‘İş güvenliği uzmanları ayağa kalkıyor’

İş güvenliği uzmanları kendi pankartları ile 1 Mayıs’a katılıyor. İş kazalarından sorumlu tutulan, uzun sürelerde ve düşük ücretlerle güvencesiz çalışma koşullarına sahip olan iş güvenliği uzmanları, ‘İş güvenliği uzmanları ayağa kalkıyor' pankartıyla 1 Mayıs meydanında yerini alacak. soL Haber iki iş güvenliği uzmanıyla iş kazalarını, mesleklerini yerine getirmeye çalışırken…

İşçi sağlığı ve iş güvenliği, emekçilerin sağlıklı ve güvenli koşullarda yaşaması ve çalışmasını ve bu koşulları oluşturmak için yapılacak çalışmaların bütününü kapsıyor.  İşçinin sağlığının “iyilik hali”nin sağlanması işyerini aşan niteliklere sahip.  Ancak bugün Türkiye’de işçilerin sağlığı, sadece işyerine sıkıştırılmakla kalmıyor, kamucu anlayış terk edilerek işçiler, çok daha güvensiz ve sağlıksız koşullarda çalışmaya itilmiş durumda. Asıl önemlisi işçi sağlığı ve iş güvenliği, üzerinden para kazanılan bir sektör haline getirildi.

Türkiye’de ölümlü iş kazalarının sayısı her yıl artıyor. 2017 yılında iki binin üzerinde işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Toplumun tüm kesimleri iş kazalarının ve özellikle ölümlü iş kaza sayılarının yüksek olmasından -bu işin fıtratında var diyenler hariç olmak üzere- rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yeterince çalışma yapılmadığı fikrini paylaşanlar azımsanmayacak kadar çok. Ve ölümlü iş kazası sayısındaki artışı durdurmak için önlem alınması konusunda herkes hemfikir. Yasa maddeleri, yönetmelikler değiştiriliyor, her yeni durum için önleyici maddeler ve yaptırımlar getiriliyor. Ancak ne yapılırsa yapılsın iş kazası sayısı azalmıyor: Sistemin bir bütün olarak “yama tutmadığı” ifade edilebilir.  Patronların iş güvenliğine ilişkin alınacak önlemleri masraf olarak görmesi her yıl onlarca işçinin ölümüne neden oluyor. Oysa ki yüz liralık bir emniyet kemeriyle işçinin hayatını kurtarmak çoğu zaman mümkün.

Devletin işçiyi değil patronu koruması, patronları işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında önlem almaya zorlamaması işçi sağlığı ve iş güvenliğini patronların insafına terk etmesi anlamına geliyor.

Bütün bu karmaşa içerisinde 2012 yılında çıkarılan yasa ile iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin çalıştırılması zorunlu hale getirildi. Ve bu, alanın ticarileşmesinin önünü açtı. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, çoğunlukla ara yapı olarak konumlandırılan ve hizmet satmak için yapılandırılan ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) vasıtası çalıştırılıyor. Ticari kurumlar olan OSGB’lerin önceliği elbette kâr elde etmek oluyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sahadaki uygulayıcılarından olan iş güvenliği uzmanlarından Ömür Yaşayan ve Lale Fide Durak ile görüştük:

ÖNEMLİ OLAN TEHLİKEYİ KAYNAĞINDA YOK ETMEK

İş güvenliği uzmanlarının sorunları neler?
Ömür:
İş cinayetleri 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu yayınlandığı günden bugüne artarak devam ediyor. Büyük umutlarla hazırlanan, “muhteşem yasa” diyerek önümüze sunulan yasanın çıktığı tarihten bu yana iş cinayetlerinde sayısal verilerde bir değişiklik olmadı. Bu gerçek tüm çıplaklığıyla önümüzde duruyor.

Soma katliamının yıldönümü yaklaşıyor. “Fıtratında“ var demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan. Facia günü kurtulan bir işçinin bir yıl sonra çalıştığı inşaatta elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesi “fıtrat”ın ne olduğunu gösterdi. Soma katliamının gerçekleştiği Eynez Maden Ocağı'nda 16 Aralık 2017’de bir işçi daha iş cinayetinde hayatını kaybetti, 16 yıllık AKP iktidarı boyunca iş cinayetlerini “kader”, “fıtrat” diyerek normalleştirmeye çalışan bu gerici ve sömürü düzeninde iş güvenliği uzmanları nefes almaya çalışıyor.

