‘Komünist Parti olarak hayal tacirliği yapmayacağız’

Komünist Parti – İtalya, Lig-Beş Yıldız koalisyon hükümetine ve İtalya’nın içinde bulunduğu siyasi tabloya ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yayınladı. Değerlendirmede yeni hükümetin sistem karşıtı olmadığı, sistemle daha ‘uyumlu’ hale getirmek için müdahalelerde bulunulduğu saptanırken İtalya için tek alternatifin ‘sosyalizm’ olduğu vurgulandı.

Çeviri: Nükhet Akgün Bordignon

Komünist Parti – İtalya, Lig Partisi ve Beş Yıldız Hareketi’nin oluşturduğu yeni koalisyon hükümetine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yayınladı. 13 Haziran’da yapılan değerlendirmede Avrupa ve İtalya sermayesinin yaşadığı sıkışma, iç çatlaklar, İtalya özelinde bu sıkışmaların yarattığı siyasi tabloya nasıl müdahale edildiğine yer verildi. Lig-Beş Yıldız koalisyonunun ilişkin kaygıların büyük oranda burjuvazinin iç çatlaklarından kaynaklandığı, yeni hükümetin sistemi karşıtı olmadığı, yapılan müdahalelerin koalisyon hükümetini “terbiye” etmeye yönelik olduğu vurgulandı. 

Değerlendirmeyi Nükhet Akgün Bordignon'un çevirisiyle aşağıda aktarıyoruz:

LİG-BEŞ YILDIZ HÜKÜMETİ HAKKINDA DEĞERLENDİRME VE KOMÜNİSTLERİN GÖREVLERİ

İtalya Cumhurbaşkanı Mattarella’nın, Beş Yıldız Hareketi ve Lig partisinden oluşan yeni hükümetin kuruluş aşamasında Ekonomi Bakanı olarak önerilen isim Paolo Savona’yı reddetmesi ülkede bir kriz yaratmıştı. Ancak biz komünistlere göre burada önemli olan Ekonomi Bakanı olarak önerilen ismin reddedilmesinden ziyade bu reddin ardında yatan nedenlerdir.

YENİ HÜKÜMETİN KURULMASI SIRASINDA YAŞANAN KURUMSAL KRİZ

Giuseppe Conte başkanlığındaki yeni hükümetin reddedilmesinin ardında mali piyasalardaki dalgalanmaların önlenmek istenmesi ve yabancı sermayeye güven oluşturma kaygısı yatmaktadır Komünistlerin her zaman söylediği gibi siyasi seçimler ve tercihler her zaman ekonomiyi ellerinde bulunduranların çıkarlarına bağlıdır. İtalya Cumhurbaşkanı’nın yapmış olduğu son siyasi hamle de bunun bir kanıtıdır.

İtalya’da kurumsal bir kriz olarak görülen bu sorun içinde işçi ve halk sınıflarının çıkarını gözeten aktörlerin olduğunu düşünmek de başlı başlına hatalı bir yaklaşımdır. Son zamanlarda gözlemlediğimiz kadarıyla burjuva sınıfında farklı ekonomik çıkarlara sahip sektörler arasında bir hesaplaşma söz konusudur. Bununla birlikte var olan ekonomik kriz, dikey anlamda uluslararası tekeller ile küçük/orta ölçekli milli üretim arasında, yatay anlamda ise farklı kapital grupların arasında oluşmuş kırılmaları iyice belirginleştirmiştir. Beş Yıldız Hareketi ve Lig Partisi’nin bu dönemde ortaya çıkışı da hala çekingen bir şekilde olsa da bu çelişkilerin siyasi arenadaki yansımasından ibarettir.

HALK DÜŞMANI HÜKÜMET PROGRAMI

Beş Yıldız Hareketi ile Lig Partisi arasında yapılan ve hükümeti oluşturmak için üzerinde uzlaşılan programa baktığımızda, siyasi güçlerin işçi hakları ve sosyal konular hususunda hangi yöne doğru gidecekleri çok açık bir şekilde görülmektedir. Örneğin Jobs Act yasasının iptali ile ilgi hiçbir şey konuşulmamaktadır.  Hala Di Maio’nun “Jobs Act Yasası gözden geçirilmelidir” açıklamasından öteye gidilememiştir. İtalya’daki çalışma sistemi ve iş yasaları tartışmaya açılmamıştır.

