İsviçre ve yabancılar

İsviçre Halk Partisi (SVP) ırkçı ve yabancı düşmanı parti yöneticileri minare refarandumu sonrası zafer sevincine kapılarak, daha geniş kapsamlı yeni referandum önerisi kararı aldılar.

Minare referandumu için yeterli sayıda imza toplandığı basın aracılığı ile kamuoyuna duyuruldu, Ocak 2010 tarihi itibariyle 210,919 geçerli sayıda imza toplandığı ve 2012 yılına kadar hedefledikleri seri referandum kararlarının devam edeceğini duyurdular.

Bu kapsamda ilk olarak yapılacak referandumda göçmenler yasası yeniden düzenlenecek, polise genis yetki verilecek ve göçmenlerin çalışma ve ikamet etme haklarının iptal edilmesi kolaylaştırılacak, göçmenlerin kendi memleketlerine gönderilmeleri için ilgili kurumlara geniş yasal yetki tanınacak.

Grev ve kavga eylemine katılan göçmenlerin derhal yurtdışı edilmesi halinde, ilgili kurumların kararlarına göçmenlerin itiraz etme hakları da olmayacak.

Gerek çalışma amaçlı gerekse de evlilik nedeni ile ülkeye yeni gelecek olan göçmenlerin durumları da zorlaştırılacak, ülkeye yeni gelecek olan insanlar, Isviçre'de resmi dil olarak kabul edilen, Almanca, Fransızca ve İtalyanca dillerinden her hangi birisini bilmeyenler, kendi ülkelerindeki İsviçre konsolosluklarınca imtihana tabi tutulacaklar ve yeterli yabancı dil bilmeyenler ülkeye gelemeyecekler.

İsviçre’de iktidar ortağı da olan aşırı sağcı İsviçre Halk Partisi’nin (SVP) girişimi sonucu, göçmenlerin İsviçre vatandaşlığı kazanıp kazanmamasına halkoyuyla karar verilmesini öngören referandumun daha önce halkoyu ile reddedilmesinin ardından, SVP'liler yeni formülleri gündeme taşımaya çalışıyorlar.

Yeni hazırlanmak istenen yasaya göre, göçmenlerin İsviçre vatandaşı olabilmeleri için ilk etapda imtiyazlı bir vatandaşlık yasası uygulanacak. Yeni imtiyazlı vatandaşlığın belli bir süre deneme süreci olacak, sürenin ne kadar olacağını ilgili kurumlar belirliyecek, sonra yerel yönetimlerin de uygun görmesi halinde yeni imtiyazlı vatandaşlık normal vatandaş statüsüne alınacak.

İsviçre Halk Partisi’nin hedeflediği değişiklikler sadece bunlarla da sınırlı değil, yabancılara yönelik olarak, sosyal yaşamı doğrudan etkileyecek olan uygulamalarda önümüzdeki dönemlederde gündeme getirilecek, buna göre, yüzme havuzları ve jimnastik salonlarında müslümanların giyindiği kapalı giysiler de yasaklanacak, ancak bu konuda ülkeye turist olarak gelip de geçici olarak bu alanlarda faydalanmak isteyecek olan turislere nasıl bir uygulama getirileceği ayrı bir soru işareti.

İsviçre Halk Partisi’nin gerçekleştirmek istediği diğer bir uygulama ise yerlilerin ve yabancıların çocuklarının ayrı sınıflarda eğitim görmesini amaçlıyor. Bu zihniyete göre, yabancı kökenli çocukların okulda düzgün konuşamadıkları ve kendi çocuklarının da yabancıların çocuklarından etkilendiği için çocuklarının konuşma bozukluğu yaşadığı iddia ediliyor, bu gerekçe ile yerli ve yabancı çocukların ayrı ayrı sınıflarda eğitilmesini istiyorlar.

İsviçre Halk Partisi SVP nasıl bir partidir?
İsviçre'de federal bir devlet yapısı olduğu için her kanton da (il) yerel yönetim özerkliği gereği siyasi partiler, sendikalar ve dernekler federatif bir örgütlenme yapısına sahipler. Merkez tüzüğe bağlı kalma kaydıyla bu partilerin her kantonda farklı isimleri olabiliyor, « Schweizerische Volkspartei » SVP yani İsviçre halk partisi Almanca ve İtalyanca konuşulan kantonlarda bu isim ile faaliyet yürütüyor, Fransızca konuşulan kantonlarda ise « Union démocratique du centre » UDC yani demokratik merkez birligi ismi ile faaliyet yürütüyor. İsviçreliler bu partinin bir köylü partisi olduğunu söylüyorlar, siyasi çizgisini ise merkez sağ parti olarak adlandırıyorlar. Ancak 1980’li yıllarda aşırı sağcı faşizan grupların da bu partiye gönüllü katılmaları sonucu bu parti 1980 sonrası yapılan seçimlerden hep birinci parti olarak oy potansiyelini yakaladı ama günümüzde merkez sağ konumunun çok ötesinde ırkçı ve aşırı sağcı faşizan bir parti konumuna geldi.

İsviçre demokrasisinin acayipliği
İsviçre yasalarına göre her yeni yasa halkoyuna sunularak gerçekleşiyor, böylece ülkede doğrudan demokrasinin uygulandığına inanılıyor. Bilindiği gibi İsviçre'ye referandumlar ülkesi de deniyor, sık sık seçim ve referandumlar yapıldığı için halkın çoğunluğu genellikle seçime ilgi duymuyor ve seçimlerde oy kullanmıyorlar, yasalar gereği kullanılan oylar geçerli olduğu için bazı dönemler referandumlara katılım oranı yüzde kırk civarında dahi olabiliyor, yani azınlığın oyları ile yasalar gerçekleşebiliyor.

İsviçre'de bazı kantonlarda göçmenlerin de yerel yönetimlerde oy kullanma hakları var, ayrıca ülkede yaşayan göçmenlerin çoğunlugu da çifte vatandaşlık statüsündedirler, yapılan bazı anketlere göre tıpkı yerli halk gibi göçmenlerin de çoğunluğu seçimlerde oy kullanma haklarını kullanmıyorlar. Diğer bir anket sonucu ise oldukça çelişkili, bir anket sonucuna göre, oy hakkı olan yabancıların çoğunluğu bu yabancı düşmanı ırkçı partiye (SVP) oy vermektedirler. Çünkü SVP’nin iddiasına göre ülkedeki işsizlik ve zor koşulların birincil sebebinin yabancılar olduğu söyleniyor, kendileri de yabancı olmalarına karşın, ceplerindeki paşaport ile kendilerini İsviçreli olarak tanımlayabilen bu kesimler, Türkiye’den ve diğer ülkelerden gelenlerin çoğunlugunun zaten kendi ülkelerinin kırsal yörelerinden gelmiş ve eğitim seviyeleri de oldukça düşük olan geniş bir insan kitlesi, aslında kendilerine düşman olan bir partiye seçimlerde oy verebilmektedirler.

Bazı sisyasi yorumculara göre, SVP 2011 yılında yapılacak olan ulusal parlemento seçimlerinde tek başına iktidar olabilmek için kendisini hazırlıyor deniyor, SVP’nin bu hedefi elde etmesi halinde ülkede derin bir kaos ortamına girilmesinin kaçınılmaz olacağı iddia ediliyor. İsviçre'de her geçen gün örgütsüzlük ve kendi kaderlerine terkedilmiş bir konuma bürünmüş olan göçmenler topluluğunu gelecekte çok zorlu günler bekliyor.
(Ali Azad - İsviçre)