Açık faşizme direniş!

“Tek adam rejimi”nin daha baskıcı, totaliter ve faşizmi inşa etmeye yönelik tavrı, toplumsal muhalefetin büyük bir direnişi ile karşılaştı. CHP’yi de daha mücadeleci bir aşamaya çeken toplumsal muhalefet, birleşik mücadelenin önemini bir kez daha ortaya koydu…

Atilla Özsever

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte başta gençler olmak üzere toplumun önemli bir kesimi ülke çapında protestoya, mevcut rejimin yaptırımlarını kabul etmemeye dönük olarak sokağa çıktı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP ve Cumhur İttifakı’nın temsil ettiği “Tek adam rejimi”, ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların yanı sıra ülkeyi yönetmekte güçlük çekmesi üzerine baskıyı daha da artıran, totaliter ve açık faşizmi yerleştirmeye çalışan bir süreci tahkim etmek istiyor.

İBB Başkanı İmamoğlu’nun gözaltına alınması, CHP’ye kayyum atama girişi, sendikacıların, gazetecilerin, aydınların gözaltına alınması, tutuklanması, bu sürecin son aşamasını gösteriyordu. İşte bu son noktadan sonra toplum “ayağa kalkmaya” başladı. Artık, “yeter” dedi.

Gençler başı çekti

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin cumhurbaşkanı aday adayı da olan Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025 sabahı gözaltına alınmasına tepki vererek o akşam halkı İBB merkezinin bulunduğu Saraçhane Meydanı’na çağırdı.

CHP lideri Özel, bu çağrısında tepkinin yanı sıra 23 Mart’ta yapılacak cumhurbaşkanı önseçimi için partililerden yüksek bir katılımı beklediğini, partili olmayan yurttaşların da destek ve dayanışma için sandık başına gelmelerini istedi.

19 Mart günü İstanbul Üniversitesi’nde okuyan gençler, Beyazıt Meydanı’ndaki polis barikatını yararak Saraçhane Meydanı’na indiler. İstanbul Valiliği ise, kentte dört gün süreyle her türlü toplantı ve gösteri eylemini yasaklama kararı aldı.

Gençler ve akşam saatlerine doğru da yurttaşlar, bu yasak kararını dinlemeksizin Saraçhane’ye akın akın gelmeye başladılar. Gençler topluma büyük bir cesaret örneği sergilemişti.

Gençlerin bu tavrında, diplomalarının da İmamoğlu gibi iptal edilebileceği, dahası seçme, seçilme gibi birçok anayasal haklarının elinden alınabileceği ve kuşkusuz en önemlisi ekonomik koşullar nedeniyle gelecek yaşamlarının belirsizliği, başat faktörler olarak rol oynadı, denebilir.

CHP 'sola' çekildi

19 Mart akşamı, Saraçhane Meydanı tıklım tıklım dolmuştu, yasağa rağmen 160 bin kişinin toplandığı ifade edildi. Kitle sık sık, “Hükümet istifa”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Ekrem Başkan yalnız değildir” sloganlarını atıyordu.

CHP lideri Özgür Özel de, kürsüdeki konuşmasında İmamoğlu’na yönelik haksızlıklarını gündeme getirdikten sonra 23 Mart’taki sandık çağrısını tekrarladı. Bu kez “Özgür aşağıya, hep beraber sokağa”, ”Çözüm sokakta, sandıkta değil” sloganları yükselmeye başladı.

CHP Genel Başkanı Özel de, “sokak ve meydan” çağrısını yüksek sesle defalarca tekrarladı. Ertesi gün, yani 20 Mart’ta da yine saat 20.30’da halkı Saraçhane’ye çağırdı. 20 Mart ve 21 Mart’ta da daha yüksek katılımlı mitingler yapıldı.

İstanbul Valiliği, Saraçhane’ye giden ulaşımı büyük ölçüde engelledi, sadece tek bir yoldan ancak 1,5 saat yürünerek gidebilme olanağı vardı. Tüm bu zor koşullara rağmen 21 Mart akşamı da yaklaşık 300 bin kişi alandaydı.

CHP de, 21 Mart akşamı, sadece Saraçhane’de değil, partinin yönetiminde olduğu 14 büyükşehir ve 21 il belediyeleri ile diğer tüm il ve ilçelerde miting düzenlenmesi talimatını örgütlerine bildirdi.

