Bir sağlık tekeli tetikçisinin ölümü: Suikastın yarattığı toplumsal neşenin nedeni ne?

ABD’nin en büyük sağlık sigorta şirketinin CEO'su uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü. Thompson’ın ölümünün sosyal medyada yarattığı kutlama havası büyük medya tekellerini şoka uğratmış durumda.

ahmet birsen

4 Aralık Çarşamba günü, ABD’nin en büyük sağlık sigorta şirketi UnitedHealtcare’in CEO’su Brian Thompson, New York’ta uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü. Şüpheli henüz yakalanamasa da Thompson’ın ölümünün sosyal medyada yarattığı coşku ve kutlama havası büyük medya tekellerini şoka uğratmış durumda. 

CNN’den Fox’a, NBC’den Independent’a neredeyse bütün anaakım medya ise suikasttan çok, suikastın yarattığı toplumsal neşeyi gündeme getiriyor.

Medya, "ailesine bağlı sevilen bir eş ve baba, çalışkan bir yönetici, insanların hayatına dokunan neredeyse hayırsever bir figür" olarak lanse edilen Thompson'ın ölümünün ardından "davul zurna çalınmasını" ikiyüzlü bir ahlaki üstünlük gösterisiyle mahkûm etme yarışına girmiş durumda.

Peki, meselenin aslı ne?

Barbarlık çağı: Tekellerin insafında ABD sağlık sistemi

Yıllardır ambargolarla çökertmeye çalıştığı komşusu Küba’nın aksine, ABD sağlık sistemi büyük oranda sermayenin elinde. Federal ya da yerel düzeyde kamunun elde tuttuğu sağlık tesisleri ise son derece yetersiz. Tüm ülke hırsızların ve soyguncuların insafına kalmış durumda; yani sigorta, ilaç ve hastane tekellerinin.

Sağlık, trilyonlarca dolarlık kârlı bir “sektör”. ABD sağlık harcamaları GSYH’sinin yüzde 17,3’ünü teşkil ediyor, bu oran 4,5 trilyon dolar anlamına geliyor. ABD halkının yüzde 10’u sağlık sigortasından mahrum, geri kalanlar ise sigorta ödemelerini karşılamakta zorlanıyor. Dört kişilik bir ailenin yıllık sağlık sigortası masrafı 25 bin dolar; bazı durumlarda bu bedelin bir kısmı işveren tarafından karşılansa da, güvencesiz çalışma yaygınlaştıkça ödeme zorlukları da yaşanıyor. Üstelik sigorta şirketleri, müşterilerinin sağlık harcamalarını bürokratik bahanelerle sürekli reddediyor, bu da kârlılıklarının her geçen yıl artması sonucunu doğuruyor.

Kaiser Family Foundation verilerine göre, her dört yetişkinden biri yaşadığı sağlık sorununa rağmen hastaneye gitmemeyi tercih ediyor. Çünkü ülkede, basit müdahalelerde bile ortaya çıkan devasa faturaları ödeyememe korkusu hâkim. Üstelik bu, gerçeklere dayanan haklı bir korku. Ülkede her beş yetişkinden biri ilaçlarını karşılayamıyor, halkın yüzde 41'inin sağlık sitemi nedeniyle borcu bulunuyor,  sigortalıların yarısı ise herhangi bir ek sağlık harcamasını karşılayamayacağını ifade ediyor...  Ayrıca yetişkinlerin neredeyse yarısı, yani 130 milyon insan, 500 dolar tutarındaki beklenmedik bir tıbbi faturayı borçlanmadan ödeyemeyecek durumda.

Öte yandan tekelleşme ise son hızıyla sürüyor. Üç büyük sigorta şirketi piyasanın yüzde 80’ine hâkim durumda; fiyatları gönüllerince belirliyorlar. Bu yüzden ABD’de ambulans çağırmanın bedeli ortalama 2 bin 250 dolar. Acil sağlık sorunu yaşayan pek çok insanın ambulans çağırmak yerine Uber taksi uygulamasına başvurmasının da nedeni bu arsız tröstler.

