ABD'nin nükleer silahları burada: İncirlik Üssü'nün derhal kapatılması için çalışma başlatıldı

Ukrayna savaşı sonrası bölgede tansiyon yükselirken, TKP, ABD'nin nükleer silahlarının da bulunduğu İncirlik Üssü'nün derhal kapatılması talebiyle çalışma başlattı.

Haber Merkezi

Rusya-Ukrayna savaşı sonrası bölgede tansiyon giderek artarken, NATO ve ABD'nin tehdit açıklamaları da kesintisiz sürüyor.

Geçtiğimiz günlerde "NATO’ya Hayır!" başlıklı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi (TKP), başlattığı yeni çalışmayı duyururken, "ABD emperyalizminin bölge ülkelerine saldırılarda kullandığı İncirlik Üssü’nde nükleer silahlar da bulundurulmaktadır. NATO saldırganlığının yoğunlaştığı, Rusya’nın ise Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunduğu bir dönemde İncirlik üssü Çukurovalılar ve bütün Türkiye için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Yanı başımızda ne nükleer silah ne ABD üssü istiyoruz. İncirlik üssü derhal kapatılmalıdır. Çukurova örgütlerimiz İncirlik üssünün kapatılması için çalışma başlatmıştır" ifadesini kullandı.

TKP'nin Adana, Adıyaman, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mersin, Osmaniye il ve ilçe örgütlerinin yanı sıra Adana Akkapı ve Toros Semt Evi, İskenderun Gürsel Semt Evi, Mersin Halkkent, Karaduvar ve Yenice Semt Evi ve Osmaniye Düziçi Semt Evi tarafından yürütüleceği öğrenilen çalışma kapsamında NATO'ya karşı güçlü bir karşı çıkışın örgütlenmesi hedefleniyor.

TKP tarafından başlatılan imza kampanyasının metni

TKP Adana İl Başkanı: İncirlik Üssü ülkemizin alnına sürülmüş kara bir lekedir

Başlatılan çalışmaya ilişkin soL'a açıklamada bulunan TKP Adana İl Başkanı Alper Ocak, çalışmanın önemine ve gerekliliğine dair şöyle konuştu:

"Bilindiği gibi, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtının birinci ayında gerçekleştirilen NATO Liderler Zirvesi, G7 ve AB toplantıları, nükleer ve kimyasal saldırı açıklamalarına sahne olmuş, yaptırımlar ve tehditler katlanarak büyümüştür. Nükleer ve kimyasal silahların kullanımına dönük bu denli fütursuz açıklamalar, yaptırım adı altında halkları ve kültürleri cezalandırma adımları, emperyalizmin bütün insanlığı tehdit edecek gözü karalığa ulaşmış olduğunu, kendi çıkarı için her tür vahşeti sergilemenin eşiğinde durduğunu, adeta fırsat kolladığını göstermektedir.

Emperyalizmin doğası elbette ki böyledir ama bu doğa, bugün hiçbir kaygı ve çekince duymaksızın kendini her boyutuyla açığa vuracak, barındırdığı tüm iğrençlikleri insanlığın üstüne kusacak 'uygun bir nesnelliğe' kavuştuğunu varsaymaktadır. Dünya ölçeğinde işleyen kara propaganda çarkı da bu nesnelliği giderek daha elverişli kılmaya çalışmaktadır. Bu çabanın kendisi ve nesnelliğe dönük bu canice varsayım, asıl tehdidi, esas büyük tehlikeyi içermektedir. Halkların sustuğu, insanlığın propaganda çarkları arasında ufalandığı bir ortam, akıl almaz boyutlardaki kıyımlara, her türden saldırganlığa, tarifi imkânsız ve geri dönüşü olmayan yıkımlara çıkarılmış bir davetiyedir. İnsanlık bir an önce ayağa kalkmalı, dünyanın emperyalizmin vahşet arenası olmadığını söylemeli ve içine itildiği bataklığı kurutmaya başlamalıdır. 'İncirlik üssü kapatılmalıdır' başlıklı kampanyamızın arkasında yatan en genel çerçeve işte budur.

Emperyalizmin mevcut savaşı büyütmeye, Rusya ve Ukrayna ile kara sınırına sahip ülkeleri ateşe daldırılacak maşalara dönüştürmeye dönük girişimleri, sadece bu ülkeleri değil, NATO ve ABD üslerine ev sahipliği yapan her coğrafyayı birincil derecede hedefe dönüştürme riski barındırmaktadır. Bu risk hayal ürünü değildir, başta İncirlik üssünün yer aldığı Adana olmak üzere tüm Çukurova, hatta Antep’ten Hatay’a kadar uzanan bölge, ABD’nin Irak’a dönük saldırısı sırasında sirenlerle, Scud füzeleriyle sarsılarak, boş arazilere düşen bombalara rağmen savaşın korkunçluğunu, kıyıcılığını iliklerine kadar yaşayarak bu riskin gerçek olduğunu bizzat tecrübe etmiştir. Kimyasal saldırı tehdidinin doruğa çıktığı, önlem alacak bilgiden ve donanımdan yoksun devlet aygıtının seyirci pozisyonuna geçtiği, kaderine terk ettikleri insanlarımızın koli bantları ve çeşitli plastik malzemelerle evlerinin kapılarını, pencerelerini yalıtmaya çalıştıkları, acil müdahale çantaları hazırladıkları, gaz maskesi bulmak için çarşı pazar dolandıkları o berbat günlerin dehşeti hâlâ hafızalardadır. 'İncirlik üssü kapatılsın' kampanyamızın arkasında yatan bölgesel çerçeve de işte budur.

İncirlik üssü, diğer ABD ve NATO üsleri gibi, kentimizin, bölgemizin, ülkemizin alnına sürülmüş kara bir lekedir, bizi canlı hedefe dönüştüren uğursuz bir nişandır. ABD’ye ve NATO’ya ait tüm üsler gibi kapatılmalıdır, barındırdığı nükleer bombalar askeri mevcuduyla birlikte derhal defedilmelidir. Ülkemiz 'insanlık düşmanı bir terör örgütü olan' NATO’dan çıkmalı, bir barış yurduna, özgürlük ve eşitlik coğrafyasına dönüşmelidir. Bunun için de işçiler, köylüler, gençler, kadınlar, erkekler; özetle bütün bir emekçi halk, ayağa kalkmalıdır. İmza kampanyamız bunu tek başına sağlayamaz belki ama bu yolda atılmış küçük bir adımdır."

'Çalışmayı bir barış çağrısına, emperyalizm karşıtlığına dönüştüreceğiz'

Alper Ocak, çalışmanın izleyeceği seyre dair de şu ifadeleri kullandı:

"Adana örgütümüz ve bölgedeki tüm örgütlerimiz stantlar, sokak çalışmaları, ev ziyaretleri ve benzeri yöntemlerle kampanyayı insanlarımıza ulaştıracak, onları aydınlatacak, destek ve katılımlarını alacak, kampanyanın taşıyıcıları olmalarını sağlamak üzere çeşitli girişim ve faaliyetlerde bulunacaklar. 'İncirlik üssü kapatılsın' talebini, sosyal medya araçlarını, yerel basın yayın organlarını, emek yanlısı kurumları kapsayan gelişkin bir 'barış çağrısına, emperyalizm karşıtlığına' dönüştürmeyi hedefleyeceğiz."