6 Şubat'ta yaşanan aksaklıklar gönüllüleri çaresiz bıraktı: Enkaz altındaki sesler sustu, umutlar karardı. Ne o gün ne de şimdi yönetmediler, yönetemiyorlar.
Haber Merkezi
6 Şubat 2023’te meydana gelen depremler yalnızca bir doğal afet değil, aynı zamanda devletin ve yetkililerin ihmallerinin, plansızlığının, beceriksizliğinin de bir yansıması oldu.
Bir arama kurtarma gönüllüsünün soL’a aktardığı çarpıcı ifadeler, depremin ilk anlarından itibaren yaşanan temel eksiklikleri ve bu eksikliklerin yol açtığı can kayıplarını bir kez daha gözler önüne serdi.
1999’dan 2023’e: 'Hiçbir ders alınmadı'
Depremin hemen ardından ülkenin dört bir yanından arama kurtarma ekipleri bölgeye intikal etmeye başladı. Ancak sert kış koşulları, ulaşım sorunları ve organizasyon eksikliği, kurtarma çalışmalarını daha en baştan sekteye uğrattı. İlk saatlerde felaketin boyutlarını tam olarak idrak edememenin getirdiği şaşkınlık, kısa sürede yerini çaresizliğe ve umutsuzluğa bıraktı.
Arama kurtarma gönüllüsü olan ve İstanbul'da yaşayan *Mehmet, deprem olunca tüm gönüllüler gibi yola çıkmış ve depremin yaşandığı şehirlerde görev almış. Yaşananları anlatırken cep telefonunu çıkarıyor diğer yandan. Hafızasını tazelemek için fotoğraflara bakıyor.
"24 yıl önce yaşanan 17 Ağustos depreminin ardından alınması gereken derslerin hiçbiri alınmadı. Yetkililer, deprem riskine karşı hiçbir ciddi adım atmadı. Bürokratik engeller, yanlış stratejiler ve koordinasyon eksikliği, depremin yıkıcı etkisini daha da artırdı" diye başlıyor söze ve ekliyor:
"Özellikle ilk 2-3 gün boyunca ne asker ne de polis, sahaya tam anlamıyla inerek güvenlik ve destek çalışmalarını yürütemedi. Bunun nedeni, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından devlet içinde yaşanan güvensizlik ve korkuydu. Yetkililer, asker ve polisin sahaya inmesine müsaade etmedi, bölgede güvenliği sağlamakta tamamen yetersiz kaldı."
'Kurtarma ekipleri jeneratörleri için yakıt dahi bulamadı'
Mehmet arama kurtarma için sahaya giden ekiplerin nasıl çaresiz bırakıldığına getiriyor sözü:
"Deprem bölgesinde devletin yakıtlara el koyması, arama kurtarma ekiplerini büyük bir çıkmaza sürükledi. Sahada kırıcı ve delici ekipmanlarını çalıştırmak için jeneratörlere yakıt bulamayan ekipler, kendi imkanlarıyla yakıt sevkiyatı yapmaya çalıştı. Ancak bölgeye gönderilen yakıt tankerlerine el konulması, kurtarma çalışmalarını ciddi şekilde geciktirdi."
"Sebep neydi?" diye sorunca da öfkeyle gülümsüyor:
“Bölgeye gönderdiğimiz bir yakıt tankeri vardı. 'Ulaştı mı?' diye sorduğumuzda, ‘AFAD el koydu’ dediler. Sahada jeneratörler için yakıt var mı diye sorduğumuzda ise ‘yok’ cevabını aldık. İnsanlar, arabalarının deposundan verdikleri yakıtlarla destek oldular. Bir litre yakıtın kaç insanın hayatını kurtarabileceğini hiç düşündünüz mü? Enkaz altında kalan birisi için krikonun, betonu delen ekipmanların, elektrikle çalışan teknik aletlerin kaç insanı kurtaracağını kestiremezsiniz böylesi zamanlarda.”
