Liebknecht ve Luxemburg 92 yıl önce bugün katledildi

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i 1919 yılında sosyal demokrat hükümetin emriyle katledilmelerinin 92. yılında saygıyla anıyoruz.

15 Ocak Almanya Komünist Partisi (KPD) kurucuları Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in 1919 yılında zamanın sosyal demokrat hükümeti tarafından katledilmelerinin yıldönümü.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından 1 Ocak 1919'da Almanya Komünist Partisi'nin (KPD) kurucuları arasında yer alan Liebknecht ve Luxemburg, iktidardaki sosyal demokrat hükümetin başkanı Friedrich Ebert'in emirleri doğrultusunda 15 Ocak 1919'da Berlin'de milis kuvvetleri tarafından katledilmişlerdi. Katledilmelerinin 92. yıldönümünde iki devrimciyi saygıyla anıyoruz.

Spartakistler Birliği
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in önderliğindeki Spartakistler Alman Devrimi’ni takip eden birkaç ay içerisinde ön plana çıktı. Spartakistler isimlerini Romalılar’a karşı M.Ö. 73 yılında ayaklanan kölelerin başını çeken Spartaküs’ten aldılar Liebknecht ve Leo Jogiches kaleme aldıkları ve Spartaküs imzasını taşıyan mektupları gizlice dağıttılar.

Spartakist hareketi 1915 yılının yazında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in Almanya’nın I. Dünya Savaşı’na girme kararının parti tarafından destek görmesi üzerine SDP’den ayrılmaları ile hayata geçti. Spartakistler’in politikası Rosa Luxemburg tarafından, nisan ayında Almanya’da hapis cezasını çekerken kaleme almış olduğu “Junius Broşürü” adıyla bilinen Die Krize der Sozialdemokratie (Sosyal Demokrasinin Bunalımı) başlıklı yazısında açıklanmıştır. Ayrıca Spartakistler 14 Aralık 1918 tarihinde Rote Fahne’de (Kızıl Bayrak) yayınladıkları Spartakistler Birliği Ne İstiyor? başlıklı program metninde proletaryanın devrimi gerçekleştirmek için yapması gerekenleri belirtmiş, “proleter kitlelerin devletin en üst kademelerinden en küçük birimlere kadar burjuva sınıf iktidarının tüm organlarının, parlamentoların, yerel idari birimlerin yerine kendi sınıf örgütlenmeleri olan işçi ve asker konseylerini oturtması gerektiği” vurgulamışlardır.

Aralık 1918’de Luxemburg ve Liebknecht’in de içlerinde olduğu bazı Spartakistler diğer bazı devrimci gruplarla birlikte Alman Komünist Partisi’ni (KPD) kurdular. Kuruluş konuşmasına Liebknecht’in şu ifadesi damgasını vurdu: “Esas düşman içimizdedir: Alman emperyalizmi”. Luxemburg, Lenin ve Lenin’in Sovyet Devrimi liderliğinin Sovyetler için ne kadar büyük bir değer taşıdığına ilişkin pek çok broşüre imza attı.

Luxemburg’un fikirleri yayılırken, Almanya’da ve genel olarak Avrupa’da Rusya’daki ‘kızıl veba’nın yayılması korkusu hakim olmaya başlamıştı ve ‘komünist’ ifadesi de endişeyle karşılanıyordu. Alman hükümetine inançları sarsılmış ve hayal kırıklığına uğramış olarak savaşın ön cephelerinden geri dönen Alman askerleri sol eğilimli politikalara karşı tepki geliştiriyorlardı. Alman ordusundan ayrılmış pek çok asker sağ eğilimli Freikorps’a (Gönüllü Kıtası – Weimar Cumhuriyeti’nde ve Ekim Devrimi’nde çarpışmış anti-cumhuriyetçi paramiliter organizasyonlar) katıldı.

Freikorps Berlin’de devriyede
Berlin’de komünistlerin ayaklandığı ve Karl Liebknecht’in öldürüldüğü gün olan 15 Ocak 1919’da, Liebknecht yazdığı makalede şunları söylüyordu: “...Spartaküs’e hücum! Spartakistler’i vurun! naralarıyla inliyor sokaklar. Basın Spartaküs’ün yenilgisini kutluyor. Devrimci işçilerin silahlarının alınması ve eski Alman polisinin yeniden örgütlenmesi Spartaküs’ün bastırılışını damgalıyor… Evet! Berlin’in devrimci işçileri yenildi. Evet! Yüzlercesi öldürüldü. Evet! Yenildiler. Evet, yenildiler. Yenilmeleri tarihsel bir zorunluluktu. Çünkü vakit henüz olgunlaşmamıştı. Ancak ne var ki savaş kaçınılmazdı. Ebert çetesi proletaryayı savaşa zorladı. Evet! Berlin’in devrimci işçileri yenilgiye uğradılar. Ebert-Schedemann zafer kazandı. Çünkü generaller, bürokrasi, soylular, para babaları, gerici olan herkes onların yanındaydı. Ancak zafer olan yenilgiler ve yenilgi olan zaferler vardır. Ocak ayının mağlupları ezilen insanlığın en soylu amacı için çarpıştılar, kanlarını döktüler. Bugün yenilenler yarın zafer kazanacaklardır.”*

Bu, her anlamda hükümete karşı sonuçsuz kalan bir girişim oldu. Cumhurbaşkanı Friedrich Ebert –ki Rosa Luxemburg Ebert’in cumhurbaşkanlığını “İngiliz Kralıyla Amerika Başkanı arası bir konum” olarak niteliyordu- Freikorps’un ve ordudan geriye kalanların Berlin’e bir kez daha barış ve istikrar getirmesi için ayaklananlara müdahalelerine izin verdi. Pek çok sivil Spartakist/Komünist, askeri eğitime ve teçhizata sahip olan Freikorps tarafından yaralandı, tutuklandı ya da orada öldürüldü. Ayaklanmanın liderleri Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg da Freikorps tarafından tutuklandıktan sonra insafsızca katledildi.

Komünistler Berlin’de saflarını koruyor
Liebknecht ve Luxemburg’un ölümüyle partide geçici olarak karmaşa baş gösterdi. Komünist Parti 1920’de Thurman’ın liderliğinde güçlenmeye başladı. 1919 seçiminde Komünistler Reichstag’a temsilci sokamadılar. 1920’de 4, 1924’te 62, 1928’de 54 temsilci parlamentoda yer aldı. Bu seçimlerin her birinde Naziler’den daha başarılı oldular. 1928’deki seçimlerde KPD %10.6’lık bir oy oranına ulaştı.

* Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 2. Cilt (1871-1920), s.631, İletişim Yayınları.