'12 taksitle doçentlik imkanı': Akademide bu kirliliği yaratan ne?

Parayla akademik makale yazan şirketleri Üniversite Katılımcıları Derneği Başkanı Prof. Dr. Özgür Aydın’a ve paylaşımıyla konuyu gündeme getiren Dr. Ezgi Altınışık’a sorduk.

Burcu Günüşen

İnternette para karşılığı makale yazımı ilanlarının bolluğuna bakılırsa akademide yükselme kriterlerinden biri olan makale yayımlatmak için bu şirketlere başvuranların sayısı az değil. Üstelik şirketler bu işi kredi kartına bol taksit imkanıyla yaptıklarını söylüyor.

Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Ezgi Altınışık geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından “Tıbbı makale yazımı” başlıklı bir ilanı “Ahlaksızlığın sınırı yok” notuyla paylaştı. İlanda tüm kredi kartlarına 12 taksitle ödeme imkanı da sağlandığı belirtiliyordu.

Hürriyet gazetesinden Melike Çalkap bu paylaşımdan hareketle, parayla makale yazan bir dizi firmayla bir doktora öğrencisi gibi görüşerek makale yazımına nasıl destek verdiklerini sorguladı. “Sıfırdan makale yazdıklarını” belirten şirketler bunun için 800-6 bin dolar ile 40 bin TL gibi ücretler istediler. Bir şirket para karşılığı “tez” değil ama “makale” yazmanın yasal olduğunu öne sürerek “hukuki güvence” de verdi. Haberde görüşüne yer verilen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol "akademinin büyük bir enkaza dönüşmek üzere olduğunu" belirtti.

Akademideki bu kirliliğin nedenlerini Üniversite Katılımcıları Derneği (ÜKD) Başkanı Prof. Dr. Özgür Aydın’a ve paylaşımıyla konuyu gündeme getiren Dr. Ezgi Altınışık’a sorduk.

Para karşılığı makale yazmanın ve yazdırmanın ahlaksızlık olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın'a göre bir başka ahlaksızlıksa para karşılığı makale yayımlamak.

Akademik yükselme kriterlerinde niteliğin değil niceliğin öne çıkmasının bu gibi şirketlerin doğmasına zemin hazırladığını kaydeden Aydın şunları dile getirdi:

Para karşılığı yazanı, yayımlayanı: Akademiyi kirleten şirketler

"Akademik yükselmeler için para karşılığı makale yazımının kendisi tartışmasız etik dışı bir davranış. Ancak asıl sorgulanması gereken bu akademik kirliliğin ardında yatan nedenler. Para karşılığı makale yazan şirketlerin hangi nedenlerle doğduğunu, bu şirketlere hangi nedenlerle talep olduğunu sormamız gerekir önce. Akademik yükseltme kriterleri öyle bir hal aldı ki artık akademisyenler salt nicel göstergelere göre, sözlü sınav dahi olmadan, dijital bir ortamda değerlendiriliyor.

Değerlendirmede makalelerin niteliksel değeri değil, makalenin yayımlandığı derginin niceliksel değeri önemli olmaya başladı. Yani makalenin kalitesiyle dergi arasında ya da atıf sayısıyla dergi arasında korelasyonlar varsayılıyor ve bu yanlış varsayımlardan yola çıkarak nicel bir değerlendirmeye tabi tutuluyor yazılar.

Hiç şaşırtmayacak şekilde, bu sözünü ettiğimiz dergiler, büyük kâr marjları olan şirketlerin dergileri. Üstelik bu dergiler, ‘açık erişim’ adı altında yazarlardan ücret de talep ediyorlar.

Elbette ki para karşılığı makale yazmak ya da yazdırmak ahlaksızlık, ama para karşılığı makale yayımlamak çok mu ahlaklı? Sonuçta ne yazık ki akademi bir taraftan para karşılığı makale yazan şirketlerce, diğer taraftan para karşılığı o makaleleri yayımlayan şirketlerce kirletiliyor.”

Dr. Ezgi Altınışık’a Twitter’dan yaptığı paylaşım sonrası Hürriyet’in haberiyle söz konusu şirketler hakkında ortaya çıkan ayrıntıları nasıl değerlendirdiğini sorduk. Paylaşımı yaparken bu kadar geniş bir haber çıkacağını düşünmediğini dile getiren Altınışık “Sosyal medyada önüme düşen bir reklamdı bu. Uzun zamandır tez yazan şirketler konuşuluyordu” dedi.

'Bu kadar alenen yapılması şaşkınlık yarattı'

Altınışık şöyle devam etti:

İstatistik gibi belirli uzmanlık alanlarında hizmet veren şirketler olduğunu da çoğumuz biliyorduk. Çalışmayı başından sonuna kendisi kurgulayan bir kişinin belirli uzmanlıklarda danışmanlık alması karşılaşılan bir şey. Ancak, bu işin bir çalışmanın kurgulanmasından makale yazımına ve hatta dergi seçimine kadar uzaması çok net etik dışı. Çünkü, çalışma üzerinde isimleri yazan kişilerin çalışması olmaktan çıkıyor. Benim kendi çevremde karşılaştığım bir durum da olmadığı için reklamı görünce bunun bu kadar alenen yapılması şaşkınlık yarattı. Tivit üzerine bana ulaşan basın emekçisi arkadaşın, bu şirketleri ‘müşteri’ gibi araması üzerine arkasında koca bir ‘sektör’ ve para kazanma çarkı olduğunu anlamış olduk.”

Akademide parayla makale yazdırmanın ne kadar yaygın olduğunu anlamanın kolay olmadığını ifade eden Altınışık “Çünkü böyle bir şeye tenezzül eden kişiler elbette etrafıyla durumu paylaşmıyor” dedi.

Etik dışı davranışların bununla sınırlı olmadığını; mobbing, baskı, genç bilim emekçileri için iş güvencesizliğinin övülmesi gibi davranışların da etik dışı olduğunu dile getiren Altınışık “O nedenle çok katmanlı bir sorunun içindeyiz” diye belirtti.

'İntihal suçu olarak geçiyor ve cezası var'

Altınışık “Tabii ki akademi toplumsal çürümenin de bir parçasını yansıtıyor maalesef. Tüm bunlara karşı herhangi bir önlem alınmaması etik dışı davranışların yayılmasına yol açıyor. Örneğin, haberde 'tez yazdırmanın suç olduğu, ama makale yazdırmanın suç olmadığını’ söylemiş bir şirket. Halbuki 2547 sayılı kanun bu konuda çok açık. ‘Başkalarına ait özgün fikir, metot, veri veya eserleri bilimsel kurallara uygun biçimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendisine ait gibi göstermek’ intihal suçu olarak geçiyor ve cezası var. Bu madde tezlerle sınırlı değil. Ancak bu cezalar çoğu zaman uygulanmıyor. Daha önce tez yazım şirketleri gündeme geldiğinde YÖK bu şirketler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıklamıştı. Bunun sonucu hâlâ alınmış değil. Muhtemelen ilgili şirketin verdiği bilgi bu suç duyurusuna dayanıyor” dedi.

“Ahlaksızlığın sınırı yok” sözlerini anımsattığımız Altınışık’a “Akademide bu duruma yol açan sebepler neler sizce?” diye sorduk. Altınışık bunun çok katmanlı bir sorun olduğunu yineleyerek şunları söyledi:

'Kadrolaşma çok yaygın'

Ahlaksızlık akademiye içkin bir durum değil ve toplumsal koşullardan bağımsız değerlendirilemez. Bildiğiniz gibi kadrolaşma birçok kurumda olduğu gibi akademide de çok yaygın. Bunun sonucunda akademik saiklerle hareket etmeyen insanlar, akademide kendine yer bulabilir hale geldiler. Dolayısıyla çok temel etik kurallar bile uygulanamaz oldu. 

Öte yandan, uluslararası standartlara uymayan atama-yükseltme kriterlerindeki gariplikler de bu sorunun bir parçası. Bilimsel üretimin piyasacılığa teslim edilmesi, akademide dayanışma yerine rekabetin öncelenmesi ve performans tartışmaları da zaten akademik etik konusunda dertleri olmayan insanları bu durumlara teşvik ediyor.”

'Çözüm akademinin baştan yapılandırılmasında'

Tüm bunların çözümünün ancak akademinin tamamen baştan yapılandırılması olabileceğini belirten Altınışık “Yüksek kâr marjlarıyla çalışan uluslararası akademik yayıncılık tekelleri dağıtılmadan, atama-yükselme kriterlerinde nicelik yerine nitelik ön plana çıkarılmadan, akademide iş güvencesizliğine yamalı bohça ve seçim dönemine endeksli kanunlar yerine kesin çözümler sunulmadan bu sorunların kökten çözümü mümkün görünmüyor” diyor.