"Pugliese’nin bir başka özelliği Arjantin halkı tarafından çok sevilmiş ve sahiplenilmiş olmasıdır. O, 'halkın müzisyeni, halkın maestrosu'dur."
Murat Akad
Tango denince akla önce genellikle dans ve elbette tangonun anavatanı Arjantin gelir. Oysa tango dans olduğu kadar müziktir de. Hatta, 20. yüzyılın hiç kuşkusuz en önemli müzisyenlerinden biri olan ve Yeni Tango akımını yaratan Astor Piazzolla, kendi ifadesiyle “tangoyu altüst etmiş”, yeni bir düzlem yaratarak müziği ön plana çıkarmıştır.
Piazzolla öncesi dönemde, tango tarihine şekil vermiş olan birkaç tane önemli “maestro” vardır. Bu yazıda bunlardan birisi olan Osvaldo Pugliese’yi ele alacağız. Türkiye’deki tango meraklılarının pek tanımadığı bu ismin en başa yazmamız gereken özelliği ise komünist olması. Genç yaşlarında Arjantin Komünist Partisi üyesi olan Pugliese, 89 yaşındaki ölümüne dek dünya görüşünden hiç ödün vermedi; onu yaşamı boyunca onurla savundu ve müziğini onun etkisiyle inşa etti.
Pugliese, İtalya’dan Arjantin’e göçmüş bir emekçi ailesinin çocuğu olarak 1905 yılında Buenos Aires’te doğdu. Çocukken hem okumak hem çalışmak zorunda kaldı. Erken yaşta müzikle uğraşmaya başladı, piyano çalmayı öğrendi ve 16 yaşında ilk kez bir tango orkestrasına katıldı. 1930’lu yılların sonlarında bir müzisyenler sendikasının kuruluşuna öncülük etti. Sendika, çalışma koşulları çok kötü olan müzisyenlerin çalışma saatlerinin kısaltılmasını ve haftada bir gün izinli olmalarını sağladı. 1936’da Arjantin Komünist Partisi’ne üye oldu.
Çeşitli orkestralarda çalıştıktan sonra 1939’da kendi orkestrasını kurdu. Ve tangonun en önemli birkaç isminden biri olarak tarihteki yerini aldı. 1995’teki ölümünden kısa süre öncesine kadar da aktif müzisyenlik yaşamını sürdürdü.
Pugliese’yi döneminin diğer önde gelen isimlerinden ayıran temel özelliği, hep ileri bakması, hem bir enstrümentalist hem de orkestra yöneticisi olarak kendisini ve müziğini sürekli geliştirme çabası içinde olmasıdır. Tangonun önemli isimlerinden çoğu, bu müziğin özünde yer alan duygusallığı ve nostaljiyi yeniden üretmişlerdir. Pugliese ise yaşamın gerçekliğini, çelişkilerini, zaman zaman rahatsız edici yönlerini, yaşadığı kent olan Buenos Aires’in kaotik temposunu müziğine yansıtmıştır. Yaşamın ritmini müziğine katarak tangoyu “yaşayan” bir müzik haline getirmiş, her zaman geleceği, yeniyi aramıştır. Bunda hiç kuşkusuz, yaşama bakışını belirleyen siyasi görüşünün etkisi vardır.
En önemli eseri olarak kabul edilen “La Yumba”, ritmin ön plana çıktığı parçaların ilk örneğidir. Kendisi üzerinde uzun bir süre çalıştıktan sonra, ilk kez 1946’da seslendirilmiştir. Dönemin tango parçaları arasında hemen farklılığı hissedilir. Güçlü ama basit melodisinin önüne çıkan bir ritmselliği vardır parçanın. Bu ritmsellik bir gerilim ortaya çıkarır, sonra bu gerilim azalır, tekrar artar vb. Sadece kontrbas değil, bandoneonlar ve hatta Pugliese’nin piyanosu da bir vurmalı çalgı gibi çalışır adeta. Pugliese bu besteyi yaparken, metal işçilerinin çalışırken çıkardıkları seslerden esinlendiğini vurgulamıştır. Pugliese gerek kendi bestelerini seslendirirken, gerekse başka tangocuların bestelerini yorumlarken bu yapıya sadık kalır. La Yumba ile birlikte, yine aynı dönemde yaptığı besteler arasında Negracha (1948) ve Malandraca (1949) öne çıkar. Bu üçlü, Pugliese’nin müziğinin tipik özelliklerini, ayırt edici yönlerini yansıtan başyapıtları olarak kabul edilir.
