Her kim ki Marksizmi tarihsel materyalizmden ayırmak ister, her kim ki Marksizmin canlı, diri ve hayatı kavrayan geleneğini terk etmek ister, her kim ki Marksizmden devrim ihtimalini eksiltmek ister, Engels'i karşısına alır. Engels’in bir eleştiri odağı olarak yeniden “keşfi” ile post-Marksizmin, sol liberalizmin yükselişi arasındaki bağlantı oldukça derindir. O, eleştirilerin merkezindedir: Marx'ın eserlerini vülgarize eden, Stalinizmin günahlarını yaratan, Marx'ın yöntemini doğa bilimlerine yanlış uygulayan, Marx'taki farklı siyaset felsefelerini yok eden olarak...
Engels'i eleştiren, Marksizm okumalarından Engels'i çıkaran, Engels'in katkısını reddeden yıllar, bilgi üretim süreçlerinde karşı devrimci paradigmaların egemen, teoride ve siyasette kendi irademizle toplumsal ilişkileri dönüştüremeyeceğimiz iddialarının hakim olduğu yıllardır. Devrim ihtimalinin ortadan kalktığını tartışan teorik “sefalet”in ve “sınıftan kaçış” ile boşalan siyasetin yıllarıdır.
124. ölüm yıldönümünde bugün Engels'i anmak, tarihsel materyalizmi, devrimi ve sınıf mücadelesini savunmaktır. Engels'i anmak, onun devrimci özne kavrayışına, onun siyasal ufkuna sahip çıkmak ve solun uzun gecesi sona ererken sosyalizmi yeniden talep etmektir.
ENGELS İÇİN İŞÇİ SINIFI: DEVRİMCİ ÖZNE
Engels kendisini kurtaracak koşulları ararken kendisi ile birlikte bütün insanlığın kurtuluşunu da getireceği için evrensel sayar işçi sınıfını. Teorisyen-eylemci Engels, işçi sınıfının yeni bir toplum hedefine ulaşmada devrimci özne olduğu fikrinin ilk sahibi ve en bilgili savunucularından biridir. Engels, gençliğinde yazdığı İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu'nda devrimci özneyi gözlemler, anlamaya ve açıklamaya çalışır.
İşçi sınıfını üretim noktasının, gündelik hayatın ve toplumsal yeniden üretimin bütünlüğünde ele alır. Engels, işçi sınıfını oturduğu yerlerde görmek, günlük yaşantısında gözlemek, işçilerle yaşam koşulları ve acıları hakkında konuşmak, onları ezenlerin sosyal ve politik iktidarına karşı oluşturdukları sınıfın mücadelesine tanık olmak ister. İşçi sınıfının gündelik hayattan işyerine, yabancılaşmadan siyasallaşmaya, iktisadi varoluştan siyasal/ideolojik varoluşa kadar tüm boyutları Engels'in derdi, çabası ve mücadele alanıdır. Post-Marksizmin “Marksist geleneğin sınıfı yalnızca üretim noktasında gördüğü ve gündelik hayatı, kültürü ve ideolojiyi açıklamakta yetersiz olduğu” iddialarını çok önce geçersiz kılan Engels hem devrimci tarihin teorisyeni hem de teorinin devrimcisidir.
Engels’in düşüncesinde proletarya sefalet koşullarına rağmen yalnızca acı çeken değil, bu koşulları ortadan kaldıracak güce de sahip olan sınıftır. Teorisyen-eylemci, onları yalnızca sermayenin baskısı altında acı çeken değil, yeni bir yaşam kurmak için savaşan ve buna gücü yeten insanlar olarak tasavvur eder. Siyasi tarihte yer alan binlerce çırpınışa, altüst oluşa, sınıf çelişkileri altında toplumları saran dinamizme bakıp da sınıf yerine ezilenler, madunlar, proletarya yerine prekarya gören post-Marksizmin Engels'e öfkesini anlamak zor değildir.
ENGELS VE MARKSİZMİN SİYASAL UFKU: DEVRİM
Engels'in siyasal ufku devrimdir. Engels’in doğrudan ya da dolaylı varlığı Marksizm’in devrimci yüzünün gülücüğüdür. Teoriyi siyasal pratiklerle daha fazla bağlantılandırmak ve siyasal eyleme daha fazla yer açmak Engels'in belki de en önemli katkısıdır. Komünist Manifesto'daki şu cümle Engels’in sesidir: "Tek sözcükle bizi, mülkiyetinizi ortadan kaldırmaya niyetlenmekle suçluyorsunuz. Elbette, bizim niyetimiz de zaten budur."
