Depremin maliyetine farklı hesaplar

TÜSİAD, DPT ve Dünya Bankası’na göre farklı maliyet hesapları yapılan Marmara depreminin yarattığı tahribat 9 yıl geçmesine rağmen tam olarak giderilemedi. MMO raporuna göre sanayi kuruluşlarının ve barajların yüzde 98’i deprem bölgesine inşa edilmiş durumda.

soL (HABER MERKEZİ) TMMOB Makine Mühendisleri Odası 17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümünde hazırladığı raporla, depremin bilançosunu çıkardı. Depremle ilgili birçok başlığa yer verilen raporda, "Yeni bir Marmara depreminin yaratacağı olası ekonomik, sosyal tahribatı en az düzeyde tutmak olanaklıdır" ifadelerine de yer veriliyor.

Sanayi ve enerji altyapısı deprem bölgesinde
Marmara depreminin toplam ekonomik maliyetinin TÜSİAD'a göre 17 milyar dolar, DPT'ye (Devlet Planlama Teşkilatı) göre 15 milyar dolar, Dünya Bankası'na göre ise 12-17 milyar dolar olduğu ifade edilen raporda, depremlerin etkilerinin artan nüfus yoğunluğu, sanayileşme ve özellikle kentleşme ile yakından ilgili olduğu vurgulandı.

Raporda, Marmara depreminde toplam 367 bin 479 konut ve işyerinin hasar gördüğü bildiriliyor. Hazırlanan raporda, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrası yapılan incelemelerde depremlerde oluşan kayıpların yüzde 80'e varan kısmın, taşıyıcı sistemlerin gördüğü zarara bağlı olarak tesisatlarda oluşan hasarlar nedeniyle meydana geldiği belirtildi. Raporda, "Yeni bir Marmara depreminin yaratacağı olası ekonomik, sosyal tahribatı en az düzeyde tutmak olanaklıdır" denildi.

Rapora göre sanayi kuruluşlarının da yüzde 98'i deprem bölgesinde yer alıyor. Barajların da yüzde 98'i deprem bölgelerinde inşa edildi. Türkiye'de bulunan 1001 adet enerji santralının 419'u da birinci derece deprem bölgesinde yer alıyor.

Raporda, deprem bölgesi yerleşim alanlarında I. ve II. sınıf gayri sıhhi müesseseler kapsamında yer alan sanayi tesisleri ve bunlarla iç içe geçmiş bulunan NATO boru hatları, doğalgaz ve LPG boru hatlarının bir arada bulunduğu kaydedilerek, "Bu tür altyapı tesislerinin yer aldığı bölgelerin taşıdığı deprem riskleri ve pek çoğunun fay hatları üzerinde bulunması kentleri patlamaya hazır birer bomba haline getirmekte ve yaşam güvenliğini ortadan kaldırmaktadır" uyarısında bulunuldu.

Devletin deprem politikası yok
Hasarlı bina sayısına dair farklı hesaplamalar yapılırken, afet yönetimi konusunda da somut adımların atılmadığı belirtiliyor.

Devletin deprem politikasına yönelik belirsizlik sürerken, depreme yönelik hazırlıklar piyasa koşullarına uygun bir şekilde gerçekleşiyor. Deprem sigortacılığı adı altında geliştirilen sektör de bunun bir göstergesi. Bununla birlikte Marmara depreminden sonra kurulan Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) da hedefine ulaşamadığı belirtiliyor. Aradan geçen 9 yılda Türkiye'deki konutların sadece yüzde 21'i DASK sigortası (deprem sigortası) yaptırdı. Kurumun maddi büyüklüğü ise 2,4 milyar YTL'de kaldı. Bu sistemle tüm konutların sigorta yaptırması ve bundan sonraki depremlerde oluşacak maddi hasarın buradan karşılanması planlanıyordu.

Esas sorun ise devletin deprem politikasına yönelik belirsizliklerin sürmesi. MMO raporuna göre, 1999 Marmara depremi sonrasında kurulan TBMM Araştırma Komisyonu Raporu'nda "Yeni bir deprem politikası oluşturulmalı devlet politikası olarak uygulanmalıdır" denildiği hatırlatılarak, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmayı teşvik eden imar affı politikasından kesinlikle vazgeçilmesi gerektiği belirtilmişti. Raporda 17 Ağustos depremi sonrasında "afet yönetimi" çalışmalarının ise yürütülmediğine işaret edildi.