Yeni Arap bankaları yolda

Arap Bankalar Birliği Başkanı Adnan Ahmet Yusuf, Bank Audi dışında da Arap bankalarının Türkiye'ye girmeye hazırlandığını duyurdu. Hali hazırda yüzde 43'ü yabancıların elinde olan bankacılık sektörü, bu atakla birlikte biraz da "Araplaşmış" olacak.

Son yılların en çok konuşulan konularından olan Körfez sermayesinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yöneleceğinin somut ifadesi, dün Arap Bankalar Birliği Başkanı Adnan Ahmed Yusuf Abdulmalek tarafından yapılan açıklama ile dile geldi. Arap bankalarının Türkiye'ye girişine dair yeni gelişmeleri duyuran Abdulmalek, Körfez ülkelerinden özellikle de Katar'dan büyük sermaye gruplarının Türkiye'deki bankacılık sektörüyle ilgilendiklerini ifade etti.

Abdulmalek, "bundan sonra Arap bankalarının Türk bankacılık sistemindeki bankalara ilgisi artacak. Körfez ülkelerinden, Katar'dan büyük gruplar ilgileniyor. Eğer önleri açılırsa burada sıfırdan bankacılık yapmak isteyen Arap bankaları da var. Kişisel konuşmalarımızdan biliyorum ki, Türkiye piyasasına gelmekle, Emirates International Bank ve Qatar International Bank gibi bankalar ilgileniyorlar. Türkiye'de bankacılıkta sadece ortaklık veya satın almak şeklinde değil, sıfırdan da gelmek isteyenlerin olduğunu biliyorum" dedi.

Arap sermayesinin işaret fişeği Bank Audi oldu
Ekim ayı sonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) 300 milyon dolar sermayeli, mevduat bankası kurulmasına izin verdiği, Lübnan'ın en büyük bankacılık gruplarından biri olan Bank Audi, Türkiye'de 14 yıl aradan sonra mevduat toplamak için sıfırdan izin alan ilk banka olmuştu.

Bank Audi'ye mevduat izni verilmesi, bankacılık sisteminden kaynaklanan ve büyük faturaların ödendiği 2001 krizinden sonra Türkiye'de sıfırdan bankacılık izni verilen ilk lisans olmasının yanı sıra, Arap sermayesinin son yıllarda AKP’nin siyasi hamleleri ile de bağlantılı olarak Türkiye'ye girişine dair en somut örneklerinden birini oluşturuyor. Mevduat bankacılığında Bank Audi ile başlayan sürecin başka Arap bankalarıyla devam etmesi beklenirken, 22 ülkeden 490 bankanın üye olduğu Arap Bankalar Birliği'nin Başkanı Abdulmalek de, Dubai İslamic Bank başta olmak üzere, katılım bankacılığı alanında da girişimlerde bulunulduğu bilgisini verdi.

Arap sermayesi ile AKP bağlantısı
Arap sermayesinin son yıllarda Türkiye'ye girişinin hızlanması, AKP'nin siyasi hamleleri ile de bağlantılı olduğu medyada en çok işlenen bir konu oldu. Özellikle de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Ocak 2009'da Davos'taki "One minute" şovundan bugüne AKP'nin izlediği dış politikanın, Körfez sermayesinin dünya krizinin yaşandığı dönemde Türkiye ekonomisinin çökmesini engelleyecek şekilde girişini hızlandırdığı tartışması yapıldı. Hatta Arap Bankalar Birliği'nin, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta yapılan bir toplantıda Başbakan Tayyip Erdoğan'a "2010 Liderlik Ödülü" vermesi, Başbakan'ın "One minute" çıkışının ardından AKP'nin Arap dünyasında prestijinin arttığına işaret olarak gösterildi.

AKP hükümeti döneminde, kayıt altına alınmış Körfez sermayesi özelleştirme ihalelerine katılmış, birçok kamu arazisini satın almış ve şirket satın alma işlemlerine imza atmıştı. Körfez sermayesi Türkiye'de bir koyup beş alırken, hükümetin ekonomi yönetimi ve yandaş basın, Arap sermayesinin hangi koşullarla çekildiğine ilişkin en ufak bir değinme içermiyordu. Dünya krizinin patlak vermesinin ardından girişin hızlandığı ve Türkiye'ye kayıt dışı yollardan da girerek daha fazla değerlenme yolları arandığı, ancak, bu kayıt dışı girişin devam edip etmeyeceği ve büyüklüğü ekonomi çevrelerinin önde gelen tartışma konusu olmuştu.

Türkiye'ye "esrarengiz" sermaye girişleri, krizin patlak vermesinden hemen sonra Ekim 2008'de ivme kazanmış, Ekim'de, 7,4 milyar dolar gerçekleşen kayıt dışı sermaye girişi, Ocak 2009'daki Davos şovuna kadar sürmüştü. Kayıt dışı sermaye girişinin "One minute" çıkışının ardından ise herhangi bir sıçrama yapmadan, krizle başlayan dönemdeki trendini koruyarak devam etmesi, Arap sermayesini AKP'nin dış politika "başarı"larından başka etmenlerin belirlediğini düşündürmüştü.

(soL-Ekonomi)