İstanbul’un yanı sıra Ankara, İzmir başta olmak üzere hemen hemen ülkenin birçok yerleşme merkezinde halk sokaklara çıktı, iktidara yönelik protestosunu ortaya koydu. Bu illerde İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin yanı sıra İTÜ, Mimar Sinan, ODTÜ, Bilkent, Ege Üniversitesi gibi birçok üniversite genci eylemlere öncülük etti.

Solun aktif katılımı

Toplumsal muhalefet, CHP’yi de daha mücadeleci bir çizgiye yöneltti. Eylemlere TKP, Sol Parti, EMEP, TİP, TKH, TÖP, EHP gibi sosyalist partiler de geniş katılım sağladı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB gibi emek ve meslek örgütü üyeleri de aktif destek veren ve katılım sağlayan örgütlerdi.

DEM Parti yöneticilerinin de Saraçhane’ye gelerek CHP lideri Özel’i ziyaret edip İmamoğlu’na destek vermeleri ve keza 21 Mart günü de Diyarbakır’daki Nevruz kutlamasında bu desteklerini mitingde açıklamaları önemli oldu.

Öte yandan Erdoğan ve AKP, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte toplumun böyle büyük bir tepki vereceğini tam hesaplayamadı. Halk barikatları aştı, baskıya, otoriterliğe ve açık bir faşizmin yerleşmesine karşı tepkisini ortaya koydu.

Kuşkusuz iktidar, üç günün ardından başta öğrenciler olmak üzere gözaltı operasyonlarına başladı. 22 Mart sabahı eylemlere katılan öğrencilerin evleri basıldı, gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre ülke çapında “kanunsuz” eylemlere katılan 343 kişiye, sosyal medyada da “provokatif” paylaşım yaptığı gerekçesiyle de 94 kişiye gözaltı işlemi yapıldı.

Birleşik mücadelenin gerekliliği

Baskıcı, otoriter ve faşizan rejime karşı toplumun gösterdiği bu tepki, CHP’yi aşan bir toplumsal hareket olarak dikkati çekmektedir. Üniversite öğrencilerinden işçilere, memurlara, emekçilere, emeklilere kadar genişleyen bu karşı koyuş, Erdoğan’ın memleketi Rize’deki protestoya kadar uzanmıştır.

CHP yönetimi bu kez, 2017’deki şaibeli referanduma yönelik pasif tavrını bırakarak daha etkili bir konuma gelmiştir. Kuşkusuz bundan sonra somut kazanımlar elde edinceye kadar anayasal demokratik haklar sonuna kadar kullanılmalıdır.

İktidar savunma pozisyonuna gelmiş, toplumsal muhalefet ise atağa geçmiştir. “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganının hayata geçme süreci başlamıştır. Ancak AKP iktidarının da baskıyı ve antidemokratik yaptırımları arttıracağı hesaba katılmalıdır.

Buradaki mücadele, Gezi direnişinde olduğu gibi daha olumlu politik bir düzeye taşınmayıp geri çekilme söz konusu olursa yeni bir hayal kırıklığı yaratabilir. Toplumsal muhalefet, uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanıp somut ortak bir program etrafında birlikteliğini sürdürmenin yollarını bulabilmelidir.

Türkiye kavşakta

AKP iktidarı, ekonomik açıdan da zordadır. Son üç günlük eylemler sonucu, TL’nin daha fazla değer kaybetmemesi için Merkez Bankası’nın 26 milyar dolar rezervini tükettiği öne sürüldü. AKP, aslında “çıkmaz bir sokağa” girdi.

Toplumsal muhalefetin İmamoğlu ve diğer gözaltına alınanların serbest bırakılması gibi demokratik ve özgürlüklere dönük taleplerinin yanı sıra emekçilerin asgari ücretinin yükseltilmesi, emekli aylıklarının arttırılması gibi somut talepleri de içeren özlü ve kısa bir programı da ortaya koyması gerekiyor.

Türkiye bir kavşakta, ya daha otoriter, faşizmin yerleştiği bir süreçle karşı karşıya kalacak ya da daha özgürlükçü, eşitlikçi, adaletli bir düzenin inşası için çaba harcanacak. Cumhuriyetçilere, demokratlara, sosyalistlere, komünistlere düşen görev, tarihin tekerleğinin daha aydınlık, özgür ve eşitlikçi bir yöne doğru dönmesinin sağlanması olmalıdır…