Kamu Özel Ortaklığı modeli: Devlet üzerinden sermayeye rant aktarma operasyonu!

Devlet üzerinden sermayeye rant aktarma anlamına gelen Kamu Özel Ortaklığı (KÖO) modeli, 92 ülkede yasal zeminde sürdürülüyor. Türkiye de bunlardan biri. Modelin öncüsü İngiltere'de bile artık bu model istenmezken, Türkiye'de özellikle sağlık alanında uygulanmaya devam ediliyor.

İlker Belek

Dünya Bankası verilerine göre bugün 92 ülke, kamu özel ortaklığı (KÖO) modeli konusunda yasal zemin hazırlamış durumda.

Türkiye de bunlardan birisi. Konu sağlıkta da çok popüler ve kent hastaneleri, hastane kampüsleri gibi isimlerle piyasaya sürülüyor.

NE DEMEK KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI?

KÖO, devletin özel bir konsorsiyum tarafından inşa edilmiş alt yapının kiracısı olması demektir. Sağlık, eğitim, ulaştırma gibi pek çok sektörde uygulanır.

Bu konudaki öncü ülkelerin başında İngiltere geliyor. Süreç İngiltere’de 1992’de başladı ve 1990’ların sonuna doğru hızlandı. Ama ilerleyen dönemde hem hükümetlerin yaklaşımı ve hem de halkın algısı tamamen değişti.

Bugün İngilizlerin yüzde 68’i bu işin yasaklanması gerektiği düşüncesinde. İskoçya’da oran yüzde 76’ya çıkıyor. Yeni proje sayısı da 2008’den beri hızla azaldı.

Aşağıdaki grafik durumu özetliyor. (Çizgi grafik proje sayısını, sütunlar ise yatırım tutarını gösteriyor.)

İNGİLTERE'DE ARTIK NEDEN İSTENMİYOR?

İngiltere’de KÖO konusunda ortaya çıkan olumsuz değişimin nedenleri şunlar:

Konsorsiyumların KÖO projeleri için borçlanma faizleri, hükümetin borçlanma faizinin iki katı oranında. Bu nedenle IMF bile, borçların ana yüklenicisinin hükümet olması nedeniyle, kamu borç dengesinin bozulabileceği uyarısında bulunuyor.

Yatırımlar için kullanılan sermayenin faiz oranı yüzde 8 civarında, oysa hükümetin aynı iş için 30 yıllık borçlanma faizi yüzde 3.5 gibi. Üstelik hükümetin borçlanma faiz oranı 2008 sonrasında düzenli biçimde azalırken, KÖO projelerine yatırım yapan özel sektörünki yüzde 20-33 arasında artmış.

1992’den beri gerçekleştirilen projelerin değeri 71 milyar dolar. Hükümet bu kurumları kullandığı süre boyunca bunun tam beş katını inşaatları tamamlayan şirketlere ödeyecek. Şirketler için büyük kazanç. Edinburg Hastanesi’ndeki gibi örneklerde ise, sözleşme leasing anlaşmasına dayandığı için, hükümet hiçbir zaman kurumun mülkiyetini üzerine alamayacak.

KÖO projelerine mali danışmanlık veren şirketlerin kazancının toplam maliyetin yüzde 10’unu bulabildiği belirtiliyor. Piyasada bu işi yapan dört firma var ve bunlara “büyük dörtlü” deniliyor. En büyükleri olan PWC’nin her hastane KÖO projesi için aldığı danışmanlık ücreti 625 bin ile 1 milyon dolar arasında değişiyor.

ÖZEL SEKTÖR, RİSKİ KAMUYA YÜKLÜYOR

Yüksek yatırım maliyetleri nedeniyle KÖO modelinin yatırım riskini kamudan özele kaydırmaya yaradığı, bunun ise kamu adına olumlu bir şey olduğu ileri sürülür. Ama gerçek tam tersidir ve özel sektör, riski kamunun üstlenmesi konusunda ısrarcıdır. Nitekim Türkiye’de de bunu sağlayan yasal bir düzenleme mevcut. İngiltere’nin 2015 yılındaki maliye bakanı bile bu konudan çaresizce yakınmıştı.

Daha da kötüsü söz konusu: Özelin mali riskini yüklenmiş bulunan hükümet, üzerindeki riski o tesiste çalışmaya başlayan kurum yönetimine transfer ediyor. Bu özellikle hastaneler için söz konusu. Hastaneler üzerlerine yıkılan borcu işletme mantığıyla ödemeye çalışıyorlar. Sonuç olarak yatak kapasitesini yüzde 30 oranında, personel sayısını ise yüzde 20 oranında azaltmak zorunda kaldıkları belirtiliyor. Bu durumun İngiliz Ulusal Sağlık Sisteminin kalitesini düşürdüğü açık.

KÖO, devlet üzerinden sermayeye rant aktarma projesidir ve kesinlikle sınıf mücadelesinin kapsamı içerisine girer.


Kaynak: http://www.slettgjelda.no/assets/docs/The-Uks-PPPs-disaster.pdf