ABD'nin Küba'yı 'terör' listesinden çıkarması nasıl yorumlanmalı? Küba dostları yanıtlıyor

José Martí Küba Dostluk Derneği Başkanı Nahide Özkan, ABD'nin son kararının bir itiraf niteliğinde olduğuna dikkat çekti. Özkan "Abluka ve Küba’ya dönük düşmanlık politikası devam ediyor" diye ekledi.

Haber Merkezi

ABD hükümeti Küba'yı "terörizme destek veren ülkeler" listesinden çıkarma kararı aldı. Karar ABD Başkanı Joe Biden'ın görevi Donald Trump'a devretmesinden 5 gün önce alındı.

Küba Dışişleri Bakanlığı bu kararın memnuniyet verici olduğunu ancak ABD'nin Küba'ya yönelik ablukasının halen devam ettiğini açıkladı.

Türkiye'deki Küba dostları kararı nasıl yorumluyor? José Martí Küba Dostluk Derneği Başkanı Nahide Özkan konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı.

-Bu sabah Küba’yla ilgili önemli bir haberle uyandık. ABD’nin Biden yönetimi Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler listesi”nden çıkardığını açıkladı. Beklenen bir gelişme miydi bu?

Küba bu listeye tam dört yıl önce dahil edildi, 12 Ocak 2021’de. Küba ekonomisinin temellerini dinamitlemeyi hedefleyen, Küba halkının gündelik yaşamında etkileri çok ağır şekilde hissedilen saldırgan ve alçakça bir karardı. 

Küba hükümeti, Küba halkı ve diğer ülkelerdeki Küba’yla dayanışma hareketleri o günden bu yana bu kararın iptali için aralıksız mücadele yürüttü. Dolayısıyla elbette amaçlanıyordu ve umuluyordu bu adımın atılması; özellikle de yeni bir saldırı paketiyle gelmesi öngörülen Trump görevi devralmadan önce. Ama gerçek bir adalet yerini bulacaksa yapılması gereken şey bu adımın atılmasından ibaret değil, ABD’nin Küba’ya uyguladığı son derece kapsamlı abluka politikasının son bulması lazım. 

'Küba halkının haklı davasında tarihe düşülen not'

-Öyleyse bu kararın çok da önemli olmadığını mı düşünüyorsunuz?

Elbette önemli; hem de çok. 

Her şeyden önce tıpkı abluka politikası gibi Küba’nın bu uydurma listeye dahil edilmesinin de her türlü hukuki dayanaktan yoksun, gayrimeşru ve ahlaksızca olduğunun itirafı bu karar. Küba’nın 2021 yılında bu listeye alınması için gösterilen uydurma “gerekçelere” dair hiçbir değişiklik yaşanmadı çünkü. Küba hiçbir zaman terörü destekleyen bir ülke olmamıştı, şimdi de değil. 

Aksine bizzat ABD hükümetlerinin finanse ettiği, bizzat ABD istihbaratının yönlendirdiği karşıdevrimci çetelerin düzenlediği terör saldırılarında binlerce yurttaşını yitirdi Küba. Domuzlar Körfezi’nde işgale kalkıştılar; ülkenin devrimci önderlerine suikastlar düzenlediler; yolcu uçaklarını düşürdüler; fabrikalarını, turizm merkezlerini, elçiliklerini, okullarını, hatta kreşlerini bombaladılar; yüzlerce çocuğun ölümüne yol açan virüsler bulaştırdılar ülkeye; tonlarca tarım ürününün heba olmasına, binlerce hayvanın telef olmasına yol açan sayısız biyolojik saldırıda bulundular. 

Tüm bu saldırılara imza atan ABD’nin, barışçıl yaklaşımında daima tutarlı ve ilkeli olagelmiş Küba devletini teröre destek vermekle suçlaması ve cezalandırması başından beri bir skandaldı; Biden hükümeti bu politikanın ikiyüzlü, zorba karakterini kendi imzasıyla kabul etmiş, tarihe not düşmüş oldu. Küba halkının haklı davasında bu kabul, tarihe düşülen bu not elbette büyük önem taşıyor. 

'Abluka devam ediyor'

İkincisi, ABD hükümetinin bu kararının arkasında yatan hesaplar ne olursa olsun, atılan adım her şeyden önce Küba hükümetinin, Küba halkının teslim alınamayan direncinin sonucu. Bu yüzden önemli. Küba devrimci hükümetinin bu meseleyi sürekli gündemde tutan, halkını örgütleyen, uluslararası kamuoyunu harekete geçiren, mümkün olan tüm diplomatik kanalları değerlendiren ve her şeyden önemlisi ABD dayatmalarına boyun eğmeyen kararlı mücadelesi olmasaydı ABD hükümetinin böyle bir adımı atması söz konusu olmazdı. Küba’nın mücadele kararlılığının o ya da bu kapsamda sonuç almasının hem Küba halkı hem dünya halkları için siyasi ve moral değeri çok büyük. 

