Sette çalışan psikolojik danışman, çocuk oyuncuları anlatıyor: Çocuk+ağlama=Reyting

Dizi film setlerindeki insanlık dışı çalışma koşulları pek çok kez gündeme gelmişti... Dizilerdeki çocuk oyuncuların durumunu ise setleri içeriden tanıyan bir isimle, setlerde psikolojik danışmanlık yapan Elif Ayaz'la konuştuk...

Hazal Güven

“6 aylık bebeklerin biberonlarına kahve konuyor.”

Oyuncu Meltem Cumbul 2015 senesinde setlerdeki çalışma ortamına ilişkin yaptığı bir açıklamada bunları söylemişti. Bitmek bilmeyen çalışma saatleri, tuvalet bulunmayan setler, geç saatlerde yapılan çekimlerde yaşanan yemek problemi, maaş kesintileri...

Set emekçilerinin çalışma ortamlarının ne kadar sağlıksız ve yetersiz olduğundan birçoğumuz haberdarız. Ancak konuya “içeriden” kulak verdiğimizde meselenin çarpıcı örnekleriyle karşı karşıya kalıyoruz.

Elif Ayaz da “içeriden” biri. Setlerde çocuk işçilerle çalışmış bir psikolojik danışman. Setlerde tanık olduğu olaylardan dolayı son 2-3 yıldır sektörden uzaklaşan Ayaz, başından geçenleri soL Haber’e anlattı…

Dizi setlerindeki çalışma koşulları için neler söylemek istersiniz?

Dizi setlerindeki çalışma koşullarının genel olarak setlerde çalışan herkes için ağır olduğunu en başta belirtmem gerek. Bu anlamda yetişkinler için bile birçok eksiğin bulunduğunu söyleyebilirim. Genellikle bir işyerinde sabit olan mekân, çalışma saatleri, yemek araları gibi koşullar setlerde her gün değişebiliyor. Ekiplerin 24 saat boyunca çalışması hiç de alışılmamış bir şey değil, tabi ne yazık ki çocukların da. Mekanların sürekli değişmesi, uzun çalışma saatleri iş güvenliği konusunda da birçok riskli durum oluşturuyor ve şunu söylemeliyim benim bugüne kadar çalıştığım hiçbir sette devamlı bir iş güvenliği uzmanı bulunmuyordu. Bunun yanında farklı mekanlarda farklı risk unsurları oluşabiliyor ve alınması gereken önlemleri takip eden bir mekanizma ne yazık ki görmedim. Birazdan detaylandıracağım bu ve bunun gibi birçok eksiklik aslında en çok çocukları etkiliyor, çünkü çocuklar tehlikeleri kendi başlarına ön göremiyorlar ve genellikle çocukları koruyan bir mekanizma da yok.  

‘TEMEL İHTİYAÇLARIN KARŞILANAMADIĞI NOKTADA İSTİSMAR VAR DEMEKTİR’

Bahsettiğiniz ne gibi bir mekanizma?

Öncelikle temel ihtiyaçların karşılanabilmesinden bahsetmek gerekiyor. Benim setlerde çalıştığım dönemde üzerinde en çok uğraşmak zorunda kaldığım temel ihtiyaçların karşılanmasıydı. Temel ihtiyaçların karşılanamadığı noktada istismar var demektir ve bu da yalnızca psikolojik destekle giderilemez.

Temel ihtiyaçlar derken nelerden söz ediyorsunuz?

Çok basit. Yemek, uyku, barınma, güvenlik. Az önce de söylediğim gibi, çalışma saatleri belirsiz, yemek araları da düzensiz. Halbuki çocukların yemek ve uyku konusunda düzene ihtiyaçları vardır. Gelişme döneminde uykusunu yeterince alması ve düzenli beslenmesi gerekir. Oyuncu çocuklarda hem fiziksel ihtiyaçların karşılanamaması hem de psikolojik birtakım nedenlerden fiziksel gelişimin durması ya da yavaşlaması çok yaygın.

