Caravaggio'nun “Jerome”u – AKP'nin “vanitas”ı

İsa'nın ölümünün üzerinden henüz 350 yıl geçmişti ki, ortalıkta "Eski" ve "Yeni Ahid"i bir arada içeren "İncil"in Latince birçok nüshası dolaşıyordu ve bunların çoğu kusurluydu.

Bu durumu düzeltmek adına Papa Damasus, “bilge dostum” dediği Jerome'dan (sonradan kilise tarafından kendisine "Aziz" unvanı verilir) "Ahid"lerin Latince versiyonlarını gözden geçirmesini ister. Bunun üzerine Jerome, 383′te önce dört "İncil"i gözden geçirir, ardından "Mezmurlar"ın Latince metinlerini düzene koyar.

384′te İsa'nın doğum yeri Betlehem'e yerleşen Jerome, orada bir Yahudi'den İbranice öğrenir. İbranicesini ilerlettikten sonra "Eski Ahid"in İbranice nüshasına bakar, tercümelerin gerçekten de çok kötü olduğunu görür ve "Eski Ahid"i İbranice orijinalinden tercüme etmeye karar verir. Jerome, İbranice orijinalinden "Eski Ahid"in eksiksiz Latince tercümesini tamamlayan ilk çevirmen olarak tarihe geçer.
İtalyan ressam Michalengelo Merisi da Caravaggio, hayatının son yıllarına yakın bir zamanda, 1606 yılında tamamlar “Aziz Jerome” tablosunu. Karşı-Reform hareketinin sanatçıları arasında yer alan Caravaggio, bu hareketin diğer düşündeşleri gibi, yaratımlarında, dinsel temalara ağırlık verir.

İhtimal ki, çalışmaya başlamadan önce, Caravaggio'nun imgeleminde Jerome için en uygun mekan, Betlehem'deki bir kilisenin kendisine tahsis edilmiş odasıdır ve biz Jerome'u bu tabloda kendinden geçmiş bir halde o odada çalışırken görürüz.

Caravaggio, Jerome'un başının üzerindeki Azizlik payesinin simgesi haleyi öyle bir resmetmiştir ki o hale, sanki doğduğu günden beri Jerome'un başındaymışçasına doğal ve Jerome da o haleyi fark edemeyecek denli yoğun ve mütevazı bir çalışma halindedir.

Bu yoğunluk ve mütevazılık hali Jerome'u, Caravaggio'nun ve dolayısıyla da bizim gözümüzde 'doğru' ve 'güvenilir' bir insan-aziz kılar. Bu, aydınlıktan uzak loş çalışma odasında Jerome'a eşlik eden tek 'varlık' bir kurukafadır. Kurukafa ise burada bir simgedir.

Resimde “vanitas” olarak adlandırılan ve kurukafa, kum saati, sönmüş mum gibi nesnelerle simgelenen akım, ölüme ve hayatın geçici doğasına yapılan göndermeler silsilesidir. Bu kurukafa simgesiyle anlatılmak istenende biz, ülkemizde özellikle son birkaç yıldır, tabutların üzerine serilen yeşil çuhaya işlenen “her canlı ölümü tadacaktır” yazısının Hıristiyancasını görürüz.

Jerome'un, Caravaggio'nun yorumunda da açıkça gördüğümüz 'doğru' ve 'güvenilir' olma kaygısıyla sürdürdüğü bu çaba, kuşkusuz onu, kendinden önceki tüm “Ahid” çevirmenlerinden farklı kılıyor. Ama Jerome'un diğerlerinden farkı, bunun ötesine geçemiyor. Geçemez de zaten.
Çünkü Jerome, gerek kendinden önce ve gerekse de kendinden sonra gelen tüm “Ahid” çevirmenleriyle aynı kaderi paylaşarak onlarla ortaklaşmaktan tüm “aziz”liğine rağmen kurtulamaz: Çevrilen eser, kutsal bir metindir ve bu metne, çevirmenin en ufak bir yorum katma hakkı yoktur.

Hakkını vermek lazım AKP de, en az Jerome kadar 'doğru' ve 'güvenilir' bir partidir. ABD-AB nezdinde AKP, ülkenin şu an bulunduğu konjonktürde iktidarda olması gereken en 'doğru' ve yine aynı odağın istemlerini kayıtsız şartsız yerine getirme basireti açısından da en 'güvenilir' partidir.

Bu doğruluk ve güvenilirlik hali ile 'kutsal' ABD-AB halesinin başının üzerinde dönenip durma hakkını çoktan kazanan AKP, gerici-piyasacı karakteriyle neoliberal politikaların en azgın savunucusu-yürütücüsü olarak Türkiye siyasi tarihinde özel-farklı bir yere oturmuştur.
Ancak tüm bu özel-farklı karakterine rağmen, AKP'nin de kendinden önce gelen diğer iktidar partileri gibi, miadı dolduğunda, o ağababaları tarafından tarihin çöplüğünde yerini alması kuvvetle muhtemeldir.

Bu kuvvetli muhtemelliğe rağmen, gelin ve bakın.

Gelin ve bakın...

Bu partinin, aydınlıktan uzak loş tablosuna daha yakından bakın.

Bakın ve görün AKP'nin gerçek miad “vanitas”ını...

Hemen yanıbaşında duruyor o “vanitas”...

Ne kurukafa, ne kum saati, ne sönmüş mum, ne de ABD-AB sömürgenleri...

Gelin ve bakın...

Daha yakından bakın o “vanitas”a.

Gördünüz değil mi?..

Nedim Serkan Durak