Hatırlayacaksınız, işçi sağlığı ve güvenliği hizmetini gerçekleştirmek için şantiyeye giden iş güvenliği uzmanı Cihan Ünal hayatını kaybetmişti. Çalışırken iş cinayetlerinde biz de hayatımızı kaybediyoruz.

İş cinayetlerinde asıl sorumlu sermaye düzeni olmasına rağmen biz iş güvenliği uzmanları gözaltına alınıyor ve tutuklanıyoruz.

İş güvenliği uzmanlarının aylık 217,5 saatlik hizmet süresinin OSGB’lerce sonuna kadar kullanılmak istenmesi, bir gün içerisinde birden fazla işyerine giderken yolda geçen sürelerin çalışma sürelerinden sayılmaması iş güvenliği uzmanlarının uzun saatler boyunca çalışmasına sebep olmakta. İş Yasası’nda haftada 45 saat, ayda 180 saat çalışma saati belirlenmiştir. Üzerinde yapılacak fazla çalışma süreleri de yılda 270 saat olarak sınırlandırılmıştır.  Buradan anlaşıldığı üzere bir iş güvenliği uzmanının işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına göre çalıştırılmadığı söylenebilir. 

OSGB’de çalışan iş güvenliği uzmanlarının karşılaştıkları sorunları üç başlık altında toplayabilirim:

  • İş güvenliği uzmanı, ilgili mevzuat gereğince patronlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) ve mahkemeler arasında sıkışmış bir vaziyette. Yaptığı iş konusunda işverene karşı sorumlu. Görevini tam yapamazsa ÇSGB’nin yaptırımına maruz kalıyor. 
  • Danışmanlık yaparken işyeri için öngörülen saatler az ve gün içerisinden birden fazla işyeri ziyareti yapılması çalışma verimini düşürüyor.
  • İş güvenliği uzmanları için belirlenen bir ücret tarifesi olmaması yaşamsal faaliyetimizi sağlayamayacak noktaya getiren ücretler almamıza neden oluyor.

İş güvenliği uzmanları işçi ve patron arasında mı kalıyor?
Gerici sömürü düzeni işçilerin sağlık ve güvenliklerini işyerine sıkıştırmış. Devlet bu konudaki görev ve yükümlüklerini patronlara devretmiş. Bu nedenle iş güvenliği uzmanlarını bağımlı hale getirdi.

Parasını kendi patronundan alıp ve onu denetlemekle yükümlü olan bir meslekten bahsediyoruz.

İş güvenliği kültürünün oluşmadığı ülkemizde, iş güvenliği uzmanlığı denetlerken doğrudan veya dolaylı olarak patronun müdahalesi ile karşılaşan, psikolojik olarak patrona karşı bağımlı hissedilen bir meslek. Nasıl işçi ve patron arasında kalmasın ki?

Biz iş güvenliği uzmanlarının tehlikeleri önlemek için bildiği ve çalışmalarımızda öncelikle uyguladığımız bir çözüm var: Tehlikeyi kaynağında yok etmek. Bu kuralı iş güvenliği uzmanlarının patronlarla ilişkisine uygularsak, işyerinde güvenlik için önce patronunun yarattığı zorlukları yok etmek gerekiyor.

PATRONLAR İŞİ YAPMAMAK YERİNE GEREKİRSE ‘KAN PARASI' ÖDEMEYİ TERCİH EDİYOR

İş cinayetlerinin nedeni sizce nedir?
Lale Fide:
 İş kazalarına bilinçli olarak iş cinayeti dememizin nedeni yaşanan kazaların göz göre göre yaşanıyor olması. Kazalar engellenebilecekken daha fazla kar hırsı nedeniyle patronlar tarafından gerekli önlemler alınmıyor. Daha çok para kazanabilmek için işçilerin hayatı hiçe sayılıyor ne yazık ki! Bu yüzden iş cinayetlerinin temel sebebi, aslında bu sistemin kendisi. İşçilerin güvenliği için tüm önlemleri almak kapitalizmin mantığına ters.

İş cinayetleri nasıl önlenir?
Lale Fide: İş cinayetlerini engellemek için bir işin en başından sonuna kadar risk değerlendirmesinin yapılması ve o değerlendirmeye göre önlemlerin alınması, gerekirse işin baştan yapılandırılması gerekir. Bu bazen o işi hiç yapmamak anlamına da gelebilir. İşi hiç yapmamak ya da en baştan planlamak gibi büyük kararların alınabilmesi için insan yaşamının değerli olması gerekir. Halbuki bugün insan yaşamının değeri para ile ölçülebiliyor. Bir patron insan yaşamı pahasına bir işin yapılmasına karar verebiliyor. Çünkü bir patron tüm olasılıkları karşılaştırdığında en kârlı çözüm olarak; gerekirse insanların ölmesi ve “kan para”larının ödenmesi ama eninde sonunda o işin yapılması olduğunu görüyor. Bu yüzden en temelde, kâr üzerine kurulmuş ve insan yaşamının satın alınabildiği bu düzenin değiştirilmesi gerekiyor.  

