Tunç Sipahi yazdı: Şimdi ne olacak? Büyüme, faiz, kur ve diğer her şey

'Seçimlerde şaşırtan şey MHP-BBP-SP-AKP toplamının yüzde 60-65 arasında olması değil. Bu hep böyleydi. Erdoğan, "Erdoğan'sız AKP" olmayacağını kabul ettirdi. AKP'ye de başkalarına da. '

Tunç Sipahi - soL
Seçimlerde yabancı fonların ve yatırım bankalarının tahmin ettiği sonuçlar elde edildi. Bu fonlar ve bankalar, AKP'nin yüzde 45 civarında bir oy almasının siyasi istikrar manasına geleceğini ve Türkiye'de mali piyasalardan para kazanmaya devam edebileceklerini düşünüyorlardı. Nitekim borsa ve kur derhal cevap verdi Değerlemelerin düşük kaldığı -yani hisse senetlerinin ucuz olduğu- görüşü, TL'nin gelişmekte olan ülkelerde en fazla açığa satılan para birimi olduğu saptamasıyla birleşti. Gelişmekte olan ülkelere dönük bir pozitif algılama dalgası da ortalıkta olunca, şimdilik seçim sonrası atmosfere en az cevap veren önemli kalem faiz oldu. Bu algı gerçeği yansıtıyorsa, yani önümüzdeki aylar boyunca "mini ralliyi" aşan bir ilgi, alaka olacaksa, faizlerin düşürülmesi gerektiğine dair imaları sıklıkla duyacağız demektir.

Fakat ekonomik temeller algı dalgaları, mali piyasalardaki modalar yüzünden birkaç günde değişmez. Temeller aynı: En son Dünya Bankası 2014 büyüme tahminini yüzde 3.5'ten yüzde 2.4'e düşürdü. Ekonomi soğumaya devam edecek: Yavaşlayacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yavaşlama fazla hissedilmeyebilir. Özellikle kamu harcamaları ve transferler hızla devam ederse ve zamlar ertelenirse, "işlerin fazla bozulmadığı" algısı oluşturulabilir. Fakat 2015 yılındaki genel seçimlere kadar 14 ay var. Bu süre çok uzun ve yavaşlamanın etkileri hissedilecektir.

İmalat sanayisinin önemini kaybettiği bir ekonomi
Rivayet muhtelif. Fakat sanayi ve imalat sanayisinin GSYH payı gerilerken, potansiyel büyüme hızı da düşüyor.1998-2001 arası gerileme belirgin: AKP ile başlamadı, ama sürüyor. Verimlilik artışı ağırlıklı olarak imalat sanayisinde olduğu için, imalatın önemi azalınca verimlilik de artamıyor. TFV (toplam faktör verimliliği) uzun dönemde nasıl bir performans beklenebileceğinin en önemli göstergelerinden birisi. TFV nerede? Aydoğuş, Çolak ve Lenger (2012): Yüzde 2.6 ölçerken Yeldan (2013): Yüzde 20.2. Bu durumda potansiyel büyüme hızının düşmemesine imkan yok. IMF yüzde 3.9 ölçüyor. Yüzde 3-4 aralığında bir büyüme hızının bile kolay kolay ulaşılamayacak bir hız olduğu görülmeye başlıyor.

Ana Faaliyet Kollarına Göre GSYİH’nin Dağılımı (%)

*Vergi ve Sübvansiyonlar-Dolaylı Ölçülen Mali Aracılık Hizmetleri Kaynak: TÜİK

Seçilmiş Ülkelerde Büyüme Bileşenlerinin GSYİH Büyümesindeki Payı (%)

*Veriler 2000-2009 dönemini kapsamaktadır Kaynak: Aydoğuş ve diğerleri 2012 Yeldan ve Diğerleri Atiyas ve Bakış

Orta Doğu ve Afrika'ya ihracat yapıyoruz, ihracat pazarlarımızı çeşitlendiriyoruz AB’ye mahkum değiliz derken, ancak düşük teknolojk içerikli ürünlerde rekabet gücü olabilen bir ihracat yapısına geldik dayandık. Tekstil ve demir-çelikte yüksek rekabet gücü, makineler ve taşıt araçlarında ortalama, kimya sanayii, tıp ve eczacılık ürünlerinde düşük rekabet gücü. MENA’ya yönelmek ve ihracatta AB’ye bağımlılığı azaltmak olumluydu. Fakat bu durumun trend halini alması ihracatın düşük katma değerli, düşük teknolojili mallara kayması anlamına gelmeye başladı.

