Bu yazıyla, kamuoyunda drone olarak da bilinen insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojisinin perde arkasını inceleyerek, önümüzdeki dönem savaş stratejilerine etkilerini değerlendireceğiz.

Silahlı İnsansız Hava Araçları

Bu yazıyla, kamuoyunda drone olarak da bilinen insansız hava aracı (İHA) ve silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojisinin perde arkasını inceleyerek önümüzdeki dönem savaş stratejilerine etkilerini değerlendireceğiz. Ayrıca dünyada ve Türkiye’de bu sanayiinin durumunu da genel olarak ele alacağız.

Tanımlamalar

İnsansız hava aracı ve bu yazıda esas olarak mercek altına alınacak silahlı insansız hava aracı (SİHA) pilotsuz olarak havada hareket edebilen sistemi tarif eder.  SİHA aşağıdaki bileşenlerden oluşur:

  • Hava aracı
  • Silah sistemi
  • Yerdeki komuta merkezi
  • Komuta merkezi ve araç arasındaki haberleşme sistemi

Prototipi üretilmiş olan Rus Ohotnik (Avcı) Suhoi S-70 silahlı insansız hava aracı

SİHA’lar bünyesinde pilot olmadığı için insanlı sistemlere göre daha hafif ve daha ucuzdur. İnsanlı uçuşlar tarafından çeşitli gerekçelerle (masraf, zorluk, can kaybı riski) tercih edilmeyen durumlarda tercih edilmektedir. SİHA komuta sistemi farklı otonom seviyelerinde olabilmektedir. Otonom seviyesi değişkendir. Komuta tümüyle yerdeki pilotta olabilir veya belli başlı bütün uçuş ayrıntıları SİHA bünyesindeki işlemci tarafından yürütülebilir. SİHA’lar özellikle savaş bölgelerinde gerçek-zamanlı gözetleme, hedef işaretleme, istihbarat sağlama, lojistik destek sağlama, diğer uçuş sistemleriyle koordinasyon halinde hareket etme-güvenlik sağlama, hedef imha etme, yakıt ikmali ve tatbikat hedefi gibi çok çeşitli görevlerde kullanabilmektedir. Uyduyla haberleşme sistemlerinin giderek mükemmelleşmesi sayesinde coğrafi sınırlardan bağımsız şekilde SİHA’lar bulunduğu bölgenin çok uzağındaki bir komuta üssünden kontrol edilebilmektedir.

Tarihçe

1941 yılında hedef olarak fırlatılmak üzere bekleyen radyo kumandalı de Havilland marka İHA’yı denetleyen İngiltere Başbakanı Winston Churchill

Önceki dönemlerde ilkel tekil örnekleri bulunmakla beraber İHA ve SİHA’ların öncülleri olarak nitelendirilebilecek sistemler İkinci Dünya Savaşı sırasında geliştirilmiştir. Özellikle doğrudan saldırı veya hedef olarak kullanılan örnekler hem Nazi Almanya’sı hem de Müttefik Devletler tarafından geliştirilmiştir. 

1 Mayıs 1960'da Sovyetler Birliği semaları üzerinde çok yüksek irtifada uçarak casusluk faaliyeti yapmakta olan U-2 casus uçağının düşürülmesinin1 ardından ABD istihbarat sağlamak için İHA'lara yönelmiştir. Vietnam Savaşı sırasında bu alanda önemli adımlar atan ABD yüksek irtifa casusluğu için artık İHA kullanmaya başlamıştır.

