Erinç Yeldan uyardı: 'Türkiye borç güdümlü büyüyor'

Türkiye ekonomisinin dış borç güdümlü, ucuz ithalat cenneti ve iş gücü fazlası olan bir ekonomiye dönüştüğüne dikkat çeken Prof.Dr. Yeldan, giderek artan dış borcun milli gelirden daha yüksek olduğunu ve borcu katlanan özel sektörün büyük oranda finansal kuruluşlara borçlandığını vurguladı.

AKP hükümeti “52 yıllık borç bitiyor, IMF’ye borcu sıfırlıyoruz” sloganıyla önemli bir propaganda aracına dönüştürdüğü borç meselesini medyanın da büyük desteğiyle parlatadursun, Türkiye ekonomisinin borç güdümlü bir büyüme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ifade ediliyor.

Konuyu Türkiye Siyasi Analiz ve Araştırma Merkezi’ne yazdığı bir yazıda ele alan Yaşar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye ekonomisini bir balona benzeterek, “Bu balonu şişiren spekülatif büyümenin kaynağı nedir?” sorusuna yanıt aradı.

Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz on yıl boyunca ayırt edici olan özelliğinin büyüme oranı ve dış tasarruf (cari işlemler açığı) arasındaki (pozitif) korelasyonun neredeyse kalıcı olarak yüksek seviyelere ulaşması olduğunu ifade eden Yeldan, Türkiye’nin geleneksel olarak yüksek cari işlemler açığı yaratan bir ekonomi olmadığına dikkat çekti. Örneğin, Tablo 1’deki verilere bakılacak olursa, 1990’larda milli gelirin büyüme hızı yüzde 3,6 iken, cari işlemler açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1’in altında seyrediyordu. 2003 yılından itibaren, yıllık cari açık yüzde 3-4 bandına yükseldi ve 2006’dan sonra yüzde 6’nın üzerine fırladı. 2009 yılında, cari açık azalırken, büyüme hızı, büyük durgunluğa paralel olarak, yüzde -4,8 idi. Ancak, daha sonra, 2010 yılında, cari işlemler açığının milli gelire oranı tekrar artmaya başladı.

“Türkiye ekonomisi dış borç güdümlü, ucuz ithalat cenneti ve iş gücü fazlası olan bir ekonomiye dönüştü”
2006 yılından itibaren, Türkiye ekonomisinin pozitif büyüme elde edebilmek için yüksek (yüzde 6 üstü) cari işlemler açığı ile hareket etmeye başladığını kaydeden Yeldan, 2012’nin bu gözlemin netleştiği yıl olduğunun altını çizdi. Yeldan’a göre, resmi kurumlar ve uluslararası finansal spekülatörlerinin ‘hafif düşüş’ senaryoları beklentilerinin aksine, bu dönem, Türkiye ekonomisinin dış borç güdümlü, ucuz ithalat cenneti ve iş gücü fazlası olan bir ekonomiye dönüşümünün başlangıcını temsil eder.

Bir başka tehlikenin ise borçların finansmanında kullanılan araçların kalitesinin düşüklüğü olduğunu belirten Yeldan, 2012 yılında cari işlemler açığının yüzde 91’in,n, rakamla 48,8 milyar doların, net portföy yatırımları girişi ve kayıt dışı sermaye girişi (sözde net hata ve noksanlar) tarafından finanse edildiğinin altını çizdi. Ancak 2010 ve 2011 yıllarında bu belirtilen araçların cari işlemler açığı içindeki oranı nın yüzde 40 olduğunu anımsatan Yeldan, Portföy yatırımları ve kayıt dışı sermaye girişine dayanan sıcak para akışının sermayenin hem en hasas hem de en dalgalı formu olduğuna dikkat çekti. Yeldan, bu tür spekülasyonlara dayalı sıcak para girişinden kaynaklanan sermaye girişlerinin, ulusal ekonominin reel sektörlerinde yaşanan aşırı dalgalanma ve belirsizliğe sebep olan ana unsurları olduğuna dikkat çekti.

