Tekstilde kadın işçi olmak: 'Ustabaşı makası batırdı elime'

Tekstil işçisi kadınların kötü ve sağlıksız çalışma koşulllarını ortaya koyan araştırmada, işçilerin çarpıcı anlatımlarına da yer verildi. Bir işçi, ustabaşı tarafından uğradığı fiziksel şiddeti 'Makası batırdı elime (elinin üst kısmını göstererek), öyle çıkıp eve gitmiştim' diye anlattı.

soL - Haber Merkezi

İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’ndeki araştırmacılar, İstanbul ve Bursa’da tekstil ve hazır giyim atölyelerinde çalışan kadın işçilerin çalışma koşullarını ortaya koydukları bir araştırma yayımladılar. Araştırmada kadın tekstil işçilerinin ne kadar kötü ve sağlıksız koşullarda çalışmak mecburiyetinde oldukları bir kez daha görülüyor.

TEKSTİLDE ÇALIŞAN KADINLAR: YEDEK İŞGÜCÜ

Burak Acar ve arkadaşlarının yürüttüğü araştırma, kadın işçilik üzerine yapılmış geçmiş çalışmalarda ortaya çıkan sonuçları ve kendi verilerini değerlendiriyor. İş yaşamında geleneksel kadın ve erkek cinsiyet rollerinin etkisiyle kadınların daha fazla baskı altında olduğu önceki araştırmalarda ortaya konan sonuçlardan biri. Bir diğeri, kapitalist sistemin kadın işçileri yedek işgücü olarak görmesi ve esnek çalışmaya zorluyor olması. Böylelikle kadınlar hem ev içi işlerde hem de istihdam içerisinde var olmaya mecbur bırakılıyorlar. 

Kadınlar daha ucuz maliyeti olan, daha kolay kontrol edilebilen pozisyonlara zorlanıyor; ucuz çalışma saatlerine, sıkıcı ve monoton işlere, daha güvencesiz olabilen kötü iş koşullarına kolaylıkla rıza gösteren, yarı zamanlı ve esnek saatleri olan işleri daha kolay kabul eden/kabul etmek zorunda kalan yedek emekçi rolüne mecbur bırakılıyorlar. Tekstil ve hazır giyim sektörü, kadın işçilere daha düşük ücretlendirmelerin yapıldığı, güvencesiz ve sendikasız çalıştırmanın yoğun olduğu sektörler. Tüm bunlar birlikte ele alındığında tekstil ve hazır giyim sektöründe çalışan kadın işçilerin pek çok probleme açık hale geldiği anlaşılıyor. 

GEÇ YATAN ÜCRETLER, KESİNTİLER, GÜVENCESİZLİK

Bu araştırmada da, maaşların düşük olması ya da geç ödenmesi, çalışma saatlerinin uzun olması, vardiyalı çalışmanın varlığı, sürekli ayakta ya da sürekli oturarak çalışmak zorunda olmak gibi durumlar tekstil ve hazır giyim sektörlerinde çalışan genç yetişkin kadın işçilerin sıklıkla ifade ettikleri sorunların başında geliyor.

Bir kadın işçi çalışma şartlarını şöyle aktarıyor: “Maaşı düşük verme, geç verme ya da işte şu kadarını sigortalı mesela var gösteriyorlar. Biz paranı yatıracağız kartına ama şu kadarını geri vereceksin gibi oluyor…” Bir diğeri ise şöyle söylüyor: “Maaş konusunda sadece kesintiler çok oluyor. Mesela bir gün gelme iki gün kesintin oluyor. Hani, izin almadan gelmediğin zaman ihtar, üç kere gelmediğinde anında çıkışın veriliyor.”

'AHIR GİBİ BİR YERE GİRİYORUZ'

Sıklıkla merdiven altı ya da bodrum katlarına kurulan tekstil iş yerleri, havalandırma-ısınma-temizlik-aydınlatmanın yetersiz olduğu, gürültülü ve tozlu mekanlar oluyor. Bu durum, işçilerin birbirleri ile iletişimlerini de güçleştirerek hem fiziksel hem de psikolojik birer stres kaynağı haline geliyor. Bir kadın işçi çalıştığı ortamı şu sözlerle anlatıyor: “Şöyle düşün hani bi ahır gibiyiz yani. Ahır gibi bir yere giriyoruz bütün gün hapis gibi bir hayat yaşıyoruz.” 

Havalandırmanın yeterli olmadığı tekstil iş yerlerinde sıklıkla kullanılan pamuk tozu, iplik lifleri ve naylon parçalarına bağlı solunum yolu hastalıkları sık görülüyor. İşçilerden biri sağlığını olumsuz etkilese de bu şartlara mecbur olduğunu belirtiyor: “Ben astım hastasıyım, sürekli maske bağlamak zorundayım, böyle bi zorunluluğum da var. Maske de kullanmak da zor. Aldığım nefes tekrar bana geliyo, bu benim için pek de iyi değil. Sağlık açısından da aslında benim için değil. Ama şu an mecburiyetten yani.” 

Bir diğeri, “Çok aşırı. Yani bi çıkıyorsun kapkarasın. Dokumada mesela hani kumaşların, iplerin kopuş olmaması için nemli bir ortam olması lazım. Ben de mesela çok tıkanan bir insanım. Hani kendi bölümümde bile tıkanıyorum çünkü kimyasal üzerine ful fabrika” diyor.

