1 Mayıs'ta ses yükseltmesi gerekenler: Kadınlar

Toplumsal kurtuluş ve cinsiyetlerin kurtuluşu mücadelelerine ivme kazandıracak olan toplumsal muhalefetin güçlendirilmesi olduğuna göre umudumuz kadın örgütleri, emek örgütleri ve solun bu konuda yapacakları ortak çalışmalardadır.

Tülin Tankut

Dünya kaynıyor. Hemen her ülkede neoliberal politikaların mağdurları, demokrasiden uzaklaşan yönetimlere şiddet içermeyen protesto eylemleriyle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. İlk bakışta bunlar farklı nedenlere dayandığı izlenimi verse de son tahlilde sınıfsal taleplerin dışa vurumu olduğu düşüncesi ağırlık kazanıyor. “Büyük anlatılar devri kapandı” propagandalarıyla başlayıp günümüzde algoritmik tahakkümle sürdürülen sınıf siyaseti çalışmalarının tasfiye edilmesi girişimlerinin yaratacağı sonuç haliyle bu olacaktır.

Henüz ses yükseltemeyen kesimse neoliberalizmin aralıksız sürdürdüğü “evkadınlaştırma” ve işsizlik, ekonomik kriz gibi etkenlerle toplumbilim araştırmalarına, “yoksulluk kadınlaştı” ibaresiyle geçen politikalarıyla, “özel alan”a (ev işi ve bakım emeğiyle tanımlanıyor) yazgılı kıldığı kadınlardır. Çalışma hakkını kullanamadıkları için bu kesimin geleceği evlilik kurumuna bağlıdır. Bu arada hatırlatmakta yarar var; günümüz koşullarında artık “tam istihdam” olası gibi görünmemekte, örneği kendi ülkemizden verirsek, kadın istihdamı da yüzde 30’ların altında seyretmektedir.

Sistem kadını hem ucuz iş gücü olarak sömürmekte, hem de ev içi emeğinden yararlanmaktadır. (Türkiye’de 11 milyonun üzerinde kadın evdeki işleri ücretsiz yapıyor, Mart 2019 TÜİK verilerine göre.) Sömürü ve kapitalizmin yarattığı her tür ayrımcılığa karşı çıkan ve mücadele eden, soldur. Cinsiyet ayrımcılığıysa bunların içinde en yaygın olanıdır. Yine ülkemize dönersek; serbest piyasacı siyasi oluşumlardan umudu kesen emekçi halkın soldan yana bir tercihe yakınlaştığını özlemliyoruz. Liberal eşitlik söyleminin gerçek anlamda bir eşitliği ifade etmediği, soyut olduğu ortaya çıkmıştır. Bağımsız uzmanlarca da belirtildiği gibi sözgelimi, özel alan ve kamusal alan ayrımı cinsiyet ayrımına, (kadın ve erkeğin fıtratlarına,”doğal farklılığına”) dayandırılır. Soyut eşitlik söylemi; somut ekonomik, toplumsal, kültürel eşitsizliğin gözden kaçırılmasını sağlar. İşin içyüzünü ortaya koyan, halkı aydınlatan da soldur. Muhalif güçlerle birlikte laikliği, demokratik değerleri, yargı bağımsızlığını, sosyal hakları ısrarlı bir biçimde ve sürekli olarak savunan yine soldur. Örgütlü çalışmalarıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarmaktadır. Ancak toplumcu bir örgütlenmenin güçlendirilmesinin önündeki engeller herkesin malûmudur; ki hemen akla her yönüyle eğitim sistemini getirir. Buna karşın kırsal kesim;  işçi, emekçi, öğretmen, öğrenci, emekli ve diğer kesimlerde bu yönde olumlu gelişmeler kaydedilirken günümüz koşullarında altta kalanın canı çıksın hesabı, toplumsal muhalefetin sesinin en gür çıkması gereken ev kadınları için iyimser olamıyoruz. 

Ev kadını olarak kalmaya koşullandırılmış; işyeri, dernek, siyasi parti, sendika, kitle örgütleri, kadın örgütü v.b. kurumların yolunu bilmeyen, kamusal alandan uzak tutulmuş, aile içinde gördüğü baskı ve sırasında gördüğü şiddetle yüzleşmesine olanak tanınmamış kadın; yalnızca özel alandaki mağduriyeti nedeniyle sisteme baş kaldırabilir mi? Üstelik örgütsüz. Muhafazakâr dindar ya da seküler, çok sayıda kadın benzer yaşantıları paylaşıyorlar. Sonlandırılamayan kadına şiddet tehdidiyle karşı karşıya, ama geçim sıkıntısıyla baş edebilmek için DEVLET ANA kesiliyorlar! Ayrıca haklarını yemeyelim;  kadın cinayetlerinden, kentsel dönüşüme, iklim, çevre, deprem ve doğal afet sorunlarına karşı tepki gösterenlerin sayısı hızla artıyor. 

Cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının kamusal alana girmesinin olmazsa olmaz koşuludur. İnsan hakları, bireyin hak ve özgürlükleri, demokrasi kavramı “yurttaşlık” tanımını oluşturur. Bugün için kapitalizme, emperyalizme karşı çıkmak için yurttaş kimliğini sahiplenmekten başka seçeneğimiz yoktur. Ancak, kapitalist üretim ilişkilerinin ataerkillikle örtüşmesi, Cumhuriyet’le birlikte kadınların geleneksel rollerini modern biçimlerde sürdürmeleri, var olan yasalardaki cinsiyetçiliği sorgulamayı gerektiriyor. Toplumsal kurtuluş ve cinsiyetlerin kurtuluşu mücadelelerine ivme kazandıracak olan toplumsal muhalefetin güçlendirilmesi olduğuna göre umudumuz kadın örgütleri, emek örgütleri ve solun bu konuda yapacakları ortak çalışmalardadır.

1 Mayıs’ta alanların dolup taşması dileğiyle.