Türkiye'den UNESCO'ya 'güldüren' Suriye başvurusu!

Türkiye Suriye'deki tarihi ve kültürel mirasın Suriye yönetimi tarafından yağmalandığını iddia ederek konuyu UNESCO gündemine taşıdı. Türkiye'nin iddiasına karşın bir çok tanık ve kanıt Suriye'deki insanlık dışı talanın faillerinin Türkiye'nin desteklediği silahlı muhalifler olduğunu ortaya koyuyor.

Suriye'de tarihi ve kültürel mirasın Suriye rejimi tarafından hedef alındığını savunan Türkiye, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun talimatı üzerine konuyu Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü'nde (UNESCO) gündemine taşındı. UNESCO yürütme kurulu toplantılarının sonunda söz alan Türkiye'nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Gürcan Balık, Suriye'de çatışmalar sırasında tarihi, kültürel ve dini mirasın tahribatı konusunda suçun Suriye yönetiminde olduğunu savundu.

Suriye delegasyonu ise ülkedeki iç çatışmalarda Türkiye'nin sorumluluğuna dikkat çekerek, ülkedeki dini, tarihi ve kültürel mirasın Türkiye üzerinden yurt dışına çıkarıldığını ve Türkiye'nin bunlara göz yumduğunu belirtti.

Türkiye bu çıkışıyla ABD'den tam destek alırken, Çin, Rusya, İran, Küba ve Venezüella gibi ülkeler, bu tür bir tartışmanın UNESCO'da değil, New York'ta BM'de yapılması gerektiğini kaydetti. Şuana kadar Suriye'ye dönük emperyalist saldırganlığın yanında yer alan Arap Birliği adına konuşan Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır temsilcileri ise tarihi ve kültürel varlıkların yağmalanması konusunda endişe olduklarını kaydettiler, ancak Suriye yönetimini doğrudan suçlayan ifadelerden kaçındılar.

Türkiye'nin Suriye yönetimini suçlamasına karşın, şuana kadar ortaya çıkan video kayıtları ve görgü tanıklarının yanı sıra, Suriye'deki yanlı tutumuyla gündeme gelen uluslararası medya kuruluşlarının yer verdiği haberler dahi ülkede yağmalanan ve tahrip edilen tarihi ve kültürel değerlerin faillerinin Türkiye'nin de destek verdiği muhalifler olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.

Suriye’de kilise ve camiler yakılıyor
Suriye’de ÖSO militanlarının ve El Kaide bağlantılı grupların bu tür eylemlerinin başında ülkedeki Hıristiyanların ibadet mekanları olan tarihi kiliselere yönelik saldırılar geliyor. Geçtiğimiz aylarda çatışmaların Humus kentinde yoğunlaşmasının ardından, kentte bulunan ve dünyadaki en eski kiliselerden biri sayılan Um el Zinar Kilisesi’nin silahlı muhalif gruplarca yıkıldığı ortaya çıkmıştı. Yine Humus’ta bulunan tarihi Büstan el Divan Kilisesi’ne bu süreçte büyük zarar verilmiş ve bina kullanılamaz duruma getirilmişti. Tarihi kiliselere yönelik bir diğer saldırı, Halep’teki Ermeni mahallesinde bulunan Surp Kevork Ermeni Kilisesi’ne yapılmıştı. 29 Ekim tarihinde kundaklanan kilise, neredeyse tamamen yanarak büyük hasar görmüştü.

ÖSO'nun "Cami yakıyorlar" taktiği
Ancak Suriyeli “muhaliflerin” tarihi eserlere yönelik saldırıları heykeller ve kiliselerle sınırlı değil Geçtiğimiz Ekim ayında Halep’teki tarihi Emevi Camisi’nin Suriye ordusu tarafından yakıldığı iddia edilmiş, ancak daha sonra ortaya çıkan görüntülerle birlikte, caminin bulunduğu bölgeyi kaybeden İslamcı ÖSO militanlar tarafından tahrip edildiği ortaya çıkmıştı.

Eylül ayı sonunda ise Halep'in 13. yüzyıldan kalma ünlü kapalı çarşısı El Medine Suk küle dönmüştü. The New York Times gibi muhaliflere açık destek veren ABD gazeteleri bile, yangının muhaliflerin savaş taktiği nedeniyle başladığı yönünde iddialara yer vermişti. Bir başka Amerikan gazetesi The Boston Globe'da 30 Eylül'de yayımlanan haberde, "barışçıl muhalefeti" desteklediğini söyleyen Halepli bir eylemcinin kapalı çarşının küle dönmesinden ötürü duyduğu öfkeye ve olayla ilgili muhalifleri suçlamasına yer veriliyordu. Muhalif Tevhid Tugayı'nın çarşının yanmasından bir gün önce büyük bir saldırı planı yaptığını ilan ettiğini söyleyen eylemci, "büyük ölçüde hükümet yanlısı olan mahalleleri 'kurtarmayı' planladıklarını söylediler. Ancak yaşananlar [muhaliflerin] taktik becerileri ve niyetleri konusunda büyük kuşkulara neden oldu" diyordu. Dima adlı eylemci, tevhid Tugayı'na bağlı silahlı kişilerin 12. yüzyıldan kalma caminin ve kapalı çarşının hemen girişinde ordu birliklerini kışkırttığını ve çatışma çıkarttığını sözlerine ekliyordu.

Camilere yönelik saldırılar özellikle savaş propagandası için malzeme olarak kullanılıyor. Bugüne kadar Suriye ile ilgili haberlerde Esad'a bağlı güçlerin "camileri bombaladığı" iddiaları yandaş basın tarafından sık sık dile getirilmiş ve benzer biçimde Başbakan Erdoğan tarafından da hep siyaset malzemesi yapılmıştı.

Yağmalanan tarihi eserler ve “putkırıcılık”
Suriye yağma ve tarihi eser kaçakçılığından nasibini alıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında Time dergisinde yer alan bir haberde, Suriye-Lübnan sınırında tarihi eser karşılığı silah ticareti yapıldığına yer verilmişti. Aryn Baker imzalı haberde, Suriye’de bulunan altı UNESCO Dünya Mirası bölgesinin de hasar gördüğü ve buradan ve müzelerden yağmalanan eserlerin, Suriyeli muhalif gruplarca silah satın almak üzere sınır bölgelerdeki karaborsada cüzi fiyatlarla satıldığı belirtilmişti. Suriye’de yağmalananlar arasında milattan önce 8. Yüzyıl’dan kalma Arami tanrı heykelleri, Roma dönemi heykelleri, erken dönem Hristiyan ikonaları, Antik dönemden kalma Yahudi kaseleri, antika Kuranlar dahil pek çok tarihi eserin bulunduğu ifade ediliyor.

Radikal İslamcı grupların tarihi eserlere dönük saldırıları bunlarla sınırlı değil. Özellikle Selefi gruplar "put" olduğu gerekçesi ile her türlü tarihi esere dönük kin dolu açıklamalar yapmaktan ve fırsat olduğunda bu eserleri barındıran mekanları tahrip etmekten çekinmiyor.

(soL-Haber Merkezi)