'İnsanları örgütlenmeye çağırmaktan başka şansımız yok'

27 Aralık Cumartesi günü Şişli Kent Kültür Merkezi'nde 7. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirilen Konut-İş Sendikası Genel Başkanı Alican Kayhan, aynı zamanda kurucu üyesi de olduğu Konut-İş'in mücadelesini ve hedeflerini soL'a anlattı.

soL - İstanbul

Konut-İş Sendikası Genel Başkanı Alican Kayhan, sendikal örgütlenme ve Türkiye'de yaşanan siyasi krize ilişkin soL'a açıklamalarda bulundu. 

1993 yılından beri faaliyet gösteren Konut-İş'in 7 kurucu üyesinden biri olan Kayhan, "Örgütlenmek bizim yasal hakkımızdır, kimse bu hakkı elimizden alamaz" diyor ve ekliyor: "İnsanları örgütlenmeye çağırmaktan başka şansımız yok" 

Merhabalar Alican Bey. Öncelikle sendikanızın kuruluşundan bu yana verdiği mücadeleyi ve son dönemdeki hedeflerini biraz anlatabilir misiniz? 

Son dönemde örgütlenme çalışmalarımızı hızlandırmamızla birlikte üye sayımızda ciddi bir artış oldu. Sadece İstanbul'da değil; Ankara, Kayseri, Adana, Antalya, İzmir'de de hızlıca örgütleniyoruz. Mesela son bir ay içinde Ankara'da 30 yeni işçiyi örgütledik. Köyünden çıkıp şehre yeni gelmiş ya da işinden çıkarılmış insanlar genellikle sendikamıza geliyor. Biz de onlara yardımcı oluyoruz. Bazen bir kahvede toplanıyoruz, bazen başka yerlerde. Hedefimiz tabii ki örgütlenmek, daha çok örgütlenmek.

Türkiye'de büyümekte olan bir ekonomik kriz var ve bunun siyasi etkilerini şimdiden hissetmeye başladık. Sendikanızın bu sürece bakışı nedir?

Kriz yine emekçileri etkiliyor. İşten çıkarmalar arttıkça sendikamıza gelen insan sayısı da artıyor. Yani kriz derinleştikçe örgütleniyoruz. Birkaç ay içinde sendikamıza 180'den fazla kişi geldi. Sadece konut emekçileri değil, başka iş kollarında da arkadaşlar geliyor. Bu insanlara yardımcı olmak bizim görevimiz. Onları sendikaya kazandırmak bizim görevimiz.

Türkiye'de işçi sınıfının, özellikle konut emekçilerinin yaşam koşulları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İşçiler zaten ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor ancak konut işçileri insan olarak bile görülmüyor. Sıkıntılı bir iş kolunda çalışıyoruz; bir sürü dert, bir sürü sıkıntı... Her an diken üstündeyiz. Profesörüyle, avukatıyla, ilkokul mezunuyla her türlü insanla karşılaşıyoruz. Temizlikçisin, kapıcısın diye sürekli aşağılarlar... Bu oran nerdeyse yüzde 90'dır. Mesela kısa süre önce bir olay yaşandı. Üst katlarda oturan bir hane sakini, pencereden aşağı çöp atıyor. Kapıcı arkadaşımız da uyarıda bulunuyor. Bunun üzerine arkadaşımız "Sen kapıcısın ,temizlemek zorundasın" denilerek darp ediliyor. Sonrasında hukuki süreci başlattık, Konut-İş Sendikası olarak takip ediyoruz.

Başkanlık referandumu yaklaşıyor. Sendikanızın bu konudaki tutumu nedir?

Tabi ki "hayır" diyeceğiz. İçi dolu bir hayır bu; emekçi sınıfın tarafından bakan. AKP'ye oy vermiş arkadaşlarımız da geliyor buraya ve kararımızı söylüyoruz. Tercihlere saygı duyuyoruz ama sonuçta senin işine el atıyorlar, kıdem tazminatını gasp ediyorlar, yaşam koşullarını iyileştirip değiştirmiyorlar. Kış gününde insanları işlerinden, evlerinden atılıyor. Ve bütün bu olanlara muhalefet sessiz kalıyor. Parlementoda da muhalefet yapılmıyor ayrıca.

"Parlemento içindeki muhalefet işi yaramıyor" diyorsunuz. Peki, sizce nasıl bir yol izlenmeli?

Ben hayata bir işçi olarak bakıyorum. Biz "hak verilmez, alınır" deriz her zaman. Emeğin için, alın terin için mücadele aracın bazen bir sendika olur, Konut-İş olur, parti olur... Bir gerçek var, insanların örgütlenmesi lazım. Türkiye de 25 milyon işçi varsa ve bunların 1 milyonu bile örgütlü değilse, bu sendikaların ayıbıdır. Zaten günümüzde sendikalar da kötü yönetilmektedir. Birinin altında Mercedes, birinin altında başka bir lüks araba... Bu tip sendikacılık, sınıf sendikacılığı değildir.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Biz bu işe 7 kişi başladık. İlk başlarda hala kapıcılık yapıp gizlice sendikaya gidip geliyordum. Eşim ve cocuklarım yardımcı oluyorlardı. Bir gün benim iş akdimi fes ettiler. Ben de dava açtım ve kazandım. Örgütlenmek bizim yasal hakkımızdır, kimse bu hakkı elimizden alamaz. Biz bunu, çevremizdeki insanlara sürekli anlatıyoruz. İnsanları örgütlenmeye çağırmaktan başka şansımız yok.