetmeliklerde eksiklik varsa, karışıklık varsa idarenin sorumluluğunu kaldırmaz bu ancak kendi içinde sorumluluğu belirlemede etkili olabilir. İdare, kendi yükümlülüğündeki faaliyete ilişkin uygun düzenleyici işlem yapmaması sorumluluğunu kaldırmaz. Tam tersine, bu durum dahi idarenin kusurunun hizmetin gereği gibi işletilmediği anlamına gelir” yorumunda bulundu.

‘Sayın Başsavcım, bu yargıyı etkileme değil de nedir?’

Bakanların suçu ve kusuru varsa buna Meclisin iradesiyle, Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nin karar vereceğini, kendisinin bu konuya girmeyeceğini belirten Gençbay, “bu organize kötülüğü yapmalarına yardım eden kamu görevlileri varsa bunların ortaya çıkarılması lazım” dedi ve sözü Kültür ve Turizm Bakanı, otel zinciri patronu Mehmet Nuri Ersoy’a getirdi:

“İkinci gün, daha biz evlatlarımızı toprağa vermeden Turizm Bakanı bir televizyona çıkıyor, kendini televizyoncu gören bir kişinin karşısına, ‘Ben sorumlu değilim.’ Bir sürü yönetmelik sayıyor. Ya, sen Turizm Bakanı mısın, kamu hukukçusu musun? Ben bunu Bolu Başsavcısı’na söyledim. Üç gün sonra evladımızın adli emanetteki eşyalarını almaya gittiğimizde bizi makamına çağırdı. Dedim ki: ‘Sayın Başsavcım, bu yargıyı etkileme değil de nedir?’ Sen eğer sorumluysan zaten yargı senin yakana yapışır, sorumlu değilsen niye feryat ediyorsun? Oturursun yerinde, kimse de sana dokunmaz.”

‘UYAP’a girmiş rapor hukuki metindir, korsan metin değildir’

Abdurrahman Gençbay, yangınla ilgili çıkan ön rapora dair Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “korsan metin” ifadesini kullanmasını da eleştirdi.

Söz konusu ön raporda Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bolu İl Özel İdaresi, Bolu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Otel işletmesi sorumlu olarak gösterilmişti. Bakan Tunç, X’ten yaptığı paylaşımda şöyle demişti: “Soruşturmayı yürüten Bolu Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmamış, hiçbir resmi niteliği olmayan korsan bir metni rapor diye paylaşarak kamuoyunu yanıltmaya ve soruşturmayı etkilemeye çalışmak büyük bir sorumsuzluk ve vicdansızlıktır. Bu durum, en başta faciada kaybettiğimiz canlarımızın ailelerine büyük saygısızlıktır ve milletimizi aldatmaktır.”

Gençbay, “Birinci bilirkişi raporu eksik olabilir, yanlış olabilir, yetersiz olabilir o anda fazla araştırmadan yetkili ve ehil kişilerden olmamış olabilir ama bu bilirkişi raporu eğer UYAP'a girmişse, bu bilirkişi raporu eğer dosyaya girmişse bu bilirkişi raporu bir hukuki metindir, bu bir korsan metin değildir” yorumu yaptı.

‘Belediye Başkanı ‘Benim sorumluluğum yok, onlar yapmıştır’ diyemez’

Belediyenin tutuklanan görevliler dahil tamamının asli kusurlu ve sorumlu olduğuna inandığını söyleyen Gençbay, belediyeyle ilgili durumu şöyle ifade etti:

Yahu, sen buraya 1970'li yıllarda ruhsat verirken, yangın durum belgesini verirken bunun durumunu görmedin, sonrasında verdiğin yangın olur raporlarında bunu görmedin, yetmedi, Allah şaşırtacak ya, o otelin önünde yani itfaiyenin giremediği yerde bir 80 metrekarelik ahşap, işte, ‘fast food’ gibi bir yere ruhsat alabilmek için belediyeye başvuruyorlar, yanlışlıkla binanın tamamı için yangın uyumlu raporu istiyorlar, belediye geliyor, bu yangın uyumlu raporunun, bakıyor ki, bir sürü eksikliği var, olumsuz bir rapor düzenliyor. Bu olumsuz rapor ilgililerin eline gittikten sonra ki ifadelerden onu görüyoruz, Belediye Başkan Yardımcısı akıl veriyor işletme sahiplerine. Diyor ki ‘Siz bu talebinizi geri çekin, biz de bunu iptal edelim.’”

