Kimin malını kime satıyorlar?

Birgül Ayman Güler: Kamu yatırımları halkındır.

soL (HABER MERKEZİ) Türkiye'de kamu yatırımcılığının önemi ve AKP'nin özelleştirme politikası konusundaki görüşlerini sorduğumuz Ankara Üniversitesi SBF öğretim üyesi ve Kamu İşletmeciliği Geliştirme Merkezi (KİGEM) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Türkiye'nin kamu yatırımlarının vatandaştan alınan vergilerin yanı sıra emekçilerin emeklilik ve sigorta gelirlerinden karşılandığı, dolayısıyla AKP'nin özelleştirme politikasının, emekçi halkın tasarruflarının satılması anlamına geldiğini belirtti.

Kamu yatırımlarını halk finanse etti
Türkiye'de kamu yatırımcılığının, sermaye yetersizliği karşısında ülkenin kalkınabilmesi için geliştirildiğini belirten Prof. Güler, tüm büyük sınai yatırımların kökeninde kamu yatırımcılığı olduğunu ifade etti.

Kamu yatırımlarının iki finansman kaynağının, halktan toplanan vergiler ve ücretli çalışanların sigorta emeklilik primleri olduğunu belirten Güler, kamu yatırımlarının üçte bir ölçüsünde finansmanının doğrudan doğruya ücretlilerin emeklilik ve sigorta gelirlerinden karşılandığının hesaplandığını söyledi. Güler, bu veriler ışığında, Türkiye'nin kamu şirketlerinin sahiplerinin, ödedikleri vergiler, sigorta ve emeklilik primleri ile bu yatırımları finanse eden emekçi kesimler olduğunu vurguladı.

Emekçinin malı, sermayeye veriliyor
Prof. Güler, AKP'nin özelleştirme politikalarının kamu yatırımcılığının tasfiye edilmesinin yanı sıra halkın ve emekçi kitlelerin tasarrufunun doğrudan doğruya özel sektöre devri anlamına geldiğini söyledi. Küreselleşme döneminde özel sektörde yerli ve yabancı sermaye arasında hiç bir fark kalmadığını, bu durumun en bariz örneğinin bankacılık sektöründe yaşanmakta olduğunu belirtti.
Hem kamu bankalarının, hem de özel bankaların, satış ve devir işlemleri sonucunda dünya mali sermayesi olarak tanımlanabilecek, gelişmiş ülkeler kaynaklı birkaç tekelci sermaye grubunun eline geçtiğini ifade eden Güler, bu "yeni sahiplerin" kendi küresel siyasi hedefleri doğrultusunda hareket eden gruplar olduğuna ve bu sermaye gruplarının, aynı zamanda dünyanın gelişmiş ülkelerinin iktidarlarıyla ve silah endüstrileriyle de iç içe geçmiş olduklarına işaret etti.

"AKP, sınıfsal egemenin yapısını değiştirdi"
Güler sözlerini şöyle noktaladı: "AKP'nin 12 Eylül rejiminden ve ANAP'tan el alıp sürdürdüğü, resmi adı 'özelleştirme politikası' olan kamu yatırımlarını tasfiye hamleleri, Türkiye'nin yönetiminde söz sahibi olan sınıfsal egemenin yapısını, gözlerimizin önünde, çok hızlı bir biçimde değiştirdi. Doğrudan halkın ve emekçi kitlelerin tasarruflarıyla oluşturulmuş, son derece büyük varlıklar, özelleştirme sonucunda bir avuç küresel tekelci sermaye grubunun doğrudan veya dolaylı kontrolüne teslim edilmiş oldu."