“2001 yılını mumla ararız”

ABD'de ortaya çıkan mali krizin sonuçları, ABD ve dünya ekonomisinin geleceği ve krizin Türkiye'ye olası etkilerini iktisatçı Sinan Korkut değerlendirdi.

soL: ABD'de ortaya çıkan mali krizin 1929 bunalımına benzediği, etkilerinin1929 bunalımının etkileri kadar büyük olacağı belirtiliyor, siz nedüşünüyorsunuz bu konuda?

Sinan Korkut: Bence hem benziyor, hem benzemiyor. Benzemeyen yönü krizin nedeni. 1929 bunalımının altında biz hep fazla üretim olgusunun yattığını düşünürüz üretilen mal ve hizmetlerin tüketilmesini sağlayacak satın alma gücünün üretimteki artışa yetişemediğini düşünürüz. Dolayısıyla 1929 krizini bir fazla üretim-eksik tüketim krizi olarak yorumlarız. Bunun altında yatan temel nedenin ise kapitalizmin içsel olarak çözmesi mümkün olmayan bir sorunda, sermaye birikiminin eninde sonunda, devresel krizlere dönüşeceğinde yattığını biliriz.

Etkiler açısından baktığımız zaman bu iki krizi karşılaştırabilmek için yeterli veri henüz yok. Kriz şimdilik, büyük ölçüde, ABD'de. Diğer kapitalist ülkelere de sıçrayacağı muhakkak. Bu sıçrama gerçekleştiği zaman 1929 krizi ile etki benzerliklerini karşılaştırabilecek duruma gelebiliriz.

Ama, görünen o ki, kapitalizm gerçekten çok önemli bir sorun ile karşı karşıya.

soL: ABD'de başlıca yatırım bankalarının iflası ile patlak veren mali krizi Amerikanın çöküşü ya da kapitalizmin çöküşü şeklinde değerlendirenler oldu,
sizce son mali kriz neyin göstergesi, ABD ve dünya ekonomisi nereye gidiyor?

Sinan Korkut: Bu abartılı bir değerlendirme. Krizin kapitalizmi sarsacağını ve yayılma hız ve şiddetine bağlı olarak sistemi yerinden oynatacağını düşünebiliriz ama bir sistem olarak kapitalizmi çökerteceğini söyleyemeyiz. Şimdilik, en büyük yarayı ABD alacak gibi görünüyor ama bence toptan bir çöküş ortada pek yok gibi.

Bu kriz bize, galiba, kapitalist sistemde egemen güç haline gelmiş olan finansal sermayenin kamu denetiminden uzak kaldığı zaman nelere yol açabileceğini gösteriyor. Kar hırsıyla (ki kar hırsı olmadan kapitalizm pek mümkün değil) sürekli büyümek ve genişlemek zorunda olan sermayenin yol açabileceği yıkımın ne denli büyük olabileceğini de göreceğiz. Ne yazık ki yıkım büyük ölçüde emekçi kitlelerin sırtına yıkılacak. Bunun hemen önümüzdeki canlı örneği, AIG yöneticisi Hank Greenberg. Servetinin yüzde 95'ini kaybetmiş ama hala özel jet uçağı, mali mülkü ve 160 milyon dolar parası var. İnsanın "Böyle batma dostlar başına" diyeceği geliyor.

soL: ABD seçimlerinin FED ve Kongrenin alacağı önlemlere etki ettiğini
düşünüyor musunuz? Bundan sonraki süreçte FED ve Hazine Bakanlığı'nın alacağı önlemlerin sonuçları ne olur?

Sinan Korkut: Hank Greenberg geçen gün "Kimse ne yapılması gerektiğini bilmiyor" dedi. Çok doğru söyledi. Ne FED ne Kongre ne ABD yönetimi ne yapılması gerektiğini biliyor. Aldıkları kararlar çok kısa vadeli, geçici ferahlamalar yaratsa bile ertesi gün durum daha da kötüleşiyor. Bu, insana, 1929 krizinin başlamasından 6-7 sonra New York Borsası'nın bayağı bir toparlanmasını ama hemen arkasından tepetakla gitmesini hatırlatıyor.

soL: Krizin bundan sonra Türkiye ve benzer ülkelere etkileri ne olur?

Sinan Korkut: Kriz madem bankacılık sektöründe başladı, ben de bankacılıktan başlayayım. BDDK'dan yapılan açıklamaya göre bankalarımız kötü durumda değil: Sermaye yeterlilikleri iyi, karları eh fena değil batan krediler biraz artmış ama bu tehlikeli değilmiş. Bu açıklama üzerine bankacılar ve köşe yazarlarından övgüler gelmeye başladı. Hatta, bankacılık sektörümüzün bu denli sağlam olması nedeniyle krizin etkilerinden kaçacak sermayenin Türkiye'ye geleceği söylendi. Bir kamu bankasının genel müdürü, nakit darlığına düşen yabancı bankalara kredi verdiklerini açıkladı.

Körlük olur ama bu kadarı olmaz basiretsizlik olur ama bu kadarı olmaz.

Aklı başında herkes bilir ki, bankalarımızın yüksek oranlı sermaye yeterliliği, BDDK'nin kararıyla, Hazine bonosu ve devlet tahvillerinin "risksiz" olarak kabul edilmesinin sonucudur. Bu kağıtlara Türkiye'nin kredi notuyla uygun bir bicimde risk ağırlığı verildiği takdirde, portföylerinde bu varlıkları taşıyan bankalardan kaç tanesinin sermayesinin yeterli olacağını herhalde BDDK hesaplamıştır. Bankacılık sermaye demektir. Sermayesi yeterli olmayan bankalar sarsıntılara göğüz geremez, batar.

Türkiye bankacılığının şanslı olduğu tek yön, ABD'deki yatırım bankalarının batmasına neden olan türev piyasalarına çok girmemiş olmalarıdır. Eğer bankacılık sektörü bu krizden az yara bere ile kurtulursa bunun nedeni, belki de teknik yetkinlikleri olmadığı için, bu piyasalara girmemiş olmaları olacaktır.

Bu krizin sadece finansal piyasaları etkileyeceğini kimse düşünmüyor. Önü alınmazsa üretim alanına da sıçrayacak. Bu olgu bizde, öncelikle, ihracat pazarlarının daralması sonucu ihracat yapan sektörleri etkileyecek. Bu sektörlerdeki daralma gelir düzeyini düşürecek, işsizliği artıracak. İnşaat sektöründe zaten başlamış olan durgunluk (bazı inşaat şirketlerinin iflas etmekte olduğu söyleniyor) daha da artacak.

Uzun sure "finanse ediyoruz" diye övünülen ama son aylarda "bu biraz fazla oldu, dikkat edelim" diye uyarıların geldiği cari açığımızın artık finanse edilmesi tehlikesi de belirirse o zaman 2001 yılını mumla ararız.