Çalışma saatlerinin uzunluğuna gelecek olursak, benim çalıştığım setlerde istisnalar olmakla birlikte, çalışma saatleri ortalamada 14-15 saati bulabiliyordu. Düşünebiliyor musunuz? Ne zaman dinlenecek, ne zaman uyuyacak? 8-9 yaşındaki çocuklardan söz ediyoruz.

‘ÇEKİM PROGRAMI, YETİŞKİN VE STATÜSÜ YÜKSEK OYUNCULAR DÜŞÜNÜLEREK PLANLANIYOR’

Çekim programı yapılırken yetişkin oyuncuların ve statüsü yüksek olan çalışanların ihtiyaçları göz önünde bulunduruluyor. Mesela çalıştığım setlerden birinde ilk günlerde şunu gördüm. Çocukların hiçbir hazırlığı olmamasına rağmen, yönetmenden 2 saat önce sete çağırılmışlardı. Bunu yetişkin bir oyuncuya yapamazsınız. Yardımcı yönetmen ile konuştuğumda aslında haklı olduğumu söyledi. Bir alışkanlık var. Nasıl olsa çocukların sesi çıkmıyor diye düşünülüyor. Halbuki çocuk sette ne kadar az kalırsa o kadar iyi. Nitekim genellikle çocuk uzun süre bekletildiğinde uykusu geliyor. Sahneye ne zaman gireceği belli değilse reji çocuğun uyutulmaması için baskı yapıyor. Yorgunluğunu tahmin edebiliyor musunuz? Elbette psikolojik danışman varsa ekiple bazen konuşarak bazen de kelimenin gerçek anlamıyla kavga ederek çözüm üretilebiliyor. Sette ben çok yoruldum yeter artık diye ağlayan bir çocuk görmek hiç de alışılmamış olmaz.

Çalıştığım bir sette, okul döneminde böyle bir tempoda çalıştırılan bir çocuk oyuncumuz bir dönem boyunca okula neredeyse hiç gitmedi. Ne yazık ki ünlü olmanın çocuğun eğitimi ve gelişiminden çok daha önemli olduğu düşünülüyor ve öğretmenler bile oyuncu çocuklar okula gelmediğinde gelmiş gibi gösterebiliyor. Bu konuda çok katı yasalar olmalı. Bir dizide bir çocuk 60 dakika görünüyorsa, o çocuğun o hafta okula gitmiş olması imkânsız, bırakın okula gitmeyi uykusunu bile almış olması çok zor. Bunu denetleyebilmek için diziyi izlemek bile yeterli. Belki 2’den fazla ekip çalıştırarak, yetişkin oyuncuların programlarını değil, çocuğun iyiliğini gözeterek çekim programı hazırlayarak çocuk için sette kalma süresi düşürülebilir ama bunu yapabilen duyum aldığım bir yer var sadece.  

Çok uzun çalışma saatlerinden bahsediyoruz. Barınma konusunda neler aktarabilirsiniz?

Her sette oyuncular için karavanlar olur. Çocuk oyunculara karavan tahsis edildiğini çok az sette gördüm. Hatta çalıştığım setlerden birinde, çocuklar kış mevsiminde yeterince ısıtılmayan bir evin koridorunda, ikili kanepede bekletiliyorlardı. Başka bir sette ise, Beykoz Plato’da, ki çalışanlar normalde de ne kadar soğuk bir yer olduğunu bilirler, kârlı bir günde figüran da denilen yardımcı oyuncu çocukların incecik kostümlerle ısıtıcı olmayan mekanlarda bekletildiklerine şahit oldum. Mesela setlerde ana kast çocuklara hasta olmadan önce antibiyotik gibi ilaçlar vermek yaygındır. Kesinlikle izin vermediğim bir şey olmasına rağmen bazen aileler de bunu yapmaya gönüllü olabiliyorlar. Çünkü çocuk hasta olursa sahneler çekilemez, sahneler çekilemezse çocuklara daha az sahne yazılır kaygısı var, ki bunu birazdan daha da açabilirim isterseniz.

