Bel Karper direnişi: Dayanışma ile moralimizi yüksek tutuyoruz

Şu sıralar Bel Karper'de direnen işçilerden 'iç ısıtan' görüntüler geliyor. Direniş çadırında bir de evlilik yıldönümü kutlandı geçen gün. soL Engin ve Nuray Aslan çiftiyle konuştu.

Haber Merkezi

Bel Karper işçileri, Tekgıda-İş Sendikası’nın yetki belgesi almasına rağmen patronun toplu sözleşme masasına oturmayı reddetmesi üzerine toplu sözleşme talebiyle greve çıkmışlardı. Grev birinci ayını doldurmak üzere, direniş sürüyor.

Hani derler ya "iç ısıtan görüntüler". Şu sıralar Bel Karper'de direnen işçilerin çadırlarından tam da bu tanıma uygun görüntüler geliyor. "Direnmek de, çalışmak kadar işçiliğe dahil" der gibiler.

Müzisyen Ozan Çoban’ın direniş çadırını ziyaretinde ortaya çıkan görüntüler izleyenlerin içini ısıtmıştı. Çoban sazını çalarken işçiler ve direnişe destek veren herkes hep birlikte türküler söylemişlerdi.

Direniş çadırında bir de evlilik yıldönümü kutlandı geçen gün. Dostluğun en güzel anlarının omuz omuza mücadeleyken yaşandığını hatırlatırcasına "Böyle güzel dostlarınızla beraber olduğunuz nice yıllar diliyoruz" diyordu bir işçi.

İşte o işçi çift ile konuştuk. Engin ve Nuray Aslan çifti, "herkese nasip olmaz" derler ya, öyle bir anı paylaşmışlar, karı-koca direnirken, evlilik yıldönümlerini de işçi arkadaşlarıyla birlikte kutlamışlardı.

Biz biraz da sizi tanımak istedik. Direnişi beraber yaşayan, iyi günde, kötü günde'ye bir de "direnişteyi" ekleyen bir çift olarak... Biraz kendinizden bahseder misiniz?

E.A-: Merhaba ben Engin Aslan 1983 doğumluyum. Aslen Edirneliyim. Eşimle 2007 yılında evlendik. Aynı yıl onun çalıştığı Bel Karper fabrikasında işe başladım.

N.A: Merhaba ben Nuray Aslan. 1984 doğumluyum. Ben eşimden daha önce bu fabrikada işe başladım. 21 yıllık çalışanım. 7 yaşında bir kızımız ve 13 yaşında bir oğlumuz var.

Eşinizle aynı yerde çalışmak nasıl bir şey? Mesaileriniz uyuyor mu? Örneğin ev işlerinde nasıl bir iş bölümünüz oluyor?

E.A: Bizim Nuray ile tüm hayatımız birlikte geçiyor. Birlikte emeğimizle ekmek kazanıp birlikte bir yaşam sürüyoruz. Tabii her işimizi, çocukların bakımını birlikte yapmaya çalışıyoruz.

N.A: Biz ailemizle birlikte kendimize ait bir evde oturuyoruz. Bundan dolayı belli açılardan daha rahat

Maaşlarınız geçinmeye yetiyor mu bugünlerde?

E.A: Ücretlerimiz asgari ücretin 100-200 TL üstünde. Ülkede artan fiyatlar ve geçim derdi ortada. Haliyle bu bizi de epeyce etkiliyor. Çorlu’nun dışında Yeniçiftlik tarafında oturduğumuz için belli bir yere kadar araba ile işe gelmek zorunda kalıyoruz. Özellikle yakıt fiyatları bütçemizi epeyce etkiledi.

N.A: Tabii herkes gibi bizde etkileniyoruz. Fakat ailemizle beraber aynı evde oturmamız ekonomik olarak bizi diğer arkadaşlara göre daha rahat etmemizi sağlıyor. Ev kirası gibi bir derdin olmaması bu devirde büyük avantaj. Yine de büyük ailenin dertleri de büyük oluyor. Mutfak masrafları pandemi döneminde en çok hissettiğimiz artışlardan biri oldu.