La Yumba (1985’teki Teatro Colón konserinden):
Negracha:
Malandraca:
Öte yandan, henüz 17-18 yaşında bestelediği Recuerdo, bir tango klasiği haline gelmiş ve başka önemli tango ustaları bu bestenin, 1920’li yıllarda tango müziğinde yeni bir sayfa açtığını vurgulamışlardır.
Recuerdo:
Geleneksel tangonun sınırlarına ulaştığı ve Piazzolla’nın öncülüğünde yeni tangonun çığır açtığı dönemde Pugliese, başka pek çok ismin aksine, pes etmez. Yeniyi arayışını sürdürür ve konumunu perçinler. Daha sonra, “Piazzolla o zaman hepimizi daha sıkı çalışmaya zorladı” diyecektir. Öte yandan Piazzolla ise, yeni tangoyu yaratırken Pugliese’nin müziğinden esinlendiğini belirtecek, “Benim müziğimin kökeninde Negracha var” diyecektir.
Pugliese’nin dünya görüşü, çalışma biçimine de yansımıştır. Pugliese’nin tipik orkestrası (tangonun temel icra aracı olan küçük orkestralar “tipik orkestra” olarak anılır ve çoğunlukla piyano, bandoneon, kontrbas, keman, viyolonsel ve/veya vokalden oluşur) benzerlerinden farklı olarak bir “kolektif” niteliğindeydi. Diğer orkestraların aksine, Pugliese orkestrasında gelir, orkestra üyelerinin tamamına ait olur, her üye bundan katkısı oranında pay alırdı. Orkestranın lideri olarak Pugliese’ye düşen pay, zaman zaman diğer üyelere düşen payın altında kalırdı. Ayrıca orkestra üyelerinin müzikal fikirleri her zaman aranjmanlara yansımış, böylece üyeler orkestranın tam anlamıyla parçası haline gelmişti. Kendi ifadeleriyle, orkestra gerçekte bir kooperatifti. Bu nedenle Pugliese’nin tipik orkestrası, müzisyenler için hep çekici olmuştur. Orkestranın üyeleri haklarını her zaman alacaklarına emindir. Ve orkestra üyelerinin çoğu, orkestrada uzun yıllar boyunca çalışmışlardır. Ve yine bu müzisyenlerin anlamlı bir bölümü, Pugliese orkestrasından ayrıldıktan sonra tangonun önemli isimleri olarak müzik yaşamlarını sürdürmüştür. Pugliese orkestrası bir “okul” işlevi görmüştür.
Pugliese’nin bir başka özelliği Arjantin halkı tarafından çok sevilmiş ve sahiplenilmiş olmasıdır. O, “halkın müzisyeni, halkın maestrosu”dur.
Siyasi görüşüleri ve parti üyeliği nedeniyle yaşamının çeşitli aşamalarında baskılara maruz kalır. Çalışma olanakları kısıtlanır, konser salonları kendisine tahsis edilmez, konserleri son anda iptal edilir, sansüre maruz kalır, şarkı sözlerini değiştirmeye zorlanır vb. Ayrıca, çeşitli dönemlerde cezaevine de girer. Cezaevinde olması nedeniyle, önceden planlanmış konserlere katılamadığında, orkestranın diğer üyeleri tarafından piyanosunun üzerine bir kırmızı karanfil bırakılır. Özellikle Juan Perón’un ilk başkanlık döneminde, ülkenin ilericileri üzerindeki baskıdan o da payını alır. Perón, 1973’te ikinci kez devlet başkanı olduğunda, Pugliese’den şahsen özür diler.