Sette çocukların güvenliği de önemli bir mesele. Ben kendi bulunduğum setlerde öncelikli olarak çocuğun anlayabileceği şekilde nelerin onun için tehlikeli olduğunu anlatıyordum. Elbette bu yetersiz. İş güvenliğinde önemli olan önlem almaktır. Dediğim gibi her gün mekanlar değişiyor, bazen göl kenarında oluyorsunuz, bazen bir uçurumun kenarında.

Bunlar olmasa bile her yerde kablolar, büyük ışık malzemeleri var. Arabalarda çekilen aksiyon sahnelerinde çocuklar olabiliyor. O anlamda psikolojik danışman olarak yetersiz de kalınabiliyor çünkü bir psikolojik danışmanın iş güvenliği eğitimi yok. Ama zaten şunu belirtmek lazım, çok az sette psikolojik danışman çalışıyor ve bunun anlamı da, çocukların sette güvenli bir şekilde çalışması için hiçbir önlem alınmadığı ya da bu önlemlerin asistanların inisiyatifine kaldığı. Örneğin çalıştığım işlerden birinde, yetişkin bir oyuncunun içinde çocuğun da olduğu arabayı drift attırması gerekiyordu. Sahne gerçek bir otobanda çekiliyor ve oldukça tehlikeli. İlk denemeden sonra çocuğun yanına gidiyorum, emniyet kemeri takılmamış. Birisi takip edip söylemedikçe çoğu şey ihmal ediliyor. Sonrasında emniyet kemeri takıldı, nitekim araç da bir noktada ekibin içine daldı, kimsenin başına bir şey gelmemesi mucizeydi.

‘YASAL DÜZENLEMELER YAPILMALI’

Yetişkinlerin içtikleri sigaranın dumanına da sık sık maruz kalıyorlar. Sindirim sistemleri için en basit ihtiyaç olan tuvalet ihtiyacını bile ya ertelemeleri bekleniyor ya da hijyenik ortamlarda ihtiyaçlarını gideremiyorlar. Birçok aile çocuklar hasta olduğu halde sete getiriyor, yani çocuklar rapor bile kullanamıyorlar. En can sıkıcı tarafı ise, setteki yetişkinler bir yanıyla bunun farkında ama herkes işin yürümesi için görmezden geliyor. Elbette nadiren de olsa çok hassas yapımcı ve ekipler de var. İşin ilginç tarafı hassas davrandığınızda da iş olması gerektiği gibi yürüyebiliyor. Sonuçta bana sorarsanız, özellikle temel ihtiyaçlar konusunda katı yasal düzenlemeler ve bilinçlendirme ile bu sorunlar büyük oranda çözülebilir.

Bu anlattıklarınız aslında genel bir çerçeve çiziyor, ama siz psikolojik danışman olduğunuz için, biraz da çocuk oyuncuların nasıl bir psikolojik süreç yaşadığından bahseder misiniz?

Ben çalıştığım dönemde öncelikli olarak çocuğun senaryodaki karakteri ile kendi karakterinin ayrı şeyler olduğunu, senaryodaki her şeyin kurmaca olduğunu anlaması üzerine çalıştım. Çocuk oyuncu deneyimi olan oyuncu koçlarıyla iş birliği yapmak bu anlamda çok fayda sağladı. Eğer çocuk oyuncu koçu yoksa, yönetmenler ya da yardımcı yönetmenler çocukları gerçekten duyguya sokmaya çalışıyorlar ve bunu yaparken hassas noktalarını kullanabiliyorlar.