Yoğun ve yorucu bir işiniz var. Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

E.A: Pandemi öncesi vardiyaların denk gelişi ile boşa çıkan haftasonları ailece biraz dışarı çıkarak hava alma imkanı oluyordu. Fakat pandemi dönemi bu kısıtlı imkanı kaybettik. Evimizde yaşları ilerlemiş ailemizi korumanın da verdiği sorumluluk ile sosyal hayatımız pek kalmadı açıkçası.

İçeride çalışma şartları nasıl?

E.A: Üretim epey yoğun. Yoğun ve yorucu bir iş yapıyoruz. Fakat özellikle kadın işçilerin işi daha yoğun.

N.A: Biz kadınların sabit bir işi yok. Bir hafta bir departmanda isek diğer hafta başka bir departmana atılıyoruz. Biz kadın işçiler tüm angarya denilen işlere yollanıyoruz. Haliyle düzensiz ve yorucu oluyor.

Sizi sendikalı olmaya iten ne oldu?

N.A: Biz bizden alınan hakları geri istiyoruz. 2009 yılından sonra ikramiyeleri maaşlara böleceğiz dediler ve zamanla maaşlarla birlikte bu hakkımız eridi gitti. İkramiye hakkımız giderken maaşlarımız hayat pahalılığı karşısında eridi.

E.A : Yaptığımız ağır işe rağmen aldığımız maaş çok az ve hayat pahalılığı karşısında eriyor. Başka ülkelerde Bel Karper işçileri sendikalı olmasına rağmen bize ne ufak bir hak vermek istemiyorlar. Tüm bu yaşadıklarımız grev kararı almamıza yol açtı.

Direniş çadırında hayat nasıl? Elbette zorlukları çok fazladır fakat bunlara rağmen biz yine de asık suratlı, mutsuz işçiler değil de, dayanışmanın getirdiği yüksek moralli insanlar görüyoruz, öyle mi gerçekten? Bir gün nasıl geçiyor?

E.A: Biz hakkımız olanı istiyoruz. Bu kolay bir süreç değil fakat hakkımızı aramanın huzuru var bizde. Grev çadırında bir çok sorun oluyor. Yağmuru, sıcağı hepsi bir dert fakat bütün bu dertleri dayanışma ile çözüyoruz. Grevimiz ancak moralimizin yüksek olması ile zafere ulaşabilir. Moralimizi yüksek tutmak için şarkıyla, türküyle, oyunlarla ve dayanışma ile günümüzü geçiriyoruz. Biz moralimizi yüksek tutacağız ve patrona gücümüzü göstereceğiz.

N.A: Grev çadırının zorlukları var. Özellikle biz kadın işçiler için en büyük zorluk tuvalet oluyor. Yakınlarda bir tuvalet yok bunun için arabası olan arkadaşların yardımı ile en yakın yere gitmek zorunda kalıyoruz. Belediyeden bir çöp konteynırı istedik fakat bırakmadılar. Çevremizi temiz tutmak gibi bir derdimiz olduğu için istedik bunu oysa… Fakat biz bunu da kendi imkanlarımız ölçeğinde çözmeye çalışıyoruz. Zorluklara rağmen birlikte dayanışma ile moralimizi yüksek tutuyoruz. Bunun için bir doğum günü listesi çıkardık. Burada greve çıktığımızdan beri bazı arkadaşlarımızın doğum günün kutladık. Hem onlara hem bize çok moral oldu. Bugün de bize böyle bir sürpriz yaptılar. Çok mutlu ettiler.

Son olarak ekleyeceğiniz bir şey var mı?

E.A: Bu süreçte bizi yalnız bırakmayan tüm emekçilere teşekkür ederiz. Ayrıca Tek Gıda İş Sendikası yönetimine , Başkan Mustafa Türkel’e , örgütlenme uzmanı Yunus Durdu’ya ve Aytaç Göçmen’e teşekkür ediyoruz. Destekleri sayesinde kararlı bir biçimde direnmeye devam edeceğiz. Hakkımızı alana kadar grev sürecek.