ABD’de sigortası olmadığı için ya da ek sağlık masraflarını karşılamayacağı korkusuyla hastaneye başvurmayan ve bu yüzden hayatını kaybeden insanların sayısının yalnızca bu yıl 68 bin olduğu tahmin ediliyor. İflas korkusuyla hastaneye başvurmayanların sayısı da 65 milyon; bu da pek çok erken ölüm, sakatlık ve uzayan sağlık sorunları anlamına geliyor.

The Atlantic’in haberine göre, GoFundMe isimli bağış toplama sitesi şu an ABD’nin en büyük sağlık hizmet programı haline gelmiş durumda. Medikal harcamalarını karşılayamayan, sigorta şirketlerince yüzüstü bırakılan yüzbinlerce insan bu ve benzeri sitelere ilan vererek diğer yurttaşlardan bağış toplamaya çalışıyor. Adına bağış kampanyaları düzenlenenlerin önemli kısmı çocuk; örneğin spinal kas atrofisi hastalığından mustarip çocuklara uygulanan ve ilaç tekeli Novartis’in piyasaya sürdüğü gen terapisinde kullanılan ilacın tek dozu 2,1 milyon dolar. Hekimlerin, çaresiz hastaları bağış sitelerinde para toplamaya yönlendirdiği belirtiliyor.

Thompson ve UnitedHealtcare: Tescilli halk düşmanları

UnitedHealt Group’a bağlı UnitedHealtcare isimli şirket, bu acımasız tekellerin en büyüğü, en zengini ve dolayısıyla en gaddarı. Bu grup piyasanın yüzde 40’ına hâkim ve 50 milyon ABD’linin kanını emerek elde ettiği kâr 371 milyar dolar. ABD hükümetiyle yaptığı devasa bir kontrat söz konusu, hükümetin yoksullara sigorta desteği olarak sigorta şirketlerine ödediği trilyon dolarlık fondan aslan payını onlar alıyor. Sorun şu ki, hükümetle kusursuz bir işbirliği halinde, hasta yurttaşların sigorta taleplerini yerine getirmeyerek büyük bir soyguna imza atıyor, sayısız insanın ise ölümüne yol açıyor.

ABD halkı arasındaki kötü şöhretini, hastalara yönelik bu gaddar politikalarına borçlu. Şirket, ağır kanser hastaları da dahil milyonlarca Amerikalının sigorta kapsamındaki sağlık masrafını oldubitti ve alicengiz oyunlarıyla sigorta kapsamı dışına atmasıyla meşhur. Diğer tekellerle paylaştığı ve uygulamasında ustalaştığı “Delay, Deny, Defend” (Geciktir, Reddet, Savun) olarak ünlenen gizli politikası halkı canından bezdirmiş durumda. 

Geciktir: Hastaların sağlık faturası ödeme talebini olabildiğince geciktirmek ve bu paraları finans piyasalarında daha fazla kâra dönüştürmek. Reddet: Mümkünse faturaları çeşitli oyunlar ve bahanelerle sigorta kapsamı dışına almak, bu yolla tek kuruş ödeme yapmamak. Savun: Kiralık avukatlar ordusuyla vatandaşların kısıtlı imkanlarla yaptığı itirazları ve açtığı davaları savuşturmak ve ezmek. Tekellerin hizmetindeki ABD yargı sisteminde böyle devasa tekellere karşı dava kazanmak neredeyse imkânsız; mümkün olduğundaysa her şey için çok geç oluyor. 

Jay M. Feinman’ın 2010 tarihli kitabı "Delay, Deny, Defend: Why Insurance Companies Don’t Pay Claims and What You Can Do About It" (Geciktir, Reddet, Savun: Sigorta Şirketleri Neden Tazmin Etmez ve Bu Konuda Ne Yapabilirsiniz), bu devasa vurgun ve soygunculuk sistemini gözler önüne seriyordu. Kitap geçen hafta tartışmaların odağına oturdu ve bir günde çok-satanlar listesine tepeden giriş yaptı. Suikastçının olay yerinde bıraktığı mermi kovanlarında da bu vecizeden ilham alan bir slogan yazıyordu: Reddet, ertele, yerinden et.

