Vatikan'dan Hizbullah'a "soykırım dersleri"

İsrail ordusu askerlerine dağıtılan kitapçıklarda, “Hizbullah üyelerinin Vatikan tarafından düzenlenen turlarla Auschwitz’e gönderildiği ve burada ‘İsraillilere nasıl soykırım yapılacağını’ öğrendikleri” iddia ediliyor. Ordu adına yapılan açıklamada broşürün varlığı ve içeriği doğrulanırken, “iyi niyetle” dağıtıldığı öne sürüldü.

İsrail ordusu askerlerine “Hizbullah üyelerinin Vatikan tarafından düzenlenen turlarla Auschwitz’e gönderilerek, burada ‘İsraillilere nasıl soykırım yapılacağını’ öğrendikleri” iddialarını içeren kitapçık dağıtıldığı belirtildi.

Amerika Ortodoks Yahudi Cemaatleri Birliği tarafından Safed hahambaşı Shmuel Eliahu’nun katkılarıyla hazırlanarak yayınlandığı bildirilen kitapçıkların birkaç aydır dağıtıldığı açıklandı. “Sınırın iki tarafında” adını taşıyan kitapçığın, müslüman bir Arapken, din değiştirerek museviliği benimseyen ve İsrail için ajanlık yapmaya başlayan bir Hizbullah üyesinin ağzından kaleme alındığı bildiriliyor. Kitapçığın uydurma detaylarla bezendiği ancak, inandırıcılığının artması için gerçek bir hikayeymiş gibi sunulmaya çalışıldığına dikkat çekiliyor.

İtiraflarına yer verildiği iddia edilen Avi’nin (eski ismi İsmail) bir dönem Hizbullah’da önemli sayılabilecek bir sorumluluk taşıdığı ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’a yakın olduğu da ileri sürülüyor.

İsrail ordusundan gaf üstüne gaf
İsrail Savunma Kuvvetleri sözcüsü tarafından yapılan açıklama, kitapçığın iddiaları kadar ilginç. Kitapçıkların varlığı ve içeriğini doğrulayan ordu yetkilileri, “bağış” olarak gelen kitapçıkların “iyi niyetle” dağıtıldığını savunarak, içeriğinin hassasiyeti nedeniyle dağıtımın durdurulmasının gündeme geldiğini belirtiyor.

“İyi niyetli” kitapçığın satır araları
Kitapçığın en önemli argümanını, Hizbullah üyesi Arapların, yahudilere soykırım yapmanın yollarını öğrenmek için Vatikan tarafından Auschwitz’e yollandıklarına ilişkin iddia oluşturuyor. Sıradan bir yahudinin Auschwitz konusundaki duyarlılığından yararlanarak, İsrail askerlerini Araplara ve Hizbullah’a karşı savaşmaya ikna etme amacı taşıyan iddiaların saldırgan politikalarını meşrulaştırmaya çalışan İsrail ordusu için önemine işaret ediliyor.

İsrail’in Araplara ve Hizbullah’a karşı saldırganlığını temellendirmek için bunca yıl sonra tekrar tekrar soykırım anılarını tazelemeye yönelmesi, çaresizliğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Kitapçıkta, Vatikan’a biçilen “Hizbullah’ın destekçisi” rolünün değişik biçimlerde tekrarlandığı görülüyor. “Prestijli ve zengin kurumların, İsrail ordusunun gücünü azaltabilmek için pek çok örgüt ve gruba maddi destek sağladığı” yönündeki ifadeler, Ortadoğu’daki etki alanını genişletmeye çalışan batı dünyası ve onun önde gelen kurumlarıyla İsrail arasındaki çıkar çatışmalarını açıkça yansıtmakta.

Bu saçma kurgu nasıl etkili olabilir?
Uzmanlar, soykırım ya da işkence yapmayı öğrenmek için toplama kampına gitmeye gerek olmadığını sıradan her insan düşünülebileceği halde, “Arapların yahudilere soykırım yapmayı öğrenmek için Auschwitz’e gittiği” yönünde bir iddia üretmenin, psikolojik bir taktik olduğuna işaret ediyorlar. Zira yapılmak istenen, Auschwitz’in belleklerdeki olumsuzluğunu, toplama kamplarında yaşananlara dair pek çok detaylı anlatımla pekiştirmek ve okuyanlarda oldukça yüksek bir tehdit algısıyla birlikte hınç ve düşmanlık duyguları uyandırmak. Duygusal olarak bu denli yoğun bir tahrik sürecine maruz kalan sıradan bir asker, tam bu noktada Hizbullah üyeleri ve Araplara dair ifadeler okuduğunda, artık öfke ve düşmanlık duygularının kolaylıkla Araplara yönelebileceği belirtiliyor.

Hahambaşı Shmuel Eliahu kimdir?
Kitapçığın nasıl bir “iyi niyetin” ürünü olduğunu basımına katkı veren Hahambaşı Eliahu’nun kişiliği ele veriyor. Oldukça bağnaz bir din adamı olarak tanınan Eliahu, “yahudilerin dini inançları gereği düşmanlarına merhamet göstermemeleri gerektiği, aksi halde hıristiyanlaşacakları” yönündeki açıklamalarıyla biliniyor.

Ancak, hakkında “ırkçılığa teşvik” nedeniyle dava açılan Eliahu’nun nasıl bir insanlık düşmanı olduğunu yansıtan pek çok açıklaması yanında dini görüşleri önemsiz bile kalıyor. Örneğin kendisi, İsrail uçakları Filistin topraklarını bombalarken, “hedef gözetmekle uğraşmaktansa, bölgenin tümüyle bombalanması gerektiğini” savunmuş, Filistinli pek çok sivilin ölebileceğinin hatırlatılması üzerine, “önemli değil, nasıl olsa şehit olduklarına inanıyorlar, ayrıca ölmek istemiyorlarsa burayı terk etsinler” diyebilmiş bir insan.

Eliahu’nun suçlanmasına neden olan açıklaması ise yukarıdaki sözleri değil, Safed’de Araplar tarafından gerçekleştirildiği belirtilen bir saldırının ardından Safed Koleji’nde okuyan tüm Arap öğrencilerin okuldan atılması yönündeki talebi.