MOBBİNG, PSİKOLOJİK VE SÖZEL ŞİDDET

Tekstil sektöründe koşulların zorluğu yanında iş temposundaki ağırlık, sıklıkla işçilerin birbirleri ile konuşması ya da oturmasının yasak olması gibi kurallar, molaların çok kısa oluşu gibi ek zorluklar kadın işçilerin ruh sağlığının bozulmasına neden olmakta. Kadın işçiler mobbinge, psikolojik ve sözel şiddete maruz kaldıklarını anlatıyorlar: “…Çünkü ben şu bir yıl içerisinde bir kere ihtar yedim. O ihtarda da yani adam ağzına geleni söylüyor ve hiç düşünmeden, karşındaki insanın duygusunu düşünmeden mesela kalbini rahatlıkla kırabiliyor…” “…“tekstil işi insanın nasıl diyeyim psikolojisini gerçekten bozacak bir sektör.”

Genç kadınlar ise daha çok ayakçı, ortacı gibi tanımsız ve işyerinde hiyerarşik açıdan alt mevkiide işlerde çalıştırılıyor. İşçilerden biri bu durumu şöyle açıklıyor: “Neden, çünkü, ben ilk girer girmez makinacı olarak girmeyeceğime göre, makinacılara belli bir saygı var. Ama o da sınırlı. Hani girer girmez direkt makinacı olarak alınmayacak, çırak olarak girecek, belli bir yaştan sonra. Ve gerçekten çıraklar çok eziliyor. Çok fazla eziliyor.”

FİZİKSEL ŞİDDET 

Paydosta işi öğrenmeye zorlanan, iş başında oturmasına izin verilmeyen genç kadın işçi ustabaşı tarafından eline makas batırıldığını anlatıyor: “Sen paydosta öğrendin öğrendin, iş başında oturmayacaksın. İş başında oturmuştum ben, hani paydostu aslında sonra iş başı oldu, 5 dakika falan kalkmadım. Usta beni çağırmış duymamışım. Sonra yanıma geldi “Ne yapıyosun?” dedi, ben de dedim ki “Şunu bitirip kalkacağım.” Dinlemedi, işte şey yaptı, çağırdı, tekrardan çağırdı. Ben de dedim ki “Bir dakika bekler misin?” Ondan sonra işi gösterdim böyle önüne koydum. “Ne yapıyosun?” dedi. Ben de dedim ki “Olmamış mı?”. “Olmuş ama kalkacaksın.” dedi. Ben de inada vurdum “Kalkmıyorum.” dedim. (Ustabaşı) Makası batırdı elime (elinin üst kısmını göstererek), öyle çıkıp eve gitmiştim…”

EVDE OLACAK VAKİT YOK AMA İŞ ÇOK

Yoğun çalışma saatleri ve ek mesailer yüzünden ne kendilerine ne de ailelerine vakit ayırabiliyor olmaları, işçilerin en çok şikayetçi olduğu başlıklardan birisi: “…Onlarla istediğim gibi vakit geçiremiyorum. O beni biraz üzüyor. Onlarla aslında vakit geçirmek isterdim daha çok vakit geçirmek isterdim ama çalıştığım için çok fazla ilgilenemiyorum onlarla. Hem yorgunluk hem mesai.”

İşyerindeki mesaileri sona erdiğinde de, evdeki işler de onları bekliyor: “Çünkü sürekli çalışıyorsun gündüz, kalıyor geriye 3 saatin. Hani 3 saatte yemek mi yapasın, bulaşık mı yıkayasın. Yapıyorsun ama evdeki gibi olmuyor. Kendine zamanın sıfır mesela, hiç zaman yok, sıfır. Çünkü tekstil saatleri de biraz sabah sekiz buçuk akşam yedi.”

Geç biten mesai sonrası eve dönmenin kadınlar için ayrıca zor olduğunu belirtiyorlar: “Ama şöyle bişey hani şu anda vardiyalı iş zor bi bayan için. Neden zor dersen hani gece vardiyası çalışıyorsun, tekstiller genelde vardiyalı hani gündüz çalışan pek yok. Ee, gece vardiyası çalışıyorsun 11’de durağa çıkıyorsun, kışın sabah mesela biliyorsun 7’de karanlık oluyor, sabah gidiyosun zorluğu o.”

SÖZLÜ VE CİNSEL TACİZ

Kadın işçiler işyerinde kadın olmalarından kaynaklı farklı muamele gördüklerini, cinsel tacize maruz kaldıklarını anlatıyorlar: “Genellikle erkeklere daha bir iyi davranıyorlar ya. Bayanlara da aynı şekilde de hani bir nevi erkek olduğu için bayanlara biraz böyle kötü gözle, yan gözle baktıkları daha çok oluyor.”

“Ya iş için aradığımda mesela hani ben evli olmama rağmen kötü niyetle yaklaşabildi mesela… İstismar olarak (düşünerek) ya bilmiyorum çarpma falan hani bazen dokunma…Hani fiziksel olarak taciz yok ama sarkıntılık var. Sözlü çok taciz var. Sözlü çok aşırı sözlü var.”

Bu çalışmanın da gösterdiği gibi tekstil ve hazır giyim sektöründe kadın işçiler, türlü güçlüklerle mücadele etmeye devam ediyorlar.