Ayrıca hükümet zengin olanların ekonominin büyümesine katkı sağladığını ileri sürerek daha az vergi vermelerini sağlayacak düzenlemeler yapmayı planlamaktadır. Salvini açık bir şekilde doğru olanın bu olduğunu konuşmalarında belirtmiştir.  Ayrıca Vatandaşlık Maaşıuygulamasıyla insanlar tüketime yönlendirilmek istenmektedir. Böylelikle borçlanmanın önü açılacak ve iş alanındaki belirsiz ve güvensiz ortam tolere edilebilir bir hale gelecektir.

İnsanların konut haklarından ve bu hakkın herkese garanti edilmesi gerektiğinden bahsedilmemekte ve hatta işgal edilmiş ev ve alanların boşaltılmasının hızlandırılması üzerine çalışmalar yapılmaktadır. İtalya’nın terkedilmiş boş fabrikalar çölüne dönüşmesine ve binlerce işçinin işini kaybetmesine de neden olan delokalizasyon uygulamalarından söz bile edilmemektedir. Kısaca “popülist” güçlerin perspektifi geçmiş hükümetlerde olduğu gibi devam etmektedir. Bu durum burjuva birliğini, emeğin maliyetinin düşürüldüğü kar elde etme mücadelesinde, ortak çıkar sağlayan bir sınıf olarak karşımıza çıkarmaktadır. Bunlara ek olarak açıkça otoriter olmasa da, gerici yönelim, kürtaj ve sivil birliktelik hakkına karşı çıkmak isteyen bir aile bakanı ile  “güvenlik”, ‘göç’ ve ‘sivil hak’ temalarında kendini göstermektedir.

ULUSLARARASI SERMAYENİN FRAKSİYONLARI, ABD, BRICS VE ABD ARASINDA MÜCADELE

Diğer hükümetlerden farklı olarak bu hükümet dönemindeki temel uyuşmazlıklar, Lega ve Beş Yıldız Hareketi ile vücut bulmuş ekonomik kriz ve bu krizin üretmiş olduğu burjuvazi içinde çatlakların bulunduğu alanlarla ilgilidir.

Bu karşıtlık ve farklılıklar yalnızca küçük veya orta ölçekli şirketler ve uluslararası tekeller arasında görünmemektedir. Hem İtalya hem de Avrupa düzeyinde sermaye grupları içinde büyük sektörler bağlamında bir bölünme mevcuttur.

İtalya’da Çin, BRICS ve Rusya ile ortaklıktan avantaj sağlamakta olan ekonomik sektörler bulunmaktadır. Aynı zamanda Trump’ın Rusya ve İran’a karşı uyguladığı politikalar Avrupa sermayesini baltalamaktadır. Bu nedenle Avrupa sermaye grupları arasında Rusya, Çin ve İran ile ekonomik işbirliği içinde olmak isteyenler ile istemeyenler arasında bir bölünme ve buna bağlı bir çatışma söz konusudur. İtalya’da bazı sektörler ABD dışında farklı ülkelerle ilgilenmektedir ki, İtalya Avrupa’da İran ile ekonomik ilişki kuran tek devlettir. Bahsettiğimiz bölünme ve çatışma Amerikan tekelleri ve Almanya arasında olmak üzere NATO içerisinde de mevcuttur.

Tüm bu ilişkiler çerçevesinde ele alındığında görülmektedir ki yeni İtalyan hükümetinin kuruluşunda ABD ve AB arasında çıkabilecek olan ekonomik çıkar savaşı etkili olmuştur.

Savona’nın Ekonomi Bakanı olarak kabul edilmemesinin altında yatan neden de uluslararası gerilim ve burjuvazinin çıkarlarıdır. Yani İtalya’da yaşanmış olan bu kurumsal kriz aslında farklı siyasi fraksiyonların çatışmasından değil kendi çıkarları doğrultusunda politika üreten farklı sermaye kesimlerinin çatışmasından kaynaklanmıştır.