ABD’li Teledyne firmasına ait İHA’lar (1960’lı ve 70’li yıllar)

İsrail Ordusu’nun 1973 Yom-Kippur Savaşı sırasında kullandığı casus İHA’lar önemli bir mihenk taşı olarak değerlendirilebilir. 1937 Bağdat doğumlu olan ve modern İHA’ların babası sayılan Yahudi Abraham Karem uzunca bir süre İsrail Ordusu için çalıştıktan sonra 1970’li yılların ortalarında ABD’ye göç etmiştir. Burada kendi şirketini kursa da firma sektörün devi General Atomics tarafından yutulmuş, Karem ve ekibine tasarım uzmanları olarak görev verilmiştir.2

Teknolojinin ve iletişim sistemlerinin gelişmesi bu sektörü de etkilemiş ve günümüzdeki silahların basit versiyonları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. Vietnam Savaşı’nın ardından bu alana yatırım yapamayacak derecede mali sorunlarla boğuşan ABD, bu teknolojiye 1990’larla beraber yeniden yönelmiştir. Irak’a karşı başlatılan 1990-91 Körfez Savaşında çok sayıda İHA ABD Ordusu içinde görev yapmıştır.

Sınıflandırma ve teknoloji

Askerî alanda kullanılan İHA ve SİHA’lar kullanım alanlarına, faydalı ağırlıklarına, menzillerine, silahlarına, hızlarına ve havada kalış sürelerine göre çeşitli kategorilere ayrılabilir. Küresel savaş sanayiinde öne çıkan silahlardan hareketle aşağıdaki karşılaştırma tablosu bu açıdan bilgi verici olabilir. Burada en önemli etken asıl görevin ne olduğunun iyi bir şekilde tanımlanmasıdır. Öne çıkan bazı modeller şu şekildedir:

İHA sistemini oluşturan ana bileşenler şu şekildedir:

  • Gövde. SİHA gövdelerinin uçaklardan veya helikopterlerden farkı kokpit alanı veya pencere bulunmamasıdır.
  • Güç kaynağı. Küçük İHA'lar bataryalarla çalışabilirken, büyük İHA'lar geleneksel uçak motoruna sahiptir. Yakıt tipi ve motor türünün belirlenmesinde İHA görev tanımı belirleyicidir. Örneğin hız gereksinimi belirleyiciyse yakıt ve motor tipi buna göre belirlenirken, sessizlik kritikse elektrikli motor her şekilde tercih edilmektedir. Ayrıca sabit kanatlı dik iniş kalkış için bünyesinde elektrikli motor bulunduran SİHA’lar vardır.
  • Görev bilgisayarı veya uçuş sistemi. Elektronik alanında gerçekleşen gelişmeler sayesinde SİHA’ların kabiliyetleri artmıştır. Sistemin beyni konumundaki uçuş sistemi, algılayıcılar, haberleşme, silah sistemleri, güç kaynağı arasında koordinasyonu ve kontrolü sağlar.
  • Algılayıcılar (Sensörler). Bu ekipmanlar sayesinde sistemin hız ve konum bilgileri hesaplanır. Bunun dışında hedef uzaklık ölçümü, otonom olarak hedef ayırt etme ve "sürü" halinde hareket etme durumlarında çarpışma önleyici ayrı algılayıcılar da mevcuttur. Basınç ölçümü veya GPS konumlandırma bu kapsamda düşünülebilir.
  • Tahrik tertibatı. Güç kaynağının hızını kontrol eden elektronik devrelere verilen isimdir. Bu sistem aynı zamanda silah sistemlerinin aktive edilmesini de sağlar.
  • Yazılım ve haberleşme sistemi. SİHA'larda sistemler gerçek-zamanlıdır ve algılayıcılardan alınan verilerin hızlı işlenmesine bağlıdır. Yazılım ve haberleşme sistemi sayesinde İHA'lar çeşitli harekâtı gerçekleştirebilir, iniş kalkış yapabilir, çeşitli farklı uçuş planlarını uygulayabilir. İlk İHA'larda haberleşme radyo sinyaliyle uzaktan kontrol şeklinde ilerlerken günümüzde haberleşme uydu sistemleriyle video yayınıyla sağlanmaktadır. Bunun için internet üzerinden iletişimi destekleyen geniş-bant iletişim tercih edilmektedir. SİHA ile iletişim yer kontrol istasyonu, giyilebilir silahlar, uzaktan erişimli ağlar, diğer bir insanlı/insansız sistem arasında olabilmektedir.
  • Yer istasyonu. Sistemin haberleşme içinde bulunduğu ve aracın otonomi derecesine göre komutasının gerçekleştirildiği merkezdir.