Gençbay, belediyenin bu rapordaki olumsuzlukları sekiz gün sonra İl Özel İdaresi’yle ve Turizm Bakanlığı’yla paylaşmak zorunda olduğunu belirterek, “Oradaki ‘paylaşılabilir’ lafıyla hareket edilerek ‘Efendim, burada bir takdir hakkı var’ diyemezsin. Bu takdir hakkı ancak düzenlenen rapor olumluysa bunu paylaşmayabilirsin ama olumsuz bir rapor varsa sen bunu paylaşmak zorundasın, bu senin görevindir” dedi.

İki, o binaya sekiz gün önce gitmiş, bu olumsuz raporu vermişsin. Ya, o binanın bitişiğindeki 80 metrekare ahşap binaya ve üstüne üstlük onun etrafına itfaiye aracı giremezken sen o bir yere 2 tane yangın söndürme tüpü var diye nasıl yangına olumlu raporu vermişsin? O nedenle, belediyenin yetkilileri sonuna kadar sorumludur. Belki, belediye başkanının da burada kendine düşen payı açısından sorumluluğu vardır yani, kimse ‘Benim sorumluluğum yok, onlar yapmıştır’ deme lüksüne sahip değil, o kişileri de sen seçiyorsun, sen atıyorsun, çalıştıranın sorumluluğu vardır.

‘Soruşturma izni vermen gerekirken televizyonlarda dolaşıyorsun’

Abdurrahman Gençbay, otelin açıldığı tarihten itibaren Bolu’da görev yapmış olan tüm valilerin soruşturulması için İçişleri Bakanlığı’nın verdiği zımni ret kararına da itiraz ettiklerini belirtti.

Şimdi, buraya kadar geldiğimizde, idarelerin bu sorumluluklarını yerine getirmemesi, işte, biraz önce söylemiş olduğumuz -daha yargılama başlamadı ama- ön hazırlık aşamasında bile yargıya olan güven konusunda bütün bu benim kader ortaklarım açısından bir tereddüt ve güvensizlik oluşturdu. İşte, o yüzden, dosyayı alıp dosyayı incelemeye çalışıyorlar, o yüzden, bunların peşine koşuyorlar, o yüzden, bir şey bulup bir şey çıkarmaya çalışıyorlar. Hâlbuki, hukuka uygun bir idareden beklenmesi gereken, o Bakanlığın en üst amiri eğer 78 tane can gitmişse ve sen de bütün kamuoyunun önünde, gerçekten herkes de en yakın şüpheli olarak görülüyorsan hemen ertesi gün soruşturmayı açıp gerektiğinde kamu görevlilerine soruşturma izni vermen gerekirken sen televizyonlara dolaşıp suçsuzluğunu ispatlamaya çalışıyorsun.

‘Başsavcı’nın makam odasına Ceza İşleri Genel Müdürü daldı’

Uzun yıllardır yargının içerisinde olduğunu belirten Gençbay, “Adalet Bakanlığının bu yargılama sürecinde Tarım Orman Bakanlığından ya da Turizm Bakanlığından ya da adına ne derseniz deyin, diğer bakanlıktan bir farkı yoktur, Adalet Bakanlığı soruşturmaya dâhil olmaz, Adalet Bakanlığının hatta hassasiyet gösterip soruşturmanın etrafından bile uzaklaşması gerekir” dedi.

“Adalet Bakanlığı, soruşturmayı yürüten savcılığa talimat verebilir mi? Veremez. Savcılık da başsavcılık Adalet Bakanlığı’ndan bir talimat bekler mi? Beklemez. Peki, ben başsavcının odasına gidiyorum, yarım saat sonra, pazar günü, olaydan üç gün sonra oğlumun, evladımın eşyalarını almaya gidiyorum. Yarım saat orada çay içiyorum, yarım saat sonra makam dinlenme odasından biri dalıyor içeriye "Ben, bakanlığın şu üst düzey genel müdürüyüm." Aynı genel müdürü, aynı üst düzey bürokratı bu kardeşlerim, işte, önce, Sayın Bakan Yardımcımız Ramazan Bey'e -Ramazan Bey'in yüreği yufkadır- o da gözyaşları içinde Adalet Bakanlığı’na götürünce aynı üst düzey bürokratı orada görüyoruz ve bakıyoruz daha o tarihte bilirkişi raporu bile yayımlanmamışken bu üst düzey bürokrat âdeta bu dosya hakkında fikir beyan ediyor ‘Burada ihmal vardır’ diyor.”

Gençbay, komisyon üyelerinin soruları üzerine söz konusu kişinin “Ceza İşleri Genel Müdürü” olduğunu söyledi.