Asgari ücrette artış oranı üzerine: İşçi sınıfı bununla yetinecek mi?

TCMB Başkanı ve IMF önceden açıklamış oldular. Asgari ücret artışı hedeflenen enflasyona göre yapılmalı dediler. Peki işçi sınıfı bununla yetinebilir mi ve yetinecek mi?

oğuz oyan

TCMB Başkanı ve IMF önceden açıklamış oldular. Asgari ücret artışı hedeflenen enflasyona göre yapılmalı dediler. TCMB Başkanı oranı da verdi, yüzde 25 dedi. Ücret/gelir artışları için hedeflenen enflasyonun esas alınması yöntemi Orta Vadeli Program’da (OVP) da yazılıyor esasen. Yalnız OVP’de 2025 yılsonu enflasyonu için yüzde 17,5 öngörüsü yapılmışken, bu öngörü MB ve IMF tarafından biraz daha insaflı (gerçekçi) orana yani yüzde 25’e taşınmış durumda.

Peki işçi sınıfı bununla yetinebilir mi ve yetinecek mi? Peşinen söyleyelim: Asla buna razı olunmaması gerekiyor. Tabii bunun öncelikle Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimini kanunen temsil eden TÜRK-İŞ yönetimine benimsetilmesi gerekiyor. TÜRK-İŞ yönetimi, hiç kuşkunuz olmasın, zevahiri kurtarmak için biraz pazarlık yapacaktır. İşçinin tepkisini yumuşatacak (ama kamu yönetimini ve işvereni de üzmeyecek) bir orana yükseltmeyi deneyecektir. Bu kesimleri eğer yüzde 30 artış oranı kurtarır diye düşünürse pazarlığı daha yukarıdan başlatıp yüzde 30’a razı olabilecek ve bunu kısmi bir başarı olarak sunabilecektir. Bir pazarlık eşiği de 2025 için OVP’de öngörülen yıllık ortalama enflasyon oranı olan yüzde 33,9 olabilecektir.

Bu oranlar kuşkusuz örnek olarak veriliyor; uygulamayı göreceğiz. Ama öncelikle şunu vurgulamak lazım: Komisyonu rahatsız edecek olan TÜRK-İŞ yönetimi olmayacaktır. Komisyondaki her üç tarafı da rahatsız edebilecek şey, asgari ücretliler ve o düzeyin yakınında ücret alanlar başta olmak üzere tüm ücretli kesimlerin (TÜRK-İŞ tabanı da dahil olmak üzere) itirazlarını yüksek sesle Komisyondakilere (ve arkasındaki siyasi, ekonomik ve sendikal iktidarlara) duyurabilmeleri olacaktır. Bu arada memur ve emeklilerin de bu sınıfsal itirazın içinde olması gerektiğini ayrıca belirtmeye gerek olmayabilir. Meclis içi muhalefetin de tüm bu itirazların taşıyıcısı ve örgütleyicisi olması da elbette diğer gerekli şartlardandır.

Peki gerçekleşen enflasyon oranı yeterli mi?

Şimdi şöyle bir yanılsama da olabilir: Beklenen enflasyon değil de gerçekleşen (veya 2024 yılı sonu itibariyle gerçekleşmesi öngörülen) TÜFE dikkate alınırsa, hiç olmazsa bu yılın ücret aşınması giderilmiş olur ve daha kabul edilebilir bir düzeye ulaşılır. TÜRK-İŞ yönetimi de pazarlığı buradan başlatabilir tabii.

Bunun da çok yetersiz kalacağını belirtelim. Ama önce sayısal bir karşılaştırma yapabilmek için hangi enflasyon oranının alınacağı üzerinde duralım. 2024 yılında gerçekleşmesi resmi olarak (OVP’de) öngörülen iki TÜFE oranı vardır. Yılsonu TÜFE gerçekleşme tahmini yüzde 41,5’tir. Ancak bugünkü eğilime göre (Ocak-Eylül dönemi TÜFE’si şimdiden yüzde 35,86’yı bulmuştur) bunun yüzde 45’in altında gerçekleşmesi zordur. Öte yandan, 2024 yılı GSYH deflatörü, yani 12 aylık ortalama enflasyonu yüzde 60,9 olarak öngörülmüştür. Ama bunun da daha yukarı çıkması olasılığı vardır ve aşağıdaki hesaplamaların buna göre düzeltilmesi gerekir. Biz burada bu son oranın değişmeyeceğini varsaysak bile şimdiden elimizde üç oran vardır: 41,5; 45 ve 60,9.