Engels’in yöntemi de devrimcidir. Teorisinin belkemiği olduğu kadar siyasal duruşunun da pusulasıdır bu yöntem. Bu yöntem ile Engels olguları ve toplumsal gerçekliği önceler fakat burada kalmayarak olgu ve örüntülerden genelleştirilmiş soyutlamalara ulaşır. Bu anlamda olguların gerçekliğini ampirisizme düşmeden ele alma yetkinliği mümkün olur. Siyasal duruş ise yöntemin sağladığı pusula ile sosyalist bir toplumu inşa etmek, bir amaca doğru, sorumlulukla, gayretkeşlikle yürümektir.
Felsefeyi, doğa ve toplum bilimlerini oldukça kapsamlı ele aldığı Anti-Dühring’te tam da bu yürüyüşü mümkün kılmak ister. Devrim ihtimalinin siyasal ufuktan silindiği, siyasal alanın müzakereler ve tartışmalar üzerinden tanımlandığı günümüzde bu kitap, özcülük, determinizm ve indirgemecilik iddialarıyla karşı karşıyadır. Lenin ise aynı kitap için "Anti-Duhring, sınıf bilincine sahip her işçinin el kitabı haline gelmişti" der. Marx'ı yalnızca bir entelektüel ve teorisyen olarak görmek isteyenler için Engels'i ve Lenin'i yok sayma süreci birlikte ilerler.
Engels devrimi mümkün kılacak siyasal stratejilere de sahiptir. Henüz 21 yaşındayken Berlin’de bir topçu birliğinde gönüllü askerlik görevi yapar ve askerlikle ilgili tüm bildiklerini işçi sınıfının kendini özgürleştirme mücadelesi için kullanmayı amaçlar. Tam da bu nedenle, General'dir Marx'ın aile çevresinde.
Devrimi mümkün kılacak siyasal eylemliliğin içinde de yer alır Engels. Marx'ın ölümüne kadar onunla birlikte, onun ölümünden sonra ise kendi başına, hem uluslararası işçi hareketinin hem de sosyalist hareketin gelişmesi için çalışır. Marx'ın ölümü sonrası takipçileri oldukça sınırlıyken, Engels'in ölümünün ardından, Marx ile birlikte kurdukları hareket dev bir sosyalist işçi hareketine dönüşmüştür.
MARX'I VE MARKSİZMİ ONSUZ DÜŞÜNEMİYORUZ
Engels tüm yaşamı boyunca hem devrimci özne arayışında hem de siyasal ufkunda yol arkadaşı ile birlikteydi. Marx ve Engels, siyasi eylemde de teorik üretimde de birlikteydiler. Kavramlar üzerine tartışmalar kişisel yazışmalarının önemli kısmını oluşturur. Yazışmadıkları yerde uzun uzun yürüyüp konuştular. Marksizm Engels olmadan düşünülemez. Üretmiş oldukları ortak eserler, birlikte verdikleri siyasal mücadele, yüzlerce mektup, sayısız anı ve tanıklıklar da bu birlikteliğin inkar edilemez olduğunu gösteriyor.
Kapital’in II. ve III. ciltleri bir dehadan kalan düzensiz not yığını, yorumlar, alıntılar olmanın ötesine geçebildiyse bu da Engels’in yoğun çabası sayesindedir. Bu iki cilt bir insanın yapıtıdır ama bu yapıt başka bir kimse tarafından su üzerine çıkartılamazdı. Bu inanılmaz çaba uzun yol arkadaşlığının dayanışması olarak değil de Engels'in tahribatı olarak değerlendirildiğinde ise nereye geldiğimizi biliyoruz: Kolektif üretimi, "biz'i unutan ve "ben"i, "bireyi" sahiplenenlerin durağına. Bu durakta Engels bulunmaz.
Biz biliyoruz ki sınıfla ilişkisi zayıflayan, devrim ihtimalini unutan post-Marksizmin, sol liberalizmin Engels'i reddi gayet anlaşılır teorik ve siyasal bir reflekstir. Ve yine biz biliyoruz ki dünya bir duraktan ibaret değildir.
124. ölüm yıldönümünde, biz devrime ve sosyalizme inanmış olanlar Engels'in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Hep seninleyiz General!