Üçüncü havalimanında göçük uyarısı: Projeyi durdurun ve iptal edin

İstanbul'daki üçüncü havalimanında oluşan ve örtbas edilmeye çalışılan devasa çukura ilişkin İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması'ndan bir açıklama geldi. Açıklamada, 'Üçüncü Havalimanı Projesi’ni durdurun ve iptal edin. Proje sahasını bağımsız uzmanlar ve bilim insanlarının denetimine açın' denildi.

Haber Merkezi

İstanbul'daki üçüncü havalimanında oluşan ve örtbas edilmeye çalışılan devasa çukura ilişkin İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması'ndan bir açıklama geldi.

"İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması’ndan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Yüklenici Firma ve Tüm İlgililere Çağrımızdır" başlığıyla yayımlanan açıklamada çeşitli uyarılarda bulunuldu. 

Açıklamada, "Üçüncü Havalimanı Projesi’ni durdurun ve iptal edin. Proje sahasını bağımsız uzmanlar ve bilim insanlarının denetimine açın" denildi. 

İŞTE O AÇIKLAMA 

İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması'ndan yapılan ortak açıklamanın tamamı şöyle: 

Üçüncü Havalimanı Projesi’ni durdurun ve iptal edin!

  • Proje sahasını bağımsız uzmanlar ve bilim insanlarının denetimine açın!
  • İstanbul’a doğasını geri kazandırmak için çalışmalara başlayın !
  • 4 Ağustos Cumartesi günü sosyal medya üzerinden yayılan ancak ülke açısından çok ciddi bir konu olmasına rağmen ana akım medyada hiç yer bulamayan, üzerinden 5 gün geçmesine rağmen hala gündeme getirilmeyen bir fotoğraf, korkulan ya da daha doğru bir ifadeyle beklenen oldu, dedirtti!
  • Bu fotoğraf, 29 Ekim’de açılması için olağanüstü bir hızla devam ettirilen mega (katil) proje İstanbul 3. havalimanı sahasındaki terminal ile pier 2 bölgeleri arasında devasa bir göçüğü göstermekteydi. Havalimanı çalışanlarından bazılarından alınan bilgilere göre, daha önceleri de günlerce dolgu taşınarak bu alan doldurulmuş, sıkıştırılmış ancak çökmeler ciddi sorunlar olmaya devam etmişti. Ve şimdi, gerçekliği artık gözlerden kaçmayacak  kadar devasa bu göçük, göz ardı edilemeyecek bir sorun teşkil etmektedir. Göçüğün ciddiyeti uçaktan çekilen videolardan da rahatlıkla izlenebilmektedir. Bu fotoğraf ve videolar, bilime, tekniğe, doğa kurallarına saygı göstermeyenlerin; uzmanların ve meslek insanlarının, projenin yer seçimiyle ilgili şiddetli itirazlarına kulak asmayanların; meslek odaları ve ekoloji örgütlerinin projeyle ilgili raporlarındaki ciddi uyarıları okumaktan kaçınanların, ‘‘bin nasihat’’ dinlemekten imtina edenlerin, daha geç olmadan yüzleşmeleri gereken bir musibettir.
  • Konuyla ilgili nasihatlara kulak verirsek: Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) İstanbul Şubesi’nin Çevre Jeolojisi Açısından 3. Havaalanı (2014) başlıklı raporuna (raporun önemli bölümleri Kuzey Ormanları Savunması’nın Yaşam Doğa Çevre İnsan ve Hukuk Karşısında 3.Havalimanı Projesi başlıklı Nisan 2015 raporunda alıntılanarak tekrar gündeme getirilmiştir) göre, proje sahasında yer alan rehabilite edilmeden terk edilmiş kömür ocakları nedeniyle zemin yapısı balçık ve gevşek olduğundan, mevcut zemini oluşturan malzemede oturmalar beklenmektedir. JMO’nun raporunda  bölgede yapılan sondajlarda onlarca metre çamurlu-killi seviye kesilmiş olmasına rağmen sağlam zemine ulaşılamadığı belirtilmektedir. Mevcut zemin yapısındaki risklerin yanı sıra bir başka risk de dolgu malzemesinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki, güneyde kabaca 130 m. yükseltide uzanan bir sırt ile kuzeyde Karadeniz Kıyısı arasında yer alan pistleri uluslararası standartlarda kabul edilen güvenli eğime getirmek için (eğim sınırı çok düşük hatta sıfıra yakın olmalı) çok büyük miktarlarda dolgu yapılması ve tepelerin tıraşlanması gerekmektedir. (Nitekim ÇED raporu 2,5 milyar metreküp dolgudan bahsetmektedir.) Bu durumda, böyle devasa bir dolgunun stabil hale getirilmesinin olanaksızlığı nedeniyle oturmaların kaçınılmaz olacağı ikaz