17 Aralık sonrası Türkiye ekonomisi

17 Aralık yolsuzluk operasyonu çerçevesinde gün yüzüne çıkan devlet krizi Türkiye ekonomisini nasıl etkiledi?

(soL - Ekonomi)

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası dış rüzgârlara açık olan Türkiye ekonomisi, AKP-Cemaat tartışması adı altında yaşanan devlet krizi ile karşı karşıya kaldı. Kapitalizmin sürekliliğinin temel dayanaklarından biri olan siyasi istikrarın ortadan kalkmasıyla Türkiye ekonomisi yeni bir kırılmanın etkisi altına girdi.

Yolsuzluk skandalının gündeme gelmesiyle borsada yaşanan dalgalanmalar hisse senetlerinin yüzde 20 oranında değer kaybetmesine yol açarken, Türk Lirası, Dolar ve Avro karşısında rekor düzeyde düştü. Dolar 2.20’yi aşmış, Avro 3 sınırının üstüne çıkmış durumda. TL’nin değer kaybına ek olarak, enflasyon ve faizler de kontrolsüz ve dalgalı bir şekilde yükselmeye devam ediyor. 2014 yılı bütçesi ve hedeflerinin ise şimdiden tarih olduğunu söyleyebiliriz.

Siyasi kriz, iktisadi belirsizlik
Bu bağlamda, ocak ayı verileri kötü gidişatın kanıtı niteliğinde. Ocak ayında paranın devir hızındaki, iç talep daralmasına bağlı gerileme olağandışı bir döneme girildiğine işaret ediyor. Beklentiler aşırı oranda bozulmuş, güvensizlik kritik eşiklere dayanmış görünüyor. 2013 yılı genelinde kredi hacmindeki artış yüzde 34 düzeyini aşmış durumda. Ekonomideki büyümenin yüzde 4’ün altında, enflasyonun ise yüzde 8’in biraz gerisinde kalmasına karşılık kredi hacminin yüzde 12-20 aralığında olduğu ifade ediliyor.

2013 Mayısı’nda FED’in parasal genişlemeyi kısma açıklaması ile birlikte sermaye hareketlerinin yön değiştirmeye başlaması ve bu durumun Türkiye ve benzeri ekonomileri olumsuz etkilemesi bekleniyordu. Ancak yaşanan siyasi krizin, iktisadi belirsizlik ve kırılganlığın çok tehlikeli seviyelerde gezinmesine katkı yapmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Öte yandan son on bir yıldır “sıcak para” anlayışı çerçevesinde uygulanan ekonomi politikalarının bu kötü gidişatta oynadığı rolü unutmamak gerekir.

Yavaşlama sürecek
Merkez Bankası’nın (MB) kasım ayı cari açık verileri dikkate alındığında, mayıs-kasım aralığında yabancı yatırım tutarının 21 milyar dolar iken, 2012’nin aynı döneminde yatırımın 50 milyar doları geçtiğini görebiliyoruz. Buna göre, 50 milyar dolardan 20’ye düşüş önemli bir yavaşlamayı işaret ediyor. Siyasi krizin derinleşmesiyle yabancı yatırımcı girişinin daha da yavaşlayacağını söylemek mümkün.

Ekonominin çarkının dönmesi için her ay 18 milyar dolara ihtiyaç duyduğuna göre bu durumda gözler Merkez Bankası rezervlerine çevriliyor. Merkez Bankası ise yaptığı açıklamalarda sürekli olarak dövize karşı kullanılabilecek yeterli rezerve sahip olunduğu ve kur artışına izin verilmeyeceği dile getiriliyor. Fakat, yabancı sermaye sahipleri de dahil herkes biliyor ki, Merkez Bankası’nın görünürdeki rezervi brüt rezerv. Ayrıca son aylarda Merkez Bankası’nın 19 milyar doları sattığı göz önünde bulundurulursa MB’nin hareket alanının her geçen gün daraldığı ifade edilebilir.

Olumsuzluk büyüyecek
Geride bıraktığımız haftalarda finansal piyasalarda yaşananlar çok ciddi bir güven bunalımı oluştuğuna işaret ediyor. TL’nin değer kaybına karşılık dün dolar/TL kuru 2,2150'yle tüm zamanların en yükseğine ulaştı. Dolar/TL kuru 2,2289 ile tüm zamanların zirvesini görmesinin ardından yüzde 0,21 primle 2,2130 seviyesinde işlem gördü.

Sepet kur yüzde 0,17 primle 2,61 seviyesine yükselmiş durumda. Avro/TL yüzde 0,14 primle 3,0074 seviyesinde bulunuyor. Avro/Dolar paritesi yüzde 0,01 düşüşle 1,3591 seviyesinde seyrediyor. Dün Dolar/TL kurunun yeni rekorlar kırmasından sonra BIST 100 endeksinde ikinci seansa başlarken satışlar yoğunlaştı.

Bu çerçevede, önümüzdeki mart ayında yerel seçimlerin yapılacağı da göz önünde bulundurulursa finansal piyasalardaki olumsuzluğun büyümesi ve ekonomiye yansıması kaçınılmaz görünüyor.