Şirketin CEO’su müteveffa Brian Thompson profesyonel yöneticiler elitinin bir parçası ve en acımasız tetikçilerinden biri. Alt-orta sınıf bir ailede büyüdüğü anlaşılan Thompson, kariyer basamaklarını büyük bir hırsla tırmanmış biri ve öldürülmeden önce ismi büyük bir borsa dolandırıcılığı davasının şüphelisi olarak geçiyordu. 

Thompson 2004’ten beri görev yaptığı şirkete 2021 yılında CEO olarak atandı ve insan hayatları pahasına şirketin kârlılığını akıl almaz oranlarda artırdı. 2020’de şirketin hasta ödeme taleplerini reddetme oranı yüzde 10 civarındayken, Sky News’a göre bu oran Thompson’ın yönetiminde yüzde 30’un üzerine çıktı. Yani her üç hastadan birinin hastane faturası sigorta kapsamı dışına atıldı. Thompson şirket hisselerinin dışında yıllık 10 milyon dolar gibi "mütevazı" bir de maaş alıyordu. Thompson şirketin başına geçtiğinden beri tekelin kasasına 74 milyar dolar soktu.

Suikastın ardından şenlik havası

Brian Thompson, ABD’de tanınmış bir isim değil, medyatik de değil. Milyonlarca Amerikalının müteveffa Thompson’la özel bir sorunu yok; insanların öfkesi temelde korkunç sağlık sistemine, parazit sağlık tekellerine ve onun en gaddar temsilcilerine yönelik. Halktan burjuvaziye doğru şiddeti her geçen gün artan servet transferi ve soygun herkeste yılgınlık yaratmış durumda.

Suikastın ardından yapılan şakalar ve göndermeler nerdeyse tamamen sigortacılık jargonuyla dolup taşıyor. “Üzüntülerimiz provizyona takıldı!” gibi. Bazı sigorta mağdurları, suikastçının yerini bildireni “halk düşmanı” ilan etmek gerektiğini de bildirmekten çekinmedi.

Sosyal medya tepkileri ve alayları hiçbir şeyi değiştirme gücüne sahip değil elbette; ABD işçi sınıfının bu barbarlık düzenine karşı ayağa kalkmaktan ve örgütlenmekten başka hiçbir şansı yok.

Yine de sosyal medyadaki şenlik havası medya tekellerini bir hayli ürkütmüş durumda. Şaşkınlık içinde, bunca insanın “masum” bir yöneticinin katli karşısında aldıkları alaycı tavrı yadırgıyor ve utanmazca erdem pazarlıyorlar.

UnitedHealtcare tepkiler sonrası Facebook gönderilerini yoruma kapattı, çünkü CEO Thompson’ın ölüm haberini verdikleri gönderinin altı kutlama mesajlarıyla doldu; 60 binden fazla insan gönderiye “gülücük emojisi” bıraktı. New Yorker, bir hemşirenin haklı tepkisini ülkenin “bölünmüşlüğünün” örneği olarak yayımladı: “Kimsenin zarar görmesini dilemem ama sayısız insanın acılarını arttırarak para kazanmaya kendinizi bu kadar kaptırdıysanız, öldüğünüzde de size empati duymam çok zor.”

TikTok ve X gibi sosyal medya uygulamalarında sigorta şirketlerine yönelik büyük bir öfke göze çarpıyor. Hastalıkları ve faturaları sigorta kapsamı dışına atılan on binlerce insan deneyimlerini paylaşıyor; aralarında hamile kadınlar, ileri aşama kanser hastaları, iş kazası sonucu yaralanmış işçiler ve çocukları sağlık sorunlarıyla boğuşan ebeveynler var. ABD işçi sınıfı öfkeli.

Thompson’ın LinkedIn sayfasında ölmeden önce yayınladığı bir gönderinin altına bir kadının bıraktığı yorum her şeyin özeti niteliğinde:

“4. evre akciğer kanseriyim. Şirketinizin sigorta sözleşmesinden ayrıldık, çünkü ilaçlarımın ödemeleri reddediliyordu. Hem de her ay farklı bir gerekçeyle.”