Türkiye üç yakıp beş kazanmanın mı peşinde?

Kaddafi özellikle 2004 sonrasında Libya’nın zengin enerji kaynaklarını uluslararası tekellere bonkörce açtı. Birbirinden gereksiz otoyol, köprü, havaalanı projelerine yabancı şirketleri ortak etti. Türkiye sermayesi de fırsattan ziyadesiyle istifade etmiş görünüyor...

ABD, 1988’de Pan American Havayollarına ait bir yolcu uçağının İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde havaya uçurduğu suçlamasıyla 2004 yılına kadar Libya’ya ambargo uyguladı. 2003 yılında Libya’nın olayın sorumluluğunu üstlenmesi ve hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmesi üzerine ambargo kaldırıldı.

Ambargonun kalkması önemli petrol üreticilerinden biri olan Libya’nın ABD ve İngiltere’ye petrol satışının da serbest kalması anlamına geldi. 2004-2008 döneminde hem petrol satışının serbestleşmesi ve de dünyada petrol fiyatlarının artması, Libya’nın milli gelirinde önemli bir artışa yol açtı. 2004 yılında 40 milyar doların altında olan gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) 2008 yılında 60 milyar dolara ulaştı, 2010 yılı GSYİH’sının ise 78 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. GSYİH’nın yüzde 25’i petrol ve doğalgaz gelirlerinden oluşurken ihracatın yüzde 95’i, devlet gelirlerinin ise yüzde 80’i petrol ve doğalgazdan kaynaklanıyor. Petrol ve doğalgaz zengini Libya gıdada ise neredeyse tamamen dışarıya bağımlı, gıda ihtiyacının yüzde 75’i ithalat yoluyla karşılanıyor.

İtalya’nın arka bahçesi
Libya, 5,4 milyar ton ile Afrika kıtasındaki en büyük petrol rezervlerine sahip ülke. OPