Yalandan kim ölmüş demeyin, Libyalı muhalifler öldürüyor!

Libya'da muhalifler Sirte'de büyük bir direnişle karşılaşırken, Geçici Ulusal Konsey'in ve başıboş silahlı çetelerin yaptıkları ve söyledikleri, kredilerini gittikçe azaltıyor. En son, 900 kişilik bir toplu mezarın bulunduğu iddiası da yalan çıktı.

Libya'da Kaddafi yönetiminin devrildiğini ilan edip kendi iktidarını kutlayan Geçici Ulusal Konsey'in (NTC) "yalancı baharı" kısa sürmüşe benziyor. Gerek NTC'den gelen açıklamalar, gerek askeri komutanların yaptıkları ve söyledikleri, hem daha önce muhaliflere destek veren Libyalılar, hem de Batı nezdinde Libya'nın yeni otoritesinin gerçekliği konusunda kuşkular uyandırmaya başladı.

Örneğin, Trablus'ta yaşayan ve NTC'ye Kaddafi karşısında destek veren Libyalılar, şehirdeki güvenliğin hala sağlanamaması ve kamu sektöründe çalışan ve işinin başına geri dönen işçilerin maaşlarının yatırılmamasından şikayet ediyorlar. Yanı sıra, kadınların daha yüksek görevlere getirilmesi bekleyen kadın örgütleri de, yaşananlardan sonra hayal kırıklığına uğramış durumda.

Başka bir gelişme de, sürekli olarak NTC'nin karagahının Bingazi'den başkent Trablus'a taşınacağının söylenmesi. Askeri veya sivil yetkililerin bu açıklamaları neredeyse sıradan hale geldi ve yapılan açıklamalar kimseyi tatmin etmiyor. NTC'nin fiyaskolarından bir tanesi de, Kaddafi'nin kamuoyunda iyi tanına oğlu Seyfül İslam'ın yakalandığı iddiası. Diğeri de, yine Kaddafi'nin oğullarından Hamiş Kaddafi'nin en az dört kez öldürülmesi! Hamiş'in hala nerede olduğu bilinmiyor ama devamlı olarak "öldüğü" veya "yakalandığı" şeklinde haberler ortaya saçılıyor.

Misrata ve Zintan'daki muhalif güçlerin, daha çok bir "çete" görünümünde olduğu birçok kişi tarafından dile getiriliyor. Silahlı gruplar, kafalarına esince etrafa ateş ediyorlar, hırsızlık ve yankesicilik ise alıp başını gitmiş durumda. İsyancı silahlı grupları merkezi olarak kontrol eden bir otorite henüz mevcut değil. NTC'den yerel silahlı birlik komutanlarına gönderilen "sınırdışı" tehdidi ise yalnızca alayla karşılanıyor. Yerel çeteler, "silah bizdeyse yönetim de bizde" diyerek NTC'ye karşılık veriyorlar.

Ortada herhangi bir plan var mı?
Yerel komutanlar, kendi üzerlerinde merkezi olarak güç kullanılacak olursa silahlı bir şekilde karşılık vereceklerini belirtiyorlar. NTC'nin başkanı olan Mustafa Abdül Celil'in yaptığı "karşı taraflarda savaşmış Libyalıların yeniden birleşmesi" çağrısının ise herhangi bir karşılığı yok. Çünkü ortada bir "ulusal birlik" projesi veya stratejisi bulunmuyor.

Öte yandan, kamu kurumlarından atılan Kaddafi yanlılarının yerini alabilecek teknik eleman NTC tarafında bulunmuyor. Dahası, kamu sektöründe yaşanan bu tırpanın, "devrimci" ideallerden çok kişisel çıkarlar için yapıldığı da sık tekrarlanan bir düşünce haline gelmiş durumda.

Ayrıca, Kaddafi yanlılarına ve siyahlara uygulanan işkence ve kötü muamele, artık herkesin bildiği bir sır. NTC, yerel silahlı çeteler tarafından yargısız olarak alıkonan Libyalıları "yargılamaya çalışıyor", ancak pek becerebildiği söylenemiyor. NTC yetkilileri, tutuklu bulunan Libyalıların ağır işkencelere maruz kaldıklarını itiraf ediyorlar.

NTC'nin diğer bir yalanı ise, her hafta Sirte'nin "bugün yarın düşeceğini" ilan etmeleri. Konsey'in bu açıklamalarına artık kimse inanmıyor. Yanı sıra, Libyalı muhalifler arasında önemli bir kişi olan Abdülhakim Belhac ile yerel silahlı gruplar arasında gerginlik baş gösterdiği ve bazı grupların Belhac'ın Trablus'ta ikamet ettiği ofisinin etrafını sararak ona bir anlaşma imzalatmaya çalıştığı duyuldu.

'Toplu mezar' palavrası
El Cezire kaynaklı diğer yalan ise, başkent Trablus'ta 900 kişilik bir toplu mezar bulunduğu iddiası. Geçtiğimiz Çarşamba günü, Trabluslu yetkililer yanlarına gazetecileri da alarak "muhtemel" bir toplu mezara gezi düzenlediler. Çukurlardan oluşan normal bir mezarlık görünümündeki yerde, ceset namına herhangi bir iz bulunamadı.

Yetkililerse, yerel görevlilerin çürüme nedeniyle cesetleri yok ettiklerini iddia ettiler. Yerel görevlilerin mezarlardaki görüntüleri kaydetmek için çekim yaptıkları savunuldu, fakat bu da yalan çıktı. En azından, bazı fotoğraflar New York Yimes muhabiri tarafından çekilmişti.

Bu yalan açığa çıkınca, yetkililer ağız değiştirdi ve toplu mezarların bir tane değil, değişik mezarlardan oluştuğunu söyledi. Birisinden 35, diğerinden 98 ceset çıkartılmıştı. Her şey bir yana, El Cezire'nin duyurduğu 900 sayısına bir türlü ulaşılamıyordu!

Şüpheci gazetecilere dönük "yardım" ise göz yaşartıcıydı: Yakınlarda bir yerlerde bir toplu mezar daha vardı ve orada 300 ceset bulunabilirdi.

(soL - Dış Haberler)