Ama unutmamamız gereken bir şey var; abluka ve Küba’ya dönük düşmanlık politikası devam ediyor.

Biden neden gider ayak bu kararı aldı?

-Biden’ın Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler listesi”nden çıkarma kararının Küba halkı için önemli bir kazanım olduğunu vurgulamakla birlikte arkasında başka hesaplar yatabileceğini ima ettiniz. Bunu düşündüren nedir?

Temkinli olmak için çok gerekçemiz var ama şu soru bile yeterli: Biden bu kararı ne zaman aldı? Görevde kaldığı dört yıl boyunca bu politikayı en acımasız şekilde icra ettikten sonra... 

Küba’nın dört yıldır bu listede tutulmasının korkunç sonuçları oldu. Covid 19 pandemisinin en ağır dönemiydi ve Küba’nın verdiği kayıplarda bu politikanın büyük payı oldu. Ülkenin kapanmak zorunda kaldığı, turizme dayanan ekonominin durma noktasına geldiği bir dönemde Küba’yı “boğmaya” karar verdiler. Ekonomiyi ayakta tutmak için ihtiyaç duyulan ticari anlaşmaların, kredi imkanlarının önünü kesmeleri yetmedi, pandemiyle mücadeleyi baltalayarak büyük bir insanlık suçuna imza attılar. Küba’nın bu listeye dahil edilmesi yüzünden solunum cihazı edinmesi imkansızlaştı, ilaca, aşıya erişmesi imkansızlaştı. Küba inat etti, hepsini kendisi üretti. Ama ne koşullarda… Zamanla yarıştığı bir dönemde tek bir hammadde, tek bir ekipman için bile yüzlerce kapı çalmak zorunda kalarak; Küba’yla çalışmak riskli olduğundan piyasanın üstünde ödemeler yapmak zorunda kalarak. 

Küba halkının canıyla boğuştuğu o salgın koşullarını acımasızca fırsata çevirmek istediler. Halbuki şimdi gördüğümüz gibi bir başkanlık kararıyla mümkündü Küba’nın bu listeden çıkarılması. 

ABD hükümetinin herhangi bir tutumunda, ama özellikle de Küba meselesindeki tutumunda samimiyet aramak anlamsız; aşamadığı bir dirence borçlu olsa da emperyalizmin yöneldiği her yeni kararda kendi çıkar arayışını üstün tuttuğu muhakkak. 

-Biden’ın bu politikayı uzun yıllar sürdürüp tam da görevi devretme arifesinde adım atmasını da böyle bir hesap çerçevesinde mi değerlendirmeliyiz?

Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler listesi’ne sokan son imza Trump’a ait. Son imza diyorum çünkü ondan önce de Reagan hükümeti tarafından Küba bu listeye dahil edilmiş, Obama döneminde çıkarılmıştı. Trump’ın görevi Biden’a devretmeden hemen önce aldığı bu karar hem dayanaksızlığı hem insanlık dışı sonuçları nedeniyle aynı gün koşulsuz şartsız iptal edilmeliydi. 

Biden bu politikayı sürdürdü; insanlık tarihinin gördüğü en ölümcül salgınlardan birinin ortasında utanç verici bir fırsatçılıkla. Kendi dışişleri bakanlığınca yayınlanan ve “Küba teröre destek veren ülkeler arasında yer almıyor” diyen raporlara rağmen. 

'ABD’nin Küba'ya yönelik politikasında haklı dayanak, meşruiyet ve ahlak aramak yersiz'

Dediğiniz gibi, Biden Küba’yı listeden çıkarma kararını hemen görev devri öncesinde aldı. Küba politikasının ne olacağını Marco Rubio gibi militan bir Küba düşmanını kendisine dışişleri bakanı seçmesiyle çoktan ilan etmiş olan Trump’ın görevi devralmasından hemen önce.

Biden’ın bu kararında demokratların iç politika hesapları etkili oldu denebilir, Trump’a yeni dönemde “daha büyük oynama” imkânı sunmak istedi denebilir… Ama bu tür spesifik gerekçe arayışlarının bir yerden sonra anlamı yok, gereği de yok. 

Bizim bu tabloda akılda tutmamız gereken daha önemli gerçekler ve gerekçeler var. 

ABD’nin Küba’yla kişileri ve hükümetleri aşan tarihsel bir hesabı var. Bu hesap emperyalizmle sosyalizm arasındaki hesaptır; kararlar değişir, taktikler değişir, iki taraf da varlığını koruduğu sürece bu hesap bitmez. 