AKP seçmen tabanını hangi ekonomik temelde koruyabilir?
Şehirleşme çok önemli. İstanbul nüfusu 1920'de 1 milyon civarındaydı. 1950'de yine 1 milyon kadardı. 197te 3 milyon 1975 4 milyon... Göçler 1980’lerde devam etti ve 2000’lerde daha da hızlandı. 1960'da şehirlerde yüzde 30 yaşıyordu. Bu oran tersine döndü: Şimdi şehirlerde yüzde 70 var. Kırdan kente göçün sanayileşme aşamasını çok çabuk geçerek hizmetler sektörüne yığılması, kentlere gelenlerin karşısına ne sendikaların, ne de solun karşılayıcı olarak çıkabilmesi yüzünden büyük bir amorfluk yaşandı, yaşanıyor. AKP'nin (a) sosyal harcamaları ve transferleri reel olarak artırmaya devam edebilmesi (b) finansallaşmayla ve kredi hacminin -yani borçlanmanın- aşırı hızlı artmasıyla gelen kısmen gerçek, kısmen sanal refah artışı algısının alt orta sınıf gelir gruplarında sürmesi (c) vergi avantajının devam etmesi -yani dolaylı vergilere abanmaya devam (d) büyüme ve istihdamın sürmesi gerekiyor. Bu modelle bunların olabilmesinin çok zor olduğu herkes tarafından görüldü, görülüyor, görülecek.

Kadınların işgücüne katılma oranı ve gerçek işsizlik
İş gücüne katılımın artması ve kadınların işgücüne katılımındaki manzaranın değişmesi şart. Çok kötü durumdayız. Burada bir atılım olmadan hiç bir yere ulaşılamaz. Kentlerde kadınların işgücüne katılımı 2004-11 arası biraz arttı. Ama artış yapısal nedenlerden (yaşam döngüsü, eğitim, evde çocuk bakımı süresi) veya politikaların teşvik edici yönde olmasından değil. Kentleşme önemli. Eğitim zaten önemli. Fakat bunların dışında geçici veya kalıcı nedenlerden bir “kalıntı” artış görülüyor. Bölge ve kültür etkileri çok belirgin. ABD'de faiz artışı netleşene kadar mali piyasalara yabancı ilgisinin 1-2 kez daha gerçekleşmesiyle, gelecekteki büyüme ve rafahı bu derece kısıtlayan ekonomik temeller arasındaki çelişki 2015 yılında da hissedilecek.

Elastikiyet ya da absorbsiyon: Cari açık sürekli sorun olacak

Seçimler ve gelecek
Seçimler hem sosyalist sol, hem CHP açısından hayal kırıklığı yarattı. Her yerde "azınlık" psikolojisi canlanıyor. Azınlık gerçekten çok az oy almak demektir. Azınlık yüzde 1-2-3 olur. CHP açısından bakınca, yüzde 30 a yakın kitle nasıl azınlık oluyor? Kayıp da yok, ciddi ilerleme de yok. Soğukkanlı biçimde bakmak lazım. bilmediğimiz bir şey öğrenmedik.

En son seçim çalışması "en az yüzde 42" diyordu. En fazla düşebileceği nokta yüzde 39 idi. Elbette, insan bu durumda "akademik" bakamıyor. Ama hayır, oy verme nedenleri belli ve ne olursa olsun aynı saikler işliyor. AKP oyu an itibariyle yüzde 40+ civarında. önce bu gerçeği saptayalım. Yüzde 50 değil. Yüzde 10-15 kadarının ekonomik duruma göre, son yılın haline bakarak, göre oy verdiğini, diğerlerinin bir ölçüde ideolojik ve/veya partiye bağlanarak konsolide olma faktörüyle de oy verdiğini de saptayalım.

Seçimlerde şaşırtan şey MHP-BBP-SP-AKP toplamının yüzde 60-65 arasında olması değil. Bu hep böyleydi.

Erdoğan, "Erdoğan'sız AKP" olmayacağını kabul ettirdi. AKP'ye de başkalarına da.

İki şeyi karıştırmayalım. CHP-modernler-kıyılar ve hatta eser miktarda sosyalist. Bunlarla Kürt kökenli nüfusun BDP/HDP'ye veren kısmı (nispeten seküler Kürtler) her seçimde yüzde 33 -37 arası çıkıyor. Bu asla değişmiyor. Ecevit bir kez 42 aldı 1977'de. Onun dışında Ecevit rüzgarı dahi ancak yüzde 30-35 arasındaydı. O zamanın Türkiye'sinde bile bu böyleydi ve bu değişmez bir nokta. Bu gerçekle AKP'yi karıştırmayalım. AKP bu gerçeği biliyor. Konu bu sağ oyların, "muhafazakar blokun" oylarının ne şekilde dağıldığı. Eldeki duruma göre MHP yüzde 20'ye yaklaşırken, AKP yüzde 40'a geriliyor. Dinamik budur.

Muhalif olan ana kütle CHP seçmenidir. Literatür belli, ölçümler doğru. Ekonomik kriz dışında iktidar partileri, hangi dönemde olursa olsun, masif oy kaybına uğramıyor. Bunu bilerek CHP'de ağırlık merkezini kuran seçmen kitlesinin indirgenemez bir sağlamlıkta dik durması şart.

Siyasi ittifakların yeniden kurulması olmazsa, tercihler değiştirilemezse, önünde çok da parlak bir ekonomik manzaranın durmadığını gördüğümüz AKP 40-45 bandında seyretmeye devam eder. Yaprak kımıldamaz, küçük esintiler olur.