‘ÇOCUK+AĞLAMA=REYTİNG’

Başarısızlıktan korkan bir çocuğun ağlama sahnelerinde yönetmenin ‘başarısız oldun tekrar, başarısız oldun tekrar!’ diyerek çocuğu herkesin önünde utandırdığına ve gerçekten ağlatmaya çalıştığına defalarca şahit oldum. Bu travmatik bir yaşantı olabilir çocuk için. Psikolojik danışman olarak o yüzden yönetmen ve yardımcı yönetmenlerle iletişim kurabilmek ve derdimizi anlatabilmek çok önemliydi, çünkü benim görevim tedavi etmek değil, bu benim alanım da değil. Ben önleyici vasfıyla orada bulunuyorum.  

Tüm ısrarlara ve açıklamalara rağmen, yine de bazen yönetmenlerin tutumları devam edebiliyor. Çocuk gerçekten ağladığında sahneyi güzel çektiğini düşünüyor. Çocuk+ağlama=reyting gibi bir formül var. Halbuki ağlama sahneleri çocuğa zarar vermeden de çekilebilir, ama çocuğa hazırlanması için o vakti vermeye kimse yanaşmıyor. Her şey hızlı olmalı ki maliyet düşsün. O maliyetin bedeli de çocuğun ruh sağlığı olabiliyor.

Burada gözden kaçırdığımız şey şu. Birincisi belli bir yaşa kadar çocuk oyuncular çoğunlukla sevimli oldukları için ekrandalar. Bunun bir meslek ya da kariyer olduğuna dair bir algıları yok. Çocukların ilgi alanları değişebilir. Gerçekten yetenekli, her şeyin farkında olan çocuklar da yok değil ama çok nadir. Böyle olsa bile okuldan soğutulması yanlış. İkincisi ise çocuğa belirlenmiş bir mükemmel gelecek kurgusu yapmak tehlikeli. Neden? Şöyle ki, çocuk oyuncuların çoğu ergenlik dönemine girdiklerinde sevimliliklerini yitiriyor ve dizi ya da filmlerde iş bulamamaya başlıyorlar. Bu da büyük bir yıkım demek. Özellikle belli bir gelir elde edildiyse ve ailenin yaşantısı bu gelire göre değiştiyse, çocuk kendini değersiz ve başarısız hissediyor. İşte yurtdışındaki çocuk oyuncular ile ilgili duyduğumuz olumsuz haberlerin temelinde bu hisler var.

Peki sizce ne yapılması gerekiyor?

Ben 2-3 yıldır artık çocuk oyuncularla çalışmıyorum, bu anlamda piyasadan uzaklaştığımı söylemem gerek. Dizi sektörü de diğer her sektör gibi kar odaklı. Çocuk oyunculardan bahsederken, çocuk işçilerden bahsediyoruz aslında. Bu anlamda hiçbir denetim olmadan, bir bebek bile sette hasta oluncaya kadar çalıştırılabiliyor. Psikolojik danışman olarak sette bir çocukla çalışmak elbette fark yaratıyor ama denetim mekanizması olmadığı durumda bu sizin ikna kabiliyetinize, kavga etme becerinize ve nelere şahit olmayı kaldırabileceğinize kalıyor biraz. Bu işi iyi yapabilen yapımlar olduğunu biliyorum. Aslında yukarıda anlattığım sorunlarla ilgili yapımcıların tutumundan bağımsız ekiplerin de yapabileceği çok fazla şey var. Benim yardımcı yönetmenle yaptığım bir konuşma, çocuğa programda öncelik verilmesini sağlayabiliyorsa, bu normalde de bir ölçüde yapılabilir demektir ama burada sorumluluğu asla kişilere yüklememek gerekir. Bence kesinlikle yasal düzenleme gerekli. Katı yasal düzenlemeler olmadığı sürece, çocukları 2. plana atmak hem yapımcı için hem de ekip için çok kolay olduğundan herkes bunu tercih edecektir, nitekim düşünmeden ilk reaksiyon bu oluyor zaten. Dizi sektöründe çalışacak psikolojik danışmanlar özel bir eğitimden geçirilerek, bakanlığın da danışmanın arkasında olduğu bir sistem kurulabilir.