Bu süreçte “milli çıkar” gibi milliyetçi söylemler ise yalnızca büyük tekellerle mücadele edemeyen ve edemeyecek olan küçük ve orta ölçekli işletmeleri desteklemektedir. Böylece milliyetçilik, halk sınıflarının haklarına saldırılmakta olan İtalyan burjuvazisinin sorumluluğunu kamufle ederek ve dış bir düşman yaratarak işçiler arasında sığ bir konsensus yaratmaktadır.

BEŞ YILDIZ-LİG KOALİSYON HÜKÜMETİ

Seçim kampayaları boyunca milli egemenlik ve hakimiyet gibi kavramların üzerinde duran bu iki parti, hükümeti kurduktan sonra sistem açısından fazlasıyla ılımlı bir noktaya gelmiştir. Avrupa Birliği’nden ve Avro Bölgesi’nden çıkmakla ilgi artık tek bir kelime dahi edilmemektedir. Bununla birlikte İtalya’nın NATO ve ABD ile müttefik olmaya devam edeceğinin güvencesi de verilmiştir.

Buna rağmen İtalya ve Avrupa’nın sermaye güçleri iki farklı partiden oluşan bu hükümeti endişe verici bulmaktadırlar. Bu nedenle medya, Avrupa Birliği otoriteleri ve Başkan Mattarella bu iki partiyi karakterize eden “popülizm”in olumsuz niteliğini vurgulamış ve altını çizmiştir.

Bu dönem sadece taşların yerine oturtulmaya çalışıldığı bir dönemdir. Biliyoruz ki bu yeni politik güçler sermayenin hakim kesimleri ile uzlaşmak zorunda kalacaktır.

KOMÜNİSTLERİN GÖREVİ

Bu tabloya baktığımızda komünistlerin çok önemli bir rolünün olduğu ortaya çıkmaktadır. Görevimiz işçi sınıfının haklarını savunacak bağımsız bir politikayı ve vizyonu devam ettirmektir. İçinde bulunduğumuz dönemde gericiliğin ve otoriterleşmenin mevcut olduğunu iddia etmek gerçekçi bir yaklaşımdır. Ancak görülmektedir ki komünistler bu duruma hazırlıklı değildir. Yapılması gereken kendimizi mücadeleye bir an önce hazırlamaktır. Çünkü tarihte de görüldüğü gibi gericilik ve otoriterleşme çok hızlı bir şekilde kendine alan açabilmeyi başarmıştır.

Ülkemizin geleceği işçi sınıfını birleştirme, halk sınıflarını bilinçlendirme ve burjuvazinin çıkarları ile bu çıkarların arkasına takılmış olan geniş halk kitlelerini birbirinden ayırma kapasitemize dayanmaktadır. Burjuvazinin çıkarları ve ona eklenmiş olan geniş halk kitlelerinin birlikteliğine göz yummak ve suç ortaklığı yapmak tarihi bir hata olacaktır. Bu nedenle her gün Komünist Parti’nin ideolojik ve örgütsel anlamda güç kazanması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Biz biliyoruz ki Beş Yıldız Hareketi ve Lig Partisi’ne oy veren geniş kitleler arasında yaygın olan duygu, bu yeni hükümete destek olurken de ortaya çıkacak olan “temel güven” duygusudur. Ancak biz Komünist Parti olarak hayal tacirliği yapmayacağız. Tüm olan biteni yalnızca izleyerek vakit kaybetmeyeceğiz. Meydanlara ve çalışma alanlarına analizlerimizi götüreceğiz. Beş Yıldız Hareketi ve Lig hükümetine karşı gücümüzü, işçi sınıfının özerk mücadelesi ile NATO ve AB karşıtı işçi örgütlenmesini, halk örgütlenmesini kuvvetlendirerek göstereceğiz. Bu hükümete karşı varlığımızı emekçi sınıfların gerçek çıkarlarını ifade edebilecek yeni bir alternatifin oluşması için yorulmadan çalışarak ortaya koyacağız. Bu yeni alternatifin adı ise sosyalizmdir.