Şimdi yüzde 25 ve yüzde 30’luk artış oranlarını da dikkate alarak hepsini bir arada görelim. Bugünkü 17.002’lik net asgari ücret bu oranlara göre şu seviyelere gelecektir:

Tablo 1

17.002 TL üzerine gelecek farklı artış oranlarına göre net asgari ücret düzeyleri (Son rakamlar yuvarlanmıştır)

Bu hesaplamalara göre Ocak 2024’teki asgari ücret düzeyini 2025 Ocak ayı başında reel olarak yakalayabilecek düzey 27.356 TL’dir. Başka deyişle Ocak 2025’teki 27.356 TL, Ocak 2024’teki 17.002 TL’nin enflasyon aşındırması düzeltilmiş (enflasyon farkları eklenmiş) gerçek karşılığıdır. Dolayısıyla TÜRK-İŞ’in ve işçi sınıfının başlangıç talebi en azından ilk önce bu aşınmanın giderilmesi olmak durumundadır.

2025 için asgari ücrette hangi oranlarda artış istenebilir?

2025 yılı için artış oranları bir kere bu 27.356 TL’lik enflasyon farkları içerilmiş düzey garanti edildikten sonra müzakere masasına konulmalıdır. Burada artık beklenen enflasyonun yıl sonu veya yıl ortalaması olarak alınması, teknik olmaktan ziyade siyasi bir meseledir. Gücünüz yetiyorsa beklenen yıllık ortalama enflasyona göre artış istersiniz ve (27.356x1,339=) 36.630 TL’lik bir asgari ücret talep edersiniz. Gücünüz sınırlı ve dolayısıyla karşı taraflarca daha kabul edilebilir bir artış olsun istiyorsanız (27.356x1,25=) 34.195TL’ye razı olursunuz. Hatta OVP’deki 2025 yılsonu TÜFE tahmini olan (artık kimse savunmuyor olsa bile) yüzde 17,5’i pazarlığın alt noktası olarak alabilir ve (27.356x1,175=) 32,143 TL’ye de razı olabilirsiniz.

Tablo 2

27.356 TL’lik enflasyon farkı içerilmiş düzey üzerine gelecek artışlara göre asgari ücret düzeyleri

Ama Tablo 2’deki ücret düzeylerinin hepsi Tablo 1’deki düzeltme yapılmadan başlanılacak bir asgari ücret pazarlığının sağlayacağından daha yüksek olacaktır. Başka deyişle, 2025 için beklenen enflasyonun mu gerçekleşen enflasyonun mu dikkate alınacağından daha önemlisi, ilk önce 2024 enflasyon farklarının asgari ücrete eklenmesinin başarılması ve pazarlığın buradan başlatılmasıdır. Eğer pazarlık buradan başlatılabiliyorsa, o zaman 2025 farklarının yılbaşında tek seferde verilmek yerine Ocak ve Temmuz’da iki ayrı defada verilmesine belki itiraz edilmeyebilir.

Çünkü eğer bu düzeltme yapılmadan pazarlığa başlanılırsa, 2025 yılsonu beklenen TÜFE’sine göre (ilk tablonun birinci satırı) 21.275 TL ile 2024 sonu TÜFE gerçekleşme tahminine göre (ilk tablonun dördüncü satırı) 24.058 TL arasında bir tercih yapmak durumunda kalırsınız. Doğrusu pek cılız bir marj için uğraşmış olursunuz. İşveren ve iktidar tarafının da 22 bin küsurlara çıkmayı zaten göze almış olduğunu düşünürseniz, talep edilenle verilen arasındaki marj daha da daralmış olacaktır.

Sınıf mücadelesini daha güçlü zeminlerde vermek gerekir. Üstelik de bu kadar haklı olunurken. Bu denklemde eksik olan tek unsur, işçi sınıfını harekete geçirme iradesidir. İşçi sınıfı gücünün farkına vardığında ve hedefe yönelik örgütlenmeyi sağlayabildiğinde, istediği sonucu alması çocuk oyunundan farksızdır.