ABD'nin Çin'i suçlama oyununun sonu

ABD emperyalizminin 'düşünce depolarından' Brookings'de yayımlanan bir yazı Çin'in Covid-19 performansını ve ABD yönetiminin suçlamalarını değerlendiriyor.

Haber Merkezi

Çin'in Hubei eyaletinin büyük kenti Wuhan'da başlayan Covid-19 macerası bir küresel sağlık sorunu haline gelmeden önce, uluslararası siyasetin gerilim alanlarından birisi olmuştu.

ABD'de Trump yönetimi, Çin'i suçlayan açıklamalarla "komünist rejimin" gerçekleri gizlediğini öne sürmüş, salgından Çin'i sorumlu tutmuştu.

Trump bir süre virüsten söz ederken "Çinli virüs" terimini tercih etmiş, daha sonra ABD yönetimi virüsün resmi adının "Wuhan Virüsü" olması gerektiğini savunmuştu.

Salgının hızlı bir biçimde başka ülkelerde de yayılmaya başlaması ve bir noktada DSÖ tarafından "küresel salgın" ya da "tüm dünyayı kaplamış olan salgın" anlamına gelen pandemi tanımının benimsenmesiyle birlikte Çin'e dönük suçlamalar azalmadı ama suçlayanların etki ve inandırıcılığı ciddi bir biçimde sorgulanır hale geldi.

Geçtiğimiz günlerde Brookings Enstitüsü'nün yayınladığı bir yazı "Covid-19 suçlama oyununa son verelim: Pandemi'de Çin'in rolüne ilişkin bir yeniden değerlendirme" (Let’s end the COVID-19 blame game: Reconsidering China’s role in the pandemic) başlığını taşıyor.

ABD'de çeşitli üniversitelerde bulunmuş bir Çin uzmanı olan Jamie Horsley tarafından kaleme alınmış olan yazı, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun Temmuz ayında söylediği şu sözleri hatırlatarak başlıyor: Bugün hepimiz maskeler takıyor ve pandemideki ölü sayılarının yükselişini izliyorsak, bunun nedeni Çin Komünist Partisi'nin dünyaya verdiği sözleri yerine getirmemiş olmasıdır.

Horsley, Çin yönetiminin salgının ilk ortaya çıkışında gerçekten bazı hatalar yaptığını, yeterince şeffaf davranmadığını ancak bugün gelinen noktada ilk haftalarda sağlanacak şeffaflığın virüsün başka ülkelere yayılmasını önleyeceğinin söylenemeyeceğini öne sürüyor.

Salgının ortaya çıkışı, ilk tespitler, verilerin değerlendirilmesi ve resmileştirilmesi sürecine ilişkin hatırlatmalar yapan Horsley, bugün "yanlış değerlendirme" olarak görülebilecek bazı adımların kendi koşulları içinde tartışılabilir olduğunu vurguluyor.

Horsley'nin hatırlattığı üzere Çin'de ilk vakalar 27 Aralık 2019 tarihinde görülüyor. Wuhan'lı doktorlar bu tarihte bir hayvan pazarıyla bağlantılı olduğunu düşündükleri sıra dışı zatürre olaylarını rapor ediyorlar. 31 Aralık günü salgının detayları kamuya açılıyor ve 1 Ocak'ta adı geçen hayvan pazarı kapatılıyor.

Ulusal sağlık otoritesinin araştırmaya el koyması da bu noktada oluyor.

Çinli doktorlar hızlı bir biçimde yeni bir koronavirüsü tespit ediyor ve gözlenen sıra dışı zatürre olaylarının kaynağının bu olduğunu teyit ediyor. Virüsün gen haritası hemen tamamlanıyor ve rekor sayılabilecek bir sürede test kitleri geliştiriliyor.

11 Ocak tarihinde herkesin erişimine açık şekilde bu bilgiler paylaşılıyor.

Horsley'e göre Çinli sağlıkçılar DSÖ'nü uyarmakta gecikiyorlar ve daha sonra kendilerine ABD tarafından sunulan uluslararası işbirliği ve yardım önerilerini geri çeviriyorlar.

Ayrıca salgının hayvandan insana bulaşması dışında insandan insana bulaşmasını teyit ederken gecikiyorlar. Bu tespitin yapılması 15 Ocak'ı buluyor.

Horsley'nin aktardığı bir geriye dönük çalışmaya göre, Wuhan'da 4 milyon kişinin yeni yıl için yollara döküldüğü 23 Ocak tarihinden üç hafta önce karantina uygulamasına başlansaydı enfeksiyon sayıları yüzde 95 daha az olabilirdi. Bir hafta önce başlanması durumunda bu oran yüzde 66...

Öte yandan Horsley'nin de kabul ettiği gibi Çin'i, Çin yönetimini ya da Çinli sağlıkçıları suçlamak için pek az neden var.

Birincisi, "karantina uygulansaydı" hesaplarının yapıldığı tarih henüz görece az sayıda hastanın ortaya çıktığı ve hastaların yüzde 80'inin önemli belirtiler göstermediği ya da hafif geçirdiği bir tarih. Bu koşullarda Wuhan'ı karantinaya almak, üretimi, bu kentten malların sevkiyatını ve toplumsal hayatı durdurmak gibi bir karar için pek güçlü nedenler yok.

İkincisi, Çin'de ilk vakaların tespit edildiği tarihten oldukça önce başka ülkelerde virüsün yarattığı enfeksiyonun tespit edildiğine dair iddialar var. Fransa'da bir hastanede yapılan geriye dönük bir çalışmada 18 Aralık'ta yatırılmış bir hastanın numunelerinde SARS-nCoV-2 görüldüğü rapor edildi.

Tüm bunlardan daha önemlisi, Çin'in Wuhan'dan yayılmayı büyük ölçüde başarıyla kontrol altına almış olduğu sıralarda başta ABD pek çok ülke salgın önlemlerini hayata geçiremedi.

Gerçekten de Çin'in salgını kontrol altına alırken yeterince etkili olamadığını, bu yüzden dünyaya karşı sorumlu olduğunu iddia eden Amerikalılara biraz olsun hak vermek mümkün görünmüyor. Çin, Covid-19 salgını sırasında başka pek az kapitalist ülkenin başarabileceği bir kontrolü kısa sürede sağladı. Ve tersine, Çin'i suçlayan ülkelerin salgın konusunda neredeyse her şey artık bilinir hale gelmişken kendi yurttaşlarının canlarıyla ödenen bir sorumsuzlukla hareket ettikleri de ortada.

Nitekim Çin'e dönük suçlamalar aradan geçen 8 ay boyunca sürekli yön değiştirdi. Çin Komünist Partisi'ni salgını gizleyerek yayılmasına neden olmakla suçlayanlar izleyen dönemde Çin'deki karantina önlemlerinin özgürlükleri hiçe saydığını öne sürebildi!

Wuhan sokaklarında ortaya çıkan bomboş caddeler ve ıssızlık görüntülerini "komünist distopya" olarak tanımlayanlar bile oldu. Oysa o görüntüler sayesinde Wuhanlılar çok kısa bir sürede salgının bitişini kutlayabildiler. Başka bölgelerden gelmiş sağlıkçıları uğurladılar.

Evlerine dönüyorlar

Wuhan'da salgına müdahalede Çin benzersiz bir başarı gösterdi. Wuhan, ülkenin farklı bölgelerinden "mücadeleye" katılmak için gelmiş olan sağlıkçıları evlerine böyle uğurlamıştı.

Brookings'de konuk öğretim görevlisi olarak bulunan Harsley bunları teyit ederken elbette asıl misyonuna, emperyalist merkezin politikalarıyla ilgili sağduyulu öneriler yapma misyonuna sadık kalıyor.

Öneri de basit. Harsley'e göre ABD ve Çin'in birlikte çalışmaları ve kamu sağlık sistemlerini güçlendirerek gelecek pandemilere daha hazır olmaları tüm dünyaya yarar sağlayacak.

Dünyanın ABD'ye ihtiyacı varmış gibi!