Amerikan Cumhuriyetçilerinin ucubeleri: İran Halkın Mücahitleri çetesi

İran halkının başında molla rejimi gibi büyük bir belanın olduğu muhakkak. Ancak bununla bitmiyor, İran halkının tepesinde molla rejimini aratacak akbabalar uçuşuyor. Bunların en aşağılığıysa HMÖ...

Hakkı Hacınebioğlu

Halkın Mücahitleri Örgütü (HMÖ) hakkında yazılan neredeyse her yazı bir hata hatta çarpıtmayla başlar. Muhakkak bunda konunun tuhaflığının okuyucuyu yazıya çekeceği beklentisi de etkilidir.

Bu nedenle, bu yazı o hataya cevapla başlamalı: HMÖ islami-marksist bir örgüt değildir.

Tuhaflıktan ucubeliğe

HMÖ İran siyasetinde hala faal olan en eski örgütlerden biri. Rejim karşıtı muhalefet içinde örgüt yapısının sağlamlığı ile dikkat çekiyor. Örgüt 1981’den itibaren İran resmi siyasetinin dışına düştü hatta sürgün edilmiş oldu. İran içindeki varlığı son derece sınırlı olsa da diasporada çok ciddi bir etkinliği olduğu açık. İşbirlikçiliği bir strateji olarak benimsemiş olan HMÖ, Batı destekli rejim değişikliği senaryolarında sıkça anılıyor. Özellikle İsrail’in İran’a karşı saldırganlığının arttığı bir dönemde İran halkının iktidar dışı düşmanlarını tanımakta fayda var.

HMÖ, 1960’lı yılların başında bir grup üniversite öğrencisi tarafından kuruldu. Tüm dünyada gençlik hareketlerinin yükseldiği bu dönemde İran üniversiteleri de fokurdamaya başlamıştı. Muhammed Rıza Şah’ın işbirlikçi tiranlığı farklı ideolojilerden gençlerin öfkeli ve adanmış bir mücadele ruhu kazanmalarını sağlamıştı. Sol tüm dünyada olduğu İran’da da ve bilhassa üniversite gençliği arasında popülerdi. İran’ın kendine has kimi dinamikleri islami muhalefet odaklarının doğmasına neden olmuştu ve bunlar da aynı şekilde gençlik arasında yaygınlaşmıştı.

On iki imam şiasından toplumcu ve evrensel bir ideoloji inşa etme, bir çeşit islam-marksizm eklektisizmi icat etme çabası da halihazırda ortaya çıkmıştı. Ali Şeriati, marksizmden ödünç aldığı yöntem ve kavramlarla islam tarihini ve on iki imamcılığın esaslarını yeniden kurmaya çalışıyordu. Entelektüel bir uğraş olarak kalan bu çabalarının İran’da ziyadesiyle etkili olduğunu hatta dünya entelektüellerinin dahi dikkatini çektiğini biliyoruz.

HMÖ, bu şartlar altında kuruldu. Ali Şeriati gibi isimlerden epeyce etkilendiler. İran, Helenistik çağdan bu yana senkretik dinler menbaı olmuştu. Pek çok defa, pek çok farklı inancı sentezleme teşebbüsü İran tarihinin tanıdık hikayelerindendir. HMÖ’nün bu tuhaf uğraşını da bunların arasına eklemek yanlış olmayabilir. 

HMÖ’nün ilk dönem teorik metinlerinde bu çabanın hayret verici derecede yaratıcı ama bir o kadar da absürt örneklerini görürüz. Örgüt ideal toplum sisteminin adını “tevhidi düzen” koyar. Örgüte göre tevhidi düzen kuranda Allah tarafından açık bir şekilde ortaya konmuştur. Marks’ın komünist toplumu da tevhidi düzenden başka bir şey değildir. Marks ilahi ve ideal bir toplum sistemi olan tevhidi düzeni bilimsel metotlarla keşfedebilmiştir. Hatta Marks ve onun ideolojisinin ortaya çıkacağı kuranda müjdelenmiştir. Bu da kuranın mucizelerinden biridir.

O halde marksizm şaha ve emperyalizme karşı verilen mücadelede metodolojik bir rehber görevi görebilir. Örgüt leninist örgüt modeline göre inşa edilmelidir. Üye eğitimlerinde kuran ve Nehcu’l Belaga gibi islami ve şii klasiklerin yanında marksist klasikler de okutulmalıdır. 

Örgüt dönemin ruhuna da uygun olarak silahlı mücadeleyi de seçmişti. Geniş kitleler nezdinde karşılık bulamasalar da gençler arasında hızla örgütlendiler ve leninist örgüt modelinden ilhamla sıkı bir örgütsel yapı oluşturdular. Böylece şah rejiminin canını fena halde sıkan bir örgüt haline geldiler.