ABD’nin Küba'ya yönelik politikasında haklı dayanak, meşruiyet ve ahlak aramak yersiz; bugün aldığı kararı yarın geri alabilir, bugün kullandığı bir aracı yarın bir başkasıyla değiştirebilir. 

'Boş hayallere kapılmadan, sabırla, sebatla mücadeleye devam'

-Öyleyse bu iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini nasıl değerlendirmek lazım?

Burada asıl olan Küba devriminin direniş kararlılığı; ABD’nin aksine haklı dayanakları olan, meşruiyeti olan, ilkeli ve ahlaklı bir tutuma yaslanan mücadele kararlılığı. 

Küba’yı her türlü zorbalık karşısında ayakta tutan, her seferinde hayranlık uyandırıcı kazanımlarla yola devam etmesini sağlayan bu kararlılık oldu. Küba tarafı ABD emperyalizminin Küba’da sosyalizmi yıkmak için her türlü yolu deneyeceğinin farkında; ama emperyalizmin her şeye kadir bir güç olmadığının da farkında. Kendi tarihinde bunu defalarca ispatlamış olmanın güvenini duyuyor. Küba tarafı bu son adımın her şeye rağmen bir kazanım olduğunun farkında; ama insanlık dışı abluka politikasının tüm şiddetiyle sürdüğünün de farkında. 

Boş hayallere kapılmadan, sabırla, sebatla mücadeleye devam kararlılığında. 

İki ülkenin arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyecek olan bu; bize de düşen bu yeni mücadele etabında Küba devrimiyle, Küba halkıyla koşulsuz, kardeşçe dayanışmamıza devam etmek.

Küba “terörü destekleyen ülkeler listesi”ne hangi gerekçeyle alınmıştı?

“Terörü destekleyen ülkeler listesi”, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından tek taraflı olarak icat edilmiş, sözde amacı uluslararası terör eylemlerine destek sağlayan, özde amacı ABD çıkarlarına aykırı davranan ülkelere yaptırım uygulamak olan bir dış politika aracı. Keyfi bir şekilde oluşturulan bu liste, dahil edilen ülkenin “terör faaliyetlerine” dair ne objektif kriter ne de herhangi bir periyodik inceleme zorunluluğu içeriyor.

Listede Küba dışında Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, İran ve Suriye gibi ülkeler bulunuyor; cihatçıların eline geçmesinden sonra Suriye’nin listeden çıkarılması olasılığı yüksek!

Bu listeye dahil edilen ülkeler iktisadi alanda kapsamlı yaptırımlara maruz bırakılıyor; yaptırımlar sınır ötesi özelliğe sahip. Yani yalnızca ABD’yle değil, üçüncü ülkelerle olan ticari ve finansal ilişkilere de kısıtlamalar getiriyor, listede yer alan ülkelerle işbirliği yapan ülke ve şirketleri cezalandıran kapsamlı ve ağır hükümler içeriyor. 

Küba, uluslararası terörizmle bağlantılı olduğu ve Latin Amerika’daki terör gruplarına destek verdiği iddiasıyla ilk kez 1982 yılında Ronald Reagan döneminde listeye alındı. Obama'nın Küba ile ilişkilerde “normalleşme” niyetini beyan ettiği açıklamanın ardından Mayıs 2015'te çıkarılana kadar da bu listede kaldı. 

O dönemde Küba, Kolombiya hükümeti ile o dönem terör örgütü olarak kabul edilen Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında barış görüşmelerine ev sahipliği yapıyordu (FARC, 2021 yılında ABD’nin uluslararası terör örgütü listesinden çıkarıldı). 2018'den itibaren Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) liderleri de Kolombiya hükümetiyle barış görüşmeleri yapmak üzere Küba'yı ziyaret etti.

Ancak ELN ile barış görüşmeleri, 2019'da Bogota'da yaşanan bir bombalama eylemi sonrasında askıya alındı. 

Küba, barış görüşmeleri garantörlük protokolüne aykırı olacağı gerekçesiyle, saldırıyı üstlenen ELN’nin temsilcilerini Kolombiya’ya iade etmeyi reddetti. Barış görüşmelerinin bir diğer önemli garantörü olan Norveç Dışişleri Bakanlığı da aynı görüşteydi.

Trump yönetimi, Kolombiyalı teröristlere ev sahipliği yaptığı iddiasıyla Ocak 2021'de Küba'yı yeniden “terörü destekleyen ülkeler listesi”ne dahil etti. 

2022 yılında göreve gelen Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, "topyekûn barış" girişiminin bir parçası olarak iade talebini askıya aldı ancak Küba o tarihten bugüne listede tutulmaya devam etti.