Yiğit Günay
Çağdaş kahramanlık destanlarının belki en göz alıcısının başrol oyuncusu, Fidel. Dünyanın en büyük gücünün batakhanesi haline gelmiş ülkesinde bir hukuk öğrencisi olarak üniversitede başladığı mücadeleyi, Sierra Maestra dağlarında gerillalar olarak tamamlamaları, zaten bir destan konusu olarak yeterli.
Ama bundan ibaret de değil ki... Küba Devrimi yıllarının tamamı, sosyalist kuruluş süreci, bir destana dahi fazla gelecek sayıda epik anla dolu. Hangi biri bu destanın zirvesi olabilecek nitelikte değil? Doğudaki dağlara ulaşmak için karaya ayak bastıkları anda 80 kişinin büyük kısmını yitirdiklerinde, kalan bir avuç gerillayı toplayıp “İşte şimdi kazandık” demesi mi? Füze Krizi sırasında, Hruşçov'a yazdığı mektupta, “Eğer bir nükleer savaş çıkacaksa, Küba halkı, ilk hedef olmaya, ilk kurban olmaya hazırdır. Önemli olan emperyalizmin durdurulmasıdır” deyişi? Bağımsızlık mücadelesi veren Afrika ülkelerine on binlerce Kübalı askeri göndermesi?
Fidel'i anlatacaksanız, o 88 yıla sığmış malzeme o kadar boldur ki, seçemezsiniz. Her biri, tek başına, efsanevi bir komünisti anlatmak için yeterlidir.
Ama, Fidel'in gerçek büyüklüğü burada değil. Fidel'in büyüklüğü, dile kolay, 88 yaşında dahi, nasıl bir komünist lider olduğunu anlatmak isteyene, o parıltılı yıllara hiç atıfta bulunmadan, sadece bugününe bakarak, Fidel'i Fidel yapanı bulmasını sağlayacak bir mücadeleyi sürdürmesinde...
Bu günlerde Havana'da Fidel'in 88'inci yaş günü vesilesiyle düzenlenen baş etkinlik, Roberto Chile imzalı bir fotoğraf sergisi. Sergi, beklenmedik bir şey belki, Fidel'in geçmişinden, tüfek omuzda, puro ağızda o kocaman gülümsemeli Sierra Maestra günlerinden tek bir fotoğraf içermiyor. Hepsi bugüne ait, son döneme ait.
Roberto Chile, “Fidel, Fidel işte” başlıklı bu sergide, Fidel'in özünü yakalamış görünüyor.
Çok ağır bir hastalık geçirmiş, aylarca halkından uzak kalmış, ardından kendi isteğiyle tüm görevlerinden çekilmiş, günlerinin çoğunu evinde sakin bir yaşam sürerek, doktor gözetimi altında geçiren bir komünist lideri, bugün de büyük devrimci yapan nedir?
Küba'nın prestijli kültür-sanat yayını La Jiribilla'da Arleen Rodriguez'in, “Fidel, Fidel işte” sergisi üzerine yazdığı yazıdan okuyalım:
“Sierra günlerinden bu yana, haki yeşil, yorulmak nedir bilmez gerillanın en açık simgesi oldu. Bazen, protokoler sebeplerden, [Küba'nın geleneksel gömleği] guayaberasını giydi, bazen de klasik bir gömlek, ama ardından yine mücadelesinin giysisine döndü, defne yaprakları arasında kırmızı-siyah bayraklı o apoletin giysisine, devrimci liderin kutsal simgesine.
“Açıklamasının hepimizi derin üzüntüye sürüklediği o güne kadar böyleydi: Kendi kararıyla tüm görevlerinden ayrılmış, ve görünüşe göre, o sayısız zor ve muzaffer savaş görmüş üniformasını da bir kenara bırakmıştı.
“Ama Fidel, Fidel işte. (...) Aylar süren belirsizliğin ardından, yine ortaya çıktı. Tiz, keskin, kışkırtıcı fikirlerin askeri dönüyordu. Aynıydı, teleskopik bir nişangaha sahip tüfeği, tüm dünyaya ulaşan bir silaha, canlı kelimelere dönüşmüştü, Birinci Dünya liderlerini hiç de rahatsız etmediği görülen alanlara nişan alıyordu.
“Tüm dünya halklarını etkilemiş olan, ufka doğru o sarsılmaz yürüyüşünde, görevinin muazzam büyüklüğü karşısında hâlâ pek küçük bir ordunun başına geçmişti tüm canlılığı ve kararlılığıyla. Görev, muzzam büyüktü: Savaşların savaşını vermek.”
Roberto Chile'nin sergisinde yer alan bu üstteki tek kare fotoğraf, Fidel'in özünü yakalıyor. “Savaşların savaşını”, fikir savaşını veren lider. Sovyetler Birliği çözüldüğünde sosyalizmi inanılmaz maddi zorluklar içerisinde ayakta tutmaya çalışan partinin, “Bugünün en önemli görevi, fikir savaşımıdır” diyen lideri.
Kimisine Fidel'in Sierra Maestra günleri, Afrika günleri, o koşuşturmalı, had safhada coşkulu, gövdelerle çarpışmalı dönemleri daha çok heyecan veriyor olabilir.
Oysa Fidel, aynı Fidel işte... Sovyetler Birliği liderliğinin “barış içinde bir arada yaşama” fikriyle olabildiğince düşük profilli adımlar attığı günlerde Afrika'ya eski püskü kargo uçaklarında gizlice Kübalı askerleri yollama kararı alırken nasıl bir devrimci heyecan duyuyorsa, bugün de 88 yaşında Gazze'deki İsrail vahşetine karşı makalesini kaleme alırken aynı heyecanı duyuyor. Bir gerilla, evet, ama bir gerilladan önce, bir komünist. Dünyaya bakıyor, ülkesine bakıyor, mücadelenin asıl alanını görüyor, işe koyuluyor.
Ne mutlu ki, Kübalılar bu çınarın yürüttüğü mücadelenin, o muazzam büyüklükteki görevin önemini kavrıyor. Fidel'i kavrıyor.