Sinyal kesiciler ve koordinasyon eksikliği
Maraş’ın soğuk ve karanlık bir gecesinde, enkazların arasında bir grup gönüllü, ellerindeki kırıcı ve delici ekipmanlarla hayat kurtarmak için çırpınıyordu. Her biri farklı şehirlerden gelmiş, farklı hikayelere sahip insanlardı. Ancak hepsinin ortak bir amacı vardı: enkaz altında kalanları kurtarmak.
O gece, Mehmet ve ekibi, bir apartman enkazı üzerinde çalışıyordu. Enkazın altından gelen sesler, hâlâ umut olduğunu gösteriyordu. Ancak ekip, bir süre sonra cep telefonlarının çekmediğini fark etti. İlk başta bunu bölgenin yapısına bağladılar. Ancak durum daha ciddiydi.
“'Telefonlarımız çalışmıyor, sinyal yok!' diye bağırdım" diyor Mehmet. "Elimizdeki haberleşme cihazları, telsizler de işe yaramıyordu. Sinyal kesici cihazlar (jammer) nedeniyle iletişim tamamen kopmuştu" diye ekliyor.
Mehmet, yardım çağırmak için en yakın AFAD noktasına doğru koştuğunu ancak yolda karşılaştığı diğer gönüllüler de aynı sorundan mustarip olduğunu fark ettiğini söylüyor. “Yakıtımız bitmek üzere, jeneratörler çalışmıyor. Yakıt getiren kamyoncular vardı. Telefonları var ama çağıramıyoruz, ne yapacağımızı bilmiyoruz!” diyordu bir başka gönüllü.
Ekipler, sinyal kesiciler yüzünden yardım çağıramadığı gibi, diğer ekiplerle de koordinasyon kuramıyordu. Enkazın altındaki sesler giderek zayıflıyordu. “Enkazların altında birileri var, hâlâ yaşıyorlar! Ama onlara ulaşamıyorduk!” diye anlatıyor.
O gece, sinyal kesiciler yüzünden birçok enkazda kurtarma çalışmaları yarıda kaldı. Gönüllüler, ellerindeki ekipmanlarla sınırlı kaldı ve dışarıdan destek alamadı. Enkazın altındaki sesler, bir süre sonra tamamen kesildi. Mehmet, o geceyi asla unutamayacağını söylüyor. “Eğer sinyaller kesilmeseydi, belki onları kurtarabilirdik” diye tekrar ediyor.
İhmallerin ve eksikliklerin faturası halka kesildi
Maraş’ta yaşanan bu trajedi, yalnızca bir doğal afetin değil, aynı zamanda devletin plansızlığının ve beceriksizliğinin de bir yansımasıydı. Sinyal kesiciler, kurtarma çalışmalarını engellemiş, gönüllüleri çaresizliğe mahkum etmişti.
Ve o gece, enkazın altında kalanlar, bir kez daha devletin ihmallerinin kurbanı oldu.
Bölgeye plansız programsız gönderilen insani yardım malzemeleri, ihtiyaç sahiplerine ulaşamadı. Yardım dağıtımındaki karmaşa, depremzedelerin yaşadığı zorlukları daha da artırdı. Kadınlar, erkeklerle aynı düzeyde sosyal yardım alamadı ve negatif ayrımcılığa maruz kaldı.
Maraş depreminin en büyük sorunu, sahada yaşanan ciddi koordinasyon eksikliği oldu. Tüm bu ihmallerin ve eksikliklerin faturası, çaresiz kalan halka kesildi.
Deprem bölgesinde yaşananlar, devletin afet yönetimindeki büyük başarısızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. 1999’dan bu yana hiçbir ders alınmadığı gibi, 6 Şubat depreminde de aynı hatalar tekrarlandı.
İhmal ve koordinasyon eksikliğine dikkat çeken Mehmet'se sözlerini şöyle tamamladı: "Yönetemediler ve hâlâ yönetemiyorlar…"
*Çalıştığı kurumda sorun yaşamaması için arama kurtarma görevlisinin kendi ismi kullanılmamıştır.
İki yılda değişen pek bir şey yok: Depremzedeler kayıplarını andı | ![]() |