Bu yıl 1 Mayıs neden önemli?
Lale Fide:
 1 Mayıs’a katılmak bu sömürü düzenine karşı sesimizi yükseltmek, seçimlere doğru giderken muhaliflerin sokakta olduğunu göstermek için önemli. 

1 Mayıs işçilerin patronlar karşısında hak talep etmesi demek. 12 saatlik çalışma süresinin 10 saate, sonra 8 saate düşürülmesi demek. Kadınların eşit ücret istemesi, kreş istemesi, analık izni istemesi demek. Çocukların çalıştırılmaması demek. Bu talepler sağlıklı ve güvenli çalışma talepleri zaten. Patronlar giderek sağlıksız çalışma koşulları yaratıyor, kazanılan haklar birer birer geri alınıyor. Üstelik bu durumdan kimse muaf değil. Esnek çalışma saatleri ve benzeri uygulamalarla özellikle ofiste çalışan işçilerin çalışma süreleri oldukça uzadı. Buna mobbing, performansa bağlı çalışma gibi faktörler eklendi. İş güvenliği uzmanları da benzer koşullarda çalıştırılıyor. Emeği ile geçinenlerin tamamı giderek daha zor çalışma ve yaşam koşulları ile karşı karşıya ve kapitalizm bunu artık baskılayarak zorla kabul ettiriyor. 24 Haziran’daki seçimler de bu zorun, bir örneği. OHAL döneminde geçirilmiş torba yasalarla, meşru olmayan oylamalarla seçime gidiliyor. Bu 1 Mayıs’ta bunun için de alanlarda olmak çok önemli.

Neden 1 Mayıs'a katılmak gerekiyor? 

Ömür: Sermayenin kâr hırsı ile şekillenen rekabet ve birey odaklı yıkıcılık açıkça günlük hayatımızı çok etkiliyor. Çalışanların yalnızlaştırıldığını ve her türlü baskı kurulan bir ortamın inşa edildiğini görüyoruz. Bizler de emek gücümüzü patronlara satan işçileriz. Ancak iş güvenliği uzmanlarının işveren temsilcisi gibi konumlandırılması onların işçi sınıfına ait olduklarını unutturuyor.

İş güvenliği uzmanları, iş tanımlarının gereği işçilerin sağlığından ve güvenli olarak işlerini yapmaları konusunda görev üstleniyor. Ancak değindiğim güçlükler bunları yerine getirmelerini zorlaştırıyor. Bir de üstüne iş cinayetinin sorumlusu haline getiriliyor.

Bu yüzden iş güvenliği uzmanlarının haklarını araması gerektiğini ve işçi sağlığı ve güvenliğine dair sorunların ardında aşırı kâr hırsının yattığını, bir sınıf savaşımı meselesi olduğunun bilincinde olup sınıfı ile yanı işçi sınıfıyla birlikte mücadele örmesi gerektiğini düşünüyorum. 

İş güvenliği uzmanları, tüm zorluklara karşın doğru ve iyiden, insandan yana olana taraf olmalı ve bu gerici sermaye düzeni ile mücadele etmelidir. 

Bu mücadelenin en büyük göstergesi örgütlenmek. Ben Türkiye Komünist Partisi üyesiyim. İş güvenliği uzmanlarının yaşadığı sorunlar çerçevesinde her aşamasında destek olan bir örgütüm var. İşçi sağlığı ve güvenliği mücadelesini büyütmek için birlikte hareket etmek çok büyük bir önem taşıyor.

1 Mayıs’a iş güvenliği uzmanları kendi pankartlarıyla katılacak, ben de o pankartın arkasında yürüyeceğim. 

Bu ülkede iş cinayetlerinin “kader-fıtrat” olarak adlandıran bu karanlık gerici sermaye düzenine karşı eşit ve özgür bir ülke için 1 Mayıs’ta alanda olacağım. Tüm işçi iş güvenliği uzmanlarını TKP kortejinde yer alacak “İş Güvenliği Uzmanları Ayağa Kalkıyor” pankartı ile yürümeye davet ediyorum.