2008 yılında Türkiye’nin milli gelirinin 742,1 milyar dolar olduğunu ve 52,5 milyarını kısa vadeli borcun oluşturduğu dış borç stokunun ise 241 milyar dolar belirten Yeldan, Tablo 3’de Türkiye ekonomisinin büyük küresel durgunluk döneminde (2008-2012) dış borçlanma ve büyüme macerasını gözler önüne serdi.

Dış borç milli gelirden daha yüksek

2008 yılından sonra dış borçluluk düzeyindeki net toplam artışın milli gelir artışından daha yüksek olduğuna dikkat çeken Yeldan, tabloyu şöyle özetledi:

“2008’den 2012’ye, sözde büyük durgunluk devresi boyunca Türkiye ekonomisi 55,8 milyar dolar net ekstra dış borç biriktirmiştir. Yine aynı dönem süresince, Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılası 44,3 dolarlık kümülatif artışla 786,4 milyar dolara yükseldi. Bu da gösteriyor ki 2008’dan sonra dış borçluluk düzeyindeki net toplam artış milli gelir artışından daha yüksekti. Türkiye ekonomisini dış borç tuzağına iten bu büyüme mucizesinin bir diğer şaşırtıcı yanı ise dış borçlanmanın genellikle kısa vadeli yapıda olmasıydı. 48,4 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç stokunun net artış miktarı, 48,4 milyar dolarlık genel artışın yüzde 87’sini oluşturmaktadır.”

Özel sektörün finansal kuruluşlara borcu katlanıyor
Öte yandan, bu dış borç senaryosunun hangi kurumlardan kaynaklandığı sorusuna yanıt arayan Yeldan, resmi verilere göre dış borçlanmadaki 55,8 milyar dolarlık net artışın 18,5 milyar dolarlık kısmının kamu sektörü (Merkez Bankası dâhil) tarafından üretildiğini 37,3 milyar doların ise özel sektörden kaynaklandığını dile getirdi. Özel sektörün dış borçlarının neredeyse tamamının finansal kuruluşlardan kaynaklandığını vurgulayan Yeldan, 37,3 milyar dolarlık artışın yalnızca yüzde 1,6’sının finansal olmayan kuruluşlar tarafından üretildiğine dikkat çekti.

“Türkiye’nin uluslararası iş bölümündeki yeri ekonomik tercihlerin yanı sıra emperyalizmin siyasi tercihlerinin de sonucudur”
2008 öncesinde tam tersi bir tablonun geçerli olduğunu kaydeden Yeldan, şunlar ifade etti:

“2003-2008 döneminde özel sektörün biriktirdiği 100 milyar dolarlık net dış borcun yaklaşık olarak üçte ikisi finansal olmayan reel ekonomik sektörler tarafından üretilmiştir. 2008/09 krizinden itibaren, reel sektör firmalarının dış borçlanma şekli olarak kredi kullanımı açık bir şekilde azaldı. Bir kez daha Türkiye, daha da şiddetli bir şekilde, finansal yatırımcıların risk iştahının yönlendirdiği spekülatif dalgalanmaların himayesi altına girmiştir.”

Kısa vadeli dış borcun milli gelirden daha hızla yükseldiği bir ekonomideki tehlikenin boyutlarına işaret eden Yeldan, her ne kadar milli gurur olarak sunulsa da uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının son dönemdeki not artırımlarının temelinde bu tehlikenin yattığını vurguladı. Uluslararası politik iktisadın unsurlarına karşı şüphe ile yaklaşılması gerektiğini belirten Yeldan, Türkiye’nin uluslararası iş bölümündeki yerinin sadece ekonomik tercihler tarafından değil kolektif emperyalizmin siyasi tercihleri tarafından da belirlendiğine dikkat çekti.