1957’deki seçimlerden bir süre önce hükümet, Pugliese’nin de aralarında olduğu 200’ü aşkın komünisti tutuklar. Tutuklular, hurda bir buharlı gemiye bindirilir ve gemi okyanusa açılır. Geminin açık denizde batırılacağı dedikodusu ortalıkta dolaşırken, Pugliese, bu eski geminin yemek salonunda bulunan piyanoda çaldığı marşlarla tutuklulara moral verir. Toplumsal tepkiler üzerine tutuklular, beş gün sonra serbest bırakılır. Pugliese’nin yaşadığı zorluklar, 1980’lerde askeri diktatörlüğün sona ermesine dek aralıklarla devam edecektir.
Pugliese, her dönem müzik tekellerinin müzisyenler üzerinde kurduğu egemenliğe karşı da mücadele etmiştir. Müziğin ancak bu tekellerin etkisinin kırılmasıyla özgürleşeceğini savunur. Hatta bu amaçla bir dönem kendi müzik firmasını kurmuştur. Ancak bu firma uzun ömürlü olmaz.
Pugliese orkestrası 1959’da, bir tango orkestrasının yaptığı en uzun uluslararası turneyi yapar. Orkestra, üç ay boyunca Sovyetler Birliği’nde 80 kentte, bunu izleyen bir ay boyunca da Çin Halk Cumhuriyeti’nde 28 kentte konser verir. En büyük seyirci kitlesi, Ermenistan SSC’nin başkenti Erivan’daki Dinamo Stadyumu’nda karşılarına çıkar. Bu konserde 50 bin kişi Pugliese orkestrasını izler.
Pugliese, devrimin heyecanının yaşandığı Küba’yı da çeşitli kereler ziyaret eder, burada konserler verir. Ama asıl ilginç olan, Fidel için yazdığı “Milonga para Fidel” parçasının başına gelenlerdir. Pugliese bu parçayı, 1961 yılında gerçekleşen ve ABD’nin fiyaskosuyla sonuçlanan Domuzlar Körfezi çıkarmasının hemen ardından besteler ve parçanın kaydı gizlice yapılır. Kayıt henüz dinleyicilere ulaşmadan parçanın notaları dağıtıma çıkar. Polis bunların tamamını yok etmeye çalışır ve kayıt da yayımlanamaz. Bu kayıt, ancak Pugliese’nin 1995’teki ölümünden sonra gün yüzüne çıkar.
Siyasi görüşleri nedeniyle karşısına çıkan engellerden biri de, ülkesinin ve hatta Latin Amerika’nın en önemli sanat yapısı olarak kabul edilen Teatro Colón’da konser vermesinin engellenmesidir. Sonunda bu engel 1985’te, Pugliese 80 yaşındayken kalkar. Binlerce Arjantinli, olağanüstü bir coşkuyla sevgili “Don Osvaldo”larını Colón’da izler.
Halkın Pugliese’yi ne denli sevdiğini, internette kolayca bulunabilen çeşitli görüntülerden anlamak mümkündür; binlerce kişinin katıldığı cenaze töreni de buna dahildir.
Arjantin toplumunun, batıl inançların yaygın olduğu kesimlerinde bu sevgi, bir başka boyut kazanır. Üstünde Don Osvaldo’nun resminin olduğu çeşitli kartların uğur getirdiğine, şifa verdiğine inanır kimi insanlar.
“Pugliese okulu”nun etkisi, günümüzde de tango müziğinin taşıyıcısı olan, bir bölümü bu okuldan geçmiş müzisyenlerin ürünlerinde varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Boyun eğmeyen bir tanguero: Yoldaş Osvaldo Pugliese | ![]() |