SİHA’ların silah olarak kullanılması, beraberinde bunlara karşı savunma sistemlerinin de geliştirilmesini getirmiştir. SİHA savunma sistemleri genel olarak üç farklı yaklaşıma göre sınıflandırılabilir:

  1. SİHA’nın fiziksel olarak vurulması veya yakalanması. Bu savunma sistemi geleneksel hava savunma sistemleri mantığıyla çalışmaktadır. Ek olarak gelen bazı önlemler arasında daha çok küçük SİHA’ların ağlar sayesinde yakalanması sayılabilir.
  2. SİHA’ların yüksek enerji gönderen sistemlerle vurulması ve etkisiz hale getirilmesi.34 Bu sistemler de çoğunlukla SİHA üreticisi firmalar tarafından üretilmektedir.
  3. SİHA haberleşme sistemine sızılarak görev bilgisayarının devre dışı bırakılmasını sağlayan elektronik savaş sistemleri.

İtalyan Ordusu tarafından kullanılan drone-savar frekans bozucu silah

Otonomi

Otonomi yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi SİHA'nın hareketindeki serbestlik derecesini anlatır. Yukarıdaki görselden örnek verilirse hiçbir otonomi özelliği olmayan bir İHA tamamen kumanda merkezindeki komutlara bağlıdır. En üst seviyede otonom olan SİHA’lar ise tüm uçuşu ve uçuş sırasındaki faaliyetleri görev bilgisayarı sayesinde kendisi yapabilmektedir.

Kullanım alanları

SİHA'lar günümüzde modern ordularda ve kimi silahlı gruplar tarafından askeri alanda çok çeşitli görevlerde kullanılmaktadır. Bu alanlar savaş bölgelerinde gerçek-zamanlı gözetleme, hedef işaretleme, istihbarat sağlama, diğer uçuş sistemleriyle koordinasyon halinde hareket etme-güvenlik sağlama, hedef imha etme, lojistik destek-yardım sağlama ve yakıt ikmali olarak sıralanabilir.

İHA ve SİHA’lar düşük maliyet ve muharebe sahasına uyumlu olmasından dolayı komuta merkezlerine bu hassas bölgelerin hiç kesintisiz olacak şekilde gerçek-zamanlı video görüntüsünü sağlayabilmekte, olası tehditler hakkında önceden uyarı vererek ilgili savunma sistemlerini aktive edebilmektedir.

SİHA’lar genel keşif ve imha faaliyetlerinin dışında diğer silahların vurabileceği hedeflerin lazerle işaretlenmesi görevini de yerine getirebilir. Ayrıca örneğin pilotlu helikopterlerle eşgüdümlü hareket ederek hem asıl aracın güvenliğini sağlayabilmekte hem de kendi keşif verilerini bu araca aktararak çok daha geniş bir keşif-gözetleme yapılmasına olanak tanıyabilmektedir. 

Boeing AH-64 Apache savaş helikopteriyle (solda) eşgüdümlü olarak da kullanılabilen General Atomics MQ-1C Gray Eagle (sağda)

Bunun dışında İHA’lar tanımlı görevler için özel olarak da tasarlanabilir. Örneğin yakıt ikmal uçağı maliyeti ve havada yakıt ikmalinde ortaya çıkabilecek zorlukları ortadan kaldırmak üzere MQ-X25 serisi İHA’lar özel olarak tasarlanmıştır. MQ-X25 İHA’ların uçak gemileri bünyesinde uçuş sürelerinin artırılmasına ve görece maliyetli yaşlı uçakların hizmetten çıkartılmasına yarayacağı düşünülmektedir.56

Havada yakıt ikmali yapabilme özelliğine sahip Boeing MQ-25 Stingray7

Başka savaş uçaklarına yakıt desteği sağlayan İHA’ların dışında kendi yakıtı bittiğinde havada yakıt ikmali yapabilen İHA ve SİHA’lar da bulunmaktadır. Bu sayede görev menzil ve süreleri gözle görülür ölçüde artmaktadır.

