1 milyon yazılımcı açıklamasının arkasındaki gerçek: Amaç ucuz emek gücü

Pek çok nitelikli yazılımcı hiçbir bilimsel ve teknolojik değeri olmayan, patronun daha çok kâr elde edeceği projelerde gecesini gündüzüne katıp çalışırken sermayenin yeni ve ucuz yazılımcı fikriyle ağzı sulanıyor. Yazılım emekçilerinin haklarını savunabilmek adına önümüzdeki dönem daha fazla bir arada durmaya ihtiyacı olacağı anlaşılıyor.

Banu Yıldırım

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının arasına sıkışmış bir ‘müjde’ olarak verildi 1 milyon yazılımcı yetiştirilecek haberi. Ardından detayları projenin sahibi olan Hazine ve Maliye Bakanlığı açıkladı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, videolu paylaşımında 1 milyon yazılımcı projesine dönük şunları söyledi:

“Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız Türkiye'ye yazılım alanında tarihi bir kapasite kazandıracak 1 milyon yazılımcı projemiz tamamlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı bu proje kapsamında gençlerimize online eğitimle yazılımcı olma imkanı sağlayacağız. Bildiğiniz gibi yazılım sektörü geleceğin değil bugünün en önemli iş alanlarından biri haline geldi. Türkiye bugün 140 bin civarında yazılımcı insan kaynağı mevcut.

Özellikle ara eleman açığımız bulunuyor. Türkiye olarak büyük ideallerimiz ve hedeflerimiz var. Yazılımcılık alanında büyük bir sıçrama sağlarsak inanın hedeflerimize ulaşmamız çok daha kolay olacak.”

Berat Albayrak’ın projeyi müjdelemesinin salgın günlerine denk gelmesi ise manidar. Salgın günlerinde Cumhurbaşkanı devamlı salgın sonrasının dünyasında yer etme, üretimi ve ihracatı artırmaktan bahsediyor. Yazılımda istihdamı artırma hamlesi ise bunun bir parçası olarak görülebilir. Yazılımcılar üretimin pek çok alanında çalışıyorlar, dijital sistemler sağlıktan lojistiğe kadar her alanda kullanılıyor. İktidar çevrelerince salgın sonrasında olacağını düşündükleri “yeni dünya düzeni”nde yer etmenin bir hamlesi olarak da sunuluyor proje.

Havuzda birikecek, patron seçecek

Sistem ise şöyle işliyor; başvuru yapacak kişiler CV’leri ile başvurularını yapıyorlar ve var olan eğitimlerden istediklerini alıyorlar. Eğitimler bittikten sonra bunlar CV’lere işleniyor ve şirketlerin de göreceği bir havuzda birikiyor.

Berat Albayrak müjde olarak açıkladığı projeyle aslında sektördeki ara eleman ihtiyacını karşılayacaklarını söylüyor. Oysa Türkiye’de yaklaşık 140 bin yazılımcı var ve bunların çalışma koşullarının iyileştirilmesi, istihdam oranının artırılması yerine iktidar ve patronlar bu sayının artırılmasına öncelik veriyor. Böylece hem nitelikli yazılımcının kıymeti azalacak hem de artan yedek işgücü nedeniyle ücretler düşecek.

Online eğitimde yeni bir şey yok

Yapılacak online eğitimlerde ise pek yeni bir şey yok. Zaten internette çok rahat ulaşılabilir olan kimi yazılım başlıklarındaki bu eğitimler ile nitelikli yazılımcı yetiştirmek imkansız. Ancak istenenin bu olmadığı ve işgücü fazlasının hedeflendiği ortada. Yazılım sektörünün patronları da bu adımları destekliyorlar.

Yazılım Sanayicileri Derneği Başkanı Gönül Kamalı, Cumhurbaşkanı ile Berat Albayrak’a, böyle bir proje başlatmalarından dolayı teşekkür ederken, “Minnettar kaldığımızı paylaşmak isteriz. Bu Türk yazılım sanayi için bir milat ve geleceğimizi teknoloji kalkanı ile inşa etme yolunda büyük bir atılımdır. Böyle öncelikli bir eylem planında yazılımın, istihdamın artırılmasında stratejik ve kritik bir sektör olarak konumlandırılması son derece doğru bir hamledir” dedi.

Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) Başkanı Kübra Erman Karaca ise, bu projeyi duymanın kendilerini çok memnun ettiğini ve projeyi kesinlikle desteklediklerini söyledi: “Salgın nedeniyle yazılım çözümlerinin ne kadar önemli olduğu tekrar ortaya çıktı. Bulut servislerinin sağlanması, entegrasyon işlemlerinin yapılması, evden kesintisiz çalışmanın desteklenmesi, teknoloji firmalarının çalışmalarını devam ettirebilmesi için kaliteli, güvenilir yazılım çözümlerine ihtiyaç giderek artıyor. Bu alanda projelerimiz var ve bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız.”

Teknoloji mi üretiliyor?

Yazılım sektörü söz konusu olunca akıllara teknolojik gelişimi artıracak, ülkeye nitelik katacak Ar-Ge faaliyetleri gelebilir ve “bunun nesi kötü” denilebilir ama gerçek böyle işlemiyor Türkiye’de.

Yazılım patronlarının ezici çoğunluğunun asıl amacı aslında Ar-Ge sayılamayacak projelerle devlet teşvikleri almak ve bu göstermelik projelerin arkasında kâr getirecek başka işler yaparak zanginleşmek. Yazılım emekçileriniyse Ar-Ge yaptıklarını, teknolojik ilerlemenin parçası olduklarını düşündürterek fazla mesailere, iş baskısına mecbur bırakmak.

Pek çok firmada yazılımcılar Ar-Ge projelerinde yalnızca bir isim olarak kullanılıyor. Devlet teşviği alabilmek için listeler oluşturuluyor, yazılımcılar o listelere ekleniyor fakat kimse toplumsal ve teknolojik ilerleme adına Ar-Ge yapmıyor. Aksine patron devlet teşvikleriyle daha da zenginleşiyor, yazılımcılara ise Ar-Ge sayılamayacak bu projelerin listelerinde birer isim olarak yer almak düşüyor.

Uydurma maaşlarla umut pazarlanıyor

Proje haber sitelerinde gerçekçi olmayan yazılımcı maaşı haberleriyle teşvik ediliyor. Yönetici olmayan pek çok yazılımcı yandaş sitelerin duyurduğu astronomik miktarlardaki maaşları (4.500 TL - 30.000 TL) almıyor. Üstüne üstlük pek çok iş yerinde türlü hak gasplarına uğruyor.

Yazılımcı olmak, sömürüden azade yüksek maaş almak olarak sunularak pek çok işsiz gencin umutlarıyla da oynanıyor. Gerçek ise tabiki böyle değil. Daha önce Codefiction adlı ekibin yapmış olduğu anket sonuçlarında üç bin civarı katılımcının %24,5’i 4.000 altında maaş aldığını, %23,1’i ise 4.000-6.000 arası maaş aldığını dile getirmişti. Bu veri katılımcıların neredeyse yarısının 6.000 altı maaş aldığını gösteriyor. Katılımcıların yalnızca %8,5’inin bir yıldan az deneyime sahip olduğunu da belirtelim. Bu maaş oranları deneyimli yazılımcıların durumunu gösteriyor.

Pek çok nitelikli yazılımcı hiçbir bilimsel ve teknolojik değeri olmayan, patronun daha çok kar elde edeceği projelerde gecesini gündüzüne katıp çalışırken sermayenin yeni ve ucuz yazılımcı fikriyle ağzı sulanıyor.

Yazılım emekçilerinin haklarını savunabilmek adına önümüzdeki dönem daha fazla bir arada durmaya ihtiyacı olacağı anlaşılıyor.