edilmektedir. Raporun dikkat çektiği bir başka ciddi sorun, pistlerin sadece uzunlukları doğrultusunda değil enleri boyunca incelendiklerinde de çok farklı kalınlıklardaki dolgu üzerinde yer alacak olmalarının ürkütücülüğüdür. Bazı pistlerin bir yanı yaklaşık 20 metre kalınlıkta kömür ocakları atıkları üzerinde iken diğer yanının bir göl üzerine rastlamasıyla dolgu oturmasına karşı sıfır toleranslı pistler ve pistlerle ilişkili diğer alanlarda telafisi mümkün olmayan stabilizasyon sorunları yaşanacağı vurgulanmaktadır. JMO’nun dikkat çektiği bir başka risk ise bölge kömürünün içindeki pirit mineralinden kaynaklı yüksek sülfür oranıdır. Oksijenle kolay ve hızlı bir şekilde tepkimeye giren pirit, sülfürik asit ürettiğinden, tıraşlanarak ya da doldurularak kazanılacak inşaat alanında, pirit mineralinin ayrışmasıyla oluşacak asidik ortamda ciddi çökme ve oturmaların kaçınılmaz olacağından hareketle zeminin stabil olması olanaksızdır.
  • Bu bilimsel veriler ışığında ve tanıkların ifadelerine dayanarak IGA’nın bu kadar ciddi bir konuyla ilgili olarak yaptığı şu iki cümlelik açıklamayı kabul mü etmeliyiz?: "Proje  kapsamında Havalimanı Terminal İstasyonu M9 makas yapısı imalatının programına uygun olarak tamamlanabilmesi için mevcut şafta ilave olarak ikinci geçici ulaşım şaftı apronda açıldı. Gerekli çalışmalar tamamlandıktan sonra ulaşım şaftı kapatılacak."
  • Çorlu faciası henüz hafızalardan silinmemişken, Aydın Buharkent’te benzer bir facia  makinistlerin dikkati sayesinde önlenmişken, mega depremini bekleyen bir kentte (ve diğerlerinde), vatandaşa, "Binanı kayıt altına al, göz yumuyorum ama gerekli dayanıklılığı sağlamaz ve  depremde tepene iner, malın, canın gider ya da yakınlarını kaybedersen sorumluluk senindir, devlete ne" diyerek devletin en temel görevi olan vatandaşın can ve mal güvenliğini koruma görevini terk etmesi kanunlaştırılmışken, Dolmabahçe ve Beşiktaş’ta Metro projelerinin inşaatları sebebiyle kentin en yoğun ana arterlerinde yaşanan göçükler görmezden gelinirken, Sütlüce’de, Sultanbeyli’de, Ümraniye’de, Karadeniz’de konut, okul, yol demeden göçükler yaşantımızın bir parçası olmuşken, mega katil projenin mega göçüğüne gelen bu iki cümle ile ikna olacak mıyız? Kaldı ki  meslek insanlarının ve uzmanların fotoğrafları ve videoları inceleyerek yaptıkları açıklamalar da IGA’nın açıklamasını çürütmektedir.
  • 3. havalimanı proje alanı 7650 hektar olup bunun 6172 hektarı (%81) orman, 660 hektarı (%9) küçüklü büyüklü göller ve göletler, 236 hektarı (%3) ise mera alanıdır. Bu üç değerli alan havalimanını için kullanılacak alanın %90'ına karşılık gelmektedir. Bugün göl ve göletler betonlanmış, mera alanlarına el konmuş, ormanlık alanın büyük kısmı tahrip edilmiştir. Diğer bir ifadeyle proje başlangıcında % 90'ı göl ve orman olan ve İstanbul’un sürdürülebilirliği için gözümüz gibi korumamızı, 15.06.2009 onaylı İstanbul’un Anayasası niteliğindeki 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı da bize söylerken, bu özel bölge, proje gerçekleştiğinde yüzde 90'ı beton olan bir alana dönüşmüş olacaktır ve nitekim dönüşmektedir.  Ne için? Yapılamayacak, yapılsa da uçuş güvenliğini sağlayamadığından atıl kalacak bir havalimanı için mi?
  • Bu nedenle, İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması olarak, adeta bir askeri üs misali kamuya kapatılan ve başta emekçi cinayetleri olmak üzere ihlaller ve failliklerin kamu denetiminden kaçırıldığı 3. havalimanı proje alanının bağımsız uzmanlar ve bilim insanlarına açılarak denetlenmesini talep ediyoruz. Havalimanı pistlerinin kullanımında herhangi bir risk olup olmadığının tespiti ve aynı zamanda ileride meydana gelebilecek kazalardaki hukuki sorumluluğunun tespiti de önem arz etmektedir. Dolayısıyla, proje alanındaki göçük ile ilgili doğru bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasını; projenin doğaya, insana, canlılara ve de ekonomiye daha fazla zarar vermeden İPTAL EDİLMESİNİ talep ediyoruz!