Havada yakıt ikmali yapan Northrop Grumman X-47B SİHA

Sektördeki küresel durum

SİHA sektöründe de küresel anlamda emperyalist hiyerarşinin üst basamaklarındaki ülkelerin firmaları hem ürün gamı hem de teknolojik gelişim anlamında dünyadaki piyasaya hâkimdir. Burada öne çıkan küresel aktörler şu şekildedir:

Türkiye'deki durum

Türkiye küresel aktörler arasında olmasa da kendi İHA ve SİHA’larını üretebilen ülkeler arasında yer almaktadır. TSK 1980’li yılların ortasından itibaren İHA’lara özellikle yurt içinde PKK karşıtı askerî harekâtlarda keşif ve gözetleme görevleri için başvurmuştur. Bu kapsamda ABD’den alınan GNAT-750 ve İsrail’den alınan Heron’lardan istenen verimin alınamadığı söylenmiştir. 

Türkiye’de İHA çalışmaları TAİ bünyesinde 2004 yılıyla beraber başlatılmıştır.8 Türkiye 2015 yılıyla beraber TAİ imalatı olan ANKA ve Baykar Makina ürünü olan Bayraktar İHA’larıyla beraber bir seviyeyi geride bırakmıştır. Bugün Türkiye’deki İHA ve SİHA üreticileri şu şekildedir:

Ukrayna Ordusuna teslim edilen Bayraktar-TB2

21. yüzyılın başlarında emperyalizmin ideolojik, siyasal ve askeri anlamda içine girmiş olduğu kriz Türkiye’yi de etkilemiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarıyla beraber Türkiye burjuvazisi artık bölgesel bir askeri ve ekonomik güç olarak ortaya çıkma hevesi içindedir.9 Buradan hareketle SİHA sanayiinde Türkiye burjuvazisinin askeri ve ekonomik yönelimleri de genel eğilimle paraleldir. Bugün İHA ve SİHA ihraç edilen ülkeler arasında Pakistan, Tunus, Suudi Arabistan, Ukrayna, Katar sayılabilmektedir. 1011 

Türkiye’deki SİHA sanayiinin üretmiş olduğu silahlar bugün Suriye ve Libya gibi Türkiye’nin yurtdışında müdahil olduğu/kışkırttığı iç çatışmalarda kullanılmaktadır. Bu silahların Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde doğrudan savaş alanında kullanılması ortaya yeni bir tablo çıkartmaktadır. TSK kendi teşkilat yapısını bu yeni silaha göre şekillendirmekte, SİHA’lar için özel üsler kurmaktadır. Tam adı Türk Hava Kuvvetleri Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığına bağlı 14. İnsansız Uçak Sistemleri Üs Meydan Komutanlığı olan Batman’daki üs bunun için verebileceğimiz en uygun örnektir.12 Üs insansız hava araçları için özel olarak tasarlanmış ve faaliyete geçmiştir.

Teknolojik eğilim ve gelecek

Bahsetmekte olduğumuz sektörün gelecekteki eğilimlerini elbette kesin olarak tarif etmek olası olmasa da yaşanan gelişmeler bazı alanları işaret etmektedir. 

Bunların başında “stealth” teknolojisi13 olarak da bilinen teknolojinin İHA ve SİHA’lara uygulanması gelmektedir. Kullanıldıkları alanlarda geleneksel savaş araçlarından farklı oldukları için fark edilmeleri daha zor olan İHA ve SİHA’ların stealth teknolojisine göre tasarlanmalarıyla beraber hedef alınan tarafça daha zor fark edilebilecektir. 

Geliştirilmesi beklenen bir diğer özellik de İHA ve SİHA’ların belki de güvenlik anlamında en büyük açıkları olan haberleşme sistemleridir. Burada şifreleme sistemlerinin gelişmesiyle beraber karşı-şifreleme teknolojisi de gelişmektedir. Silahı devre dışı bırakmanın en kolay yöntemlerinden birisi haberleşme yoluyla aracın sistemini bozmaktır. Dolayısıyla bu alanda yapılacak geliştirmeler silahın etkilerini artıracaktır.

Önemli bir diğer alan da “swarm” olarak da bilinen saldırı türüdür.14 Özellikle küçük ve orta büyüklükteki SİHA’lar tarafından gerçekleştirilecek “sürü” halinde koordineli saldırı tehditlerine karşı mevcut hava savunma sistemlerinin çözüm üretip üretemeyeceği belirsizdir.15 Bu tür saldırıda oldukça çok sayıda SİHA belirli bir hedefe saldırmaktadır. Hedef geleneksel hava savunma sistemleriyle savunulsa bile belirli miktarda SİHA bu sistemi aşabilmektedir.

Teknolojik gelişmelerin yakın gelecekte yeni adımlar atması beklenen bir diğer alan da nanoteknolojinin16 kullanıldığı İHA ve SİHA’lardır. Buna dair üretilmiş örnekler mevcut olsa da bu prototipler seri üretime geçmek için hala çok pahalı olarak değerlendirilmektedir. 

SİHA alanında yaşanan gelişmelere karşılık olarak savunma anlamında da benzer gelişmelerin yaşanması beklenmektedir. Lazer silahları veya sistem bozucu haberleşme sistemleri gibi savunma sistemlerinin daha da geliştirilmesi ve karmaşıklaşması beklenmektedir. 

Bir tanesi 190 bin Dolar değerinde olan Norveçli Prox Dynamics tarafından geliştirilen Black Hornet Nano

SİHA saldırılarının hukuki ve ahlaki boyutu

İngiltere devleti, komuta merkezi kendi topraklarında olan ancak Suriye hava sahasını işgal eden SİHA’sıyla Suriye İç Savaşında boy gösteren İngiliz vatandaşı İŞİD üyelerini vurarak öldürmüştür17

Hukukî anlamda SİHA saldırıları incelendiğinde ortaya garip bir durum çıkar. SİHA’yı kullanan devlete ait silahlı kuvvetler kendi iç teşkilat yapısı uyarınca emir komuta zincirine bağlı şekilde öldürücü şiddet uygulamaktadır.18 Bu eylem geleneksel hukuksal işlemlerin dışında gerçekleşmektedir. SİHA saldırıları “hedef imhası” gibi terimlerle anlatılsa da aslında yargı sürecinin geçersiz kılındığı öldürme faaliyetleridir. Hukuk alanında akademik çalışmalarda ve insan hakları açısından bakıldığında akademik anlamda konuya dair varılmış bir uzlaşı bulunmamaktadır. Kimi çevreler ilan edilmiş bir savaş durumunun var olduğu bir durumda askeri personel ve hedeflerin vurulmasının meşru olduğunu savunmaktadır. Özellikle asimetrik savaş olarak adlandırılan ve “terörist” olarak nitelenmiş örgütlere karşı verilen savaş sırasında bu saldırıların kullanılmasında sorun görmemektedirler.19 Öte yandan karşıt görüşü savunanlar20 yaşanan ölümlerin yargısız infaz olduğunu belirterek, söz konusu saldırılar sırasında çok sayıda sivilin hayatını kaybettiğini kaydetmektedir. Bu anlamda "kabul edilebilir" yan hasar mantığının insan haklarıyla bağdaşmadığı belirtilmektedir.