HMÖ zırhlı birlikleri Eşref Kampı yakınları Bağdat-90'lar

1970’li yıllarda şah rejiminin üst düzey görevlileri ile İran’da bulunan ABD’li görevlilere birçok saldırı gerçekleştirdiler. 1971 yılında  Muhammed Rıza Şah tiranlığının simge soytarılıklarından olan İran Şehinşahlığı’nın 2500’üncü kuruluş yılı kutlamalarına saldırı planları rejimin meşhur istihbarat örgütü SAVAK tarafından deşifre edildi. Örgütün tarihindeki ilk kırılma anı buydu. Örgütün çok sayıda üyesi ve en önemlisi önderliği hapse atıldı. Örgütün önderlerinin tamamı idam edildi.

O zamana kadar orta seviyede bir kadro olan Mesud Recevi hızla örgütü kendi etrafına topladı. Muhaliflerini tasfiye etti ve leninist örgüt modelinden kült lider modeli yarattı. Tuhaflık ucubeliğe evrilmeye başlamıştı. 

Aşağıda ayrıntılandıracağımız bu “ucubeleşmenin” ana hatlarını sıralayalım. Mesud Recevi kültü etrafında yeniden yapılanan örgütün üyelerinin bile çeşitli şekillerde istismar edildiği bir kötülük tarikatı haline gelmiştir. İranlı halkçı ve yurtsever gençlerin idealist örgütü olarak yola çıkılmış, devrimden sonra gelen yenilgiyle önce Irak, sonra ABD ve Batı ile işbirliği yapan bir çeteye varılmıştır. Şah rejimi ve ABD’yi hedef alan saldırıların yerini de yenilginin histeri kriziyle hiçbir meşru zemin aramadan sağa sola gerçekleştirilen halk düşmanı saldırılar almıştır.

Bu başlık altında son olarak şunu da belirtelim: örgüt marksizmle en ufak bir bağının kalmaması için yoğun bir çaba içerisindedir. Örgüt her fırsatta serbest piyasanın önemini vurgulamakta, geçmişten kalan “marksist” yakıştırmasından kurtulmayı arzulamaktadır. Üstelik HMÖ bugün vakıfları, dernekleri ve şirketleriyle küresel çapta bir holding halindedir. Durum bu olduğu halde, hala örgüte “islami-marksist” yakıştırması yapmak ileri seviyede bir cehalet ya da sinsice bir çarpıtmadan başka bir şey olamaz.

Devrimcilikten işbirlikçiliğe

1979 yılında gerçekleşen İran Devrimi sırasında örgüt önemli devrimci güçlerden biri olmasına rağmen kitleselleşebilmiş değildi. HMÖ bu nedenle islam devrimi komitelerine dahil olarak, devrimdeki islamcı hattın öncülüğünü kapma stratejisine girdi. Ayrıntılarına girerek yazıyı bir dizi olayla boğmayalım. Sonuç olarak örgütün stratejisi başarısız olmuştur. Devrimin islamcı bir karşı devrime dönüşmesine liderlik eden İmam Humeyni, HMÖ’nün faaliyetlerine kısmen göz yummuş, kısmen de örgütü kendi ajandasında kullanmış; zamanı gelince de onu çarkın dışına atmıştır.

Humeyni gibi becerikli bir siyasetçinin HMÖ’yü iktidar dışına bırakması örgütü hatta daha doğrusu Recevi’yi histerikleştirdi. Örgüt önce çok sayıda sivilin ölümüne neden olan akıldışı saldırılar gerçekleştirdi. Daha sonra Saddam Hüseyin’in İran’a saldırısıyla başlayan savaşta Irak’la işbirliği içine girdi. Recevi, “Yoldaş!” şeklinde hitap ettiği Saddam’ı İran’a daha etkili saldırması için teşvik ediyor ve HMÖ için daha fazla yardım talep ediyordu.

Saddam Hüseyin, HMÖ’ye petrol gelirlerinden bir pay tahsis etti. Militanlarını Bağdat çevresindeki kamplara yerleştirdi. Örgütü teçhiz ederek mekanize zırhlı birlikler oluşturmalarını sağladı. Bu birlikler Irak ordusuyla birlikte İran’a etkili saldırılarda bulundular. Hatta HMÖ, Saddam’a ayaklanan Kürt ve şii grupların ezilmesinde de rol oynadı.

Bu süreçte Mesud Recevi ve örgütün siyasi merkezi Fransa’dayken askeri kanat Irak’ta konuşluydu. Irak’ın Kuveyt’i işgali ve HMÖ’nün İran’ın dış temsilciliklerine saldırıları sonrasında Fransa, örgütü ve Recevi’yi ülkeden kovdu. Recevi bunun üzerine Irak’a yerleşti ve 2003 yılındaki ölümüne kadar Irak’ta HMÖ kamplarından birinde yaşadı.

Mesud Recevi’den sonra örgütün liderliğini Meryem Recevi üstlendi. Meryem Recevi örgüte liderlik etmeye bugün de devam ediyor. ABD’nin Irak işgali sonrasında örgütün varlığı bir süre tehlikeye girdi. HMÖ, devrim öncesindeki siyasi hattı ve Saddam’la işbirliği nedeniyle 1997 yılında ABD’nin terör örgütleri listesine girmişti.

ABD, bir süre HMÖ’nün durumu hakkında kararsızlık yaşasa da HMÖ’nün İran düşmanlığından başka bir ilkesinin olmamasının kullanışlı olabileceğini fark etmiş görünüyor. 2003 sonrasında Irak’ta İran destekli şii grupların etkinliğinin artması HMÖ için büyük bir tehlike yarattı. Örgütün kampları sayısız saldırıya uğradı.

Mesud Recevi, Saddam Hüseyin ile

Cumhuriyetçilerin İran alternatifi

HMÖ’nün 2003 sonrası kurulan yeni Irak yönetimi tarafından ülke dışına çıkarılmak istendi. ABD’nin yaşadığı kararsızlık örgütü İran’a teslim edilmekten endişelendirse de bu gerçekleşmedi. HMÖ’nün Irak’taki militanları, 2013 yılına kadar kaderlerini beklediler. 2012’de ABD, örgütü terör örgütleri listesinden çıkardı. 2013 yılından itibaren de Irak’taki militanları silahsızlandırıldıklarını da iddia ederek Arnavutluk’taki yeni kamplarına yerleştirdi. 

Örgütün pek çok üyesi bugün Avrupa’da ve ABD’de yaşamaktadır. Eğer tüm örgüt üyeleri hayatlarına ve faaliyetlerine “radikallikten arınmış” bir şekilde devam ediyorlarsa Arnavutluk’taki kampa neden ihtiyaç duyulmaktadır? 3 bine yakın militanın barındığı bu kampta üyelerin silahlı eğitim aldıkları kuşkusu yüksektir. Ayrıca örgütün bu kampı İran’a yönelik siber saldırılarında da kullandığı biliniyor.

Meryem Recevi liderliğindeki örgüt İran’ın bütün düşmanlarıyla işbirliğini bir strateji olarak benimsemiş durumda. İsrail’den AB ülkelerine, Suudi Arabistan’dan ABD’ye İran’la ihtilaf içindeki her kesimle maksimum düzeyde iyi ilişkiler geliştirmeye çalışıyorlar. İsrail’in İran içinde gerçekleştirdiği operasyonlarda işbirliği yapıldığına dair güçlü iddialar bulunuyor.1 2015 yılında Suudi Arabistan’ın Yemen’e saldırmasıyla Suud-İran ilişkilerinin iyice gerilmesinin ardından Suudi Arabistan’dan maddi destek almaya başladıkları iddia ediliyor.

Örgütün ABD ile ilişkileriyse biraz daha çetrefilli. Örgüt lehine görüş beyan eden ABD senatörlerinin ve temsilciler meclisi üyelerinin büyük çoğunluğu Cumhuriyetçi. Hatta en şahin Cumhuriyetçiler HMÖ destekçiliğinde ortaklaşıyorlar. Şimdiye kadar HMÖ’ye açık desteğini sunan en üst düzey isimse Donald Trump’ın ilk döneminde başkan yardımcısı olan Mike Pence. Pence, HMÖ’nün şemsiye örgütü olan ve sürgündeki hükümet olma iddiası taşıyan İran Ulusal Direniş Konseyi’nin Paris’te her yıl düzenlenen toplantılarına onur konuğu olarak katılıyor.

Mike Pence, HMÖ'nün Paris toplantısında konuşurken, 2022.

Ancak örgütün tam manasıyla pisliğe batmış hali ABD için kuşkulara da neden olmakta. Örgütün liberal, özgürlükçü, seküler bir imaj yaratma çabası diasporadan toplanan haraçlar ve üyelerin dahi çeşitli şekillerde istismar edilmesi gibi “sorunlara” çarpıyor. Mollaların tasallutu altında acı çeken İran kadınlarının sözcüsü olma iddiası örgütün İran içinde neredeyse hiç karşılığının olmaması gerçeği karşısında komikleşiyor. 

Fakat HMÖ’nün diğer muhalif grupların hiçbirinde bu derece olmayan bir özelliği var ve bu özellik Cumhuriyetçilerin şahinlerini cezbediyor. HMÖ’ye iktidar karşılığında yaptırılamayacak hiçbir şey yok. ABD’de sürgün olan sabık veliaht prens Rıza Pehlevi’nin dahi kabul edemeyeceği şeyler var, HMÖ’nün kabul etmeyeceği hiçbir şey yok. HMÖ’nün çöktüğü İran’ı istedikleri gibi dizayn edebilirler.

Demokratların HMÖ’ye yaklaşımının Cumhuriyetçilere kıyasla oldukça soğuk olduğunun altını çizmeliyiz. Demokratlar ve ABD bürokrasisinin bir kısmı HMÖ’nün İran’da karşılığının olmaması, örgütün karanlık yapısı ve güvenilmezliği nedenleriyle İran için alternatif olamayacağı görüşündeler.

HMÖ yalnızca İran halkı için değil, kendi üyeleri için dahi bir bela. Örgütten ayrılmayı başarabilmiş pek çok eski militan yaşadıkları insan hakları ihlallerini ve istismarı defalarca kez anlattılar. Özellikle Irak ve Arnavutluk kamplarında yaşayan militanlar için bu kötülük tarikatı bir cehennemden başka bir şey değil. 

Militanların kamptan kaçmalarına engel olmak için dışarısının İran ajanları ve hainler gibi sayısız tehditle dolu olduğunu empoze eden eğitim videolarıyla militanlarını paranoyaya sokmak en sıradan örneklerden biri. Militanlar arasında cinsel arzu ve birliktelikleri önlemek için itiraf seanslarının düzenlenmesi örgütte dönen korkunç işleri bir miktar daha anlaşılır hale getiriyor. Bu seanslarda örgüt üyelerinin yakın zamanda cinsel istek duydukları ve bundan pişman oldukları itiraf ettiriliyor. 

Evli militanların yüzüklerini bir kaseye atarak boşanmaları da gerekiyor. HMÖ, bunun militanların kendi kararıyla gerçekleştiğini savunsa da, zorla boşanma tüm eski militanların hikayelerinde ortaklaşan bir konu. Yüzükleri kaseye atmak veya itiraf seansları ve diğer tüm istismar ve hak ihlallerinde uygulananlar dikkat çekici. Örgüt tüm bu iğrençlikleri mutlaka ritüellerle gerçekleştiriyor. Kötülüğün ritüelleştirildiği bir asri tarikattan bahsediyoruz.

Çok sayıda eski kadın militan Mesud Recevi hayattayken onunla “evliliğe” zorlandıklarını da anlattılar. Kadınların anıları yine bir ritüelde ortaklaşıyor. Evliyse önce boşanan kadınlar, daha sonra çoğu zaman Meryem Recevi’nin de dahil olduğu bir evlilik töreni, bir tür nikahla Mesud Recevi ile evlenmiş oluyorlar. Mesud Recevi’nin bu kadınlardan arzu ettiklerine tecavüz edebiliyor.

Dayak, uykusuz bırakma, militanlar arasında arkadaşlıklara dahi engel olma, militanların aileleriyle görüşmelerini engelleme sıradan istismar başlıkları. Örgütün bu sapkınlıkları uzun zamandır biliniyor olsa da 2017 yılında The Guardian’da çıkan bir inceleme şok etkisi yarattı. Arron Merat’ın incelemesi Avrupa ve Amerikan sağcılarının özgürlük savaşçılarının gerçek yüzünü çarpıcı bir şekilde bir kez daha ortaya koymuş oldu.2

Nitekim 2023 yılının Haziran’ında Arnavutluk polisinin HMÖ kampına baskınına ABD yönetiminden hemen destek açıklaması gelmişti. Arnavutluk, baskının nedeni olarak örgütün Arnavutluk’a kabul edilme şartlarını ihlal ettiğine dair kuşkuların araştırılması olduğunu duyurmuştu. Demokratlar nezdinde daha itibarlı olan sürgün veliaht Rıza Pehlevi’nin Halkın Mücahitleri’ni hedef alan sözlerinin ardından bu olayın yaşanması dikkat çekiciydi.

İran halkının başında molla rejimi gibi büyük bir belanın olduğu muhakkak. Ancak bununla bitmiyor, İran halkının tepesinde molla rejimini aratacak akbabalar uçuşuyor. Bunların en aşağılığı Halkın Mücahitleri denen çetedir. Ve İran halkı bu çetenin İran’a dönüşünü yaşamamalıdır.

İran halkının başka bir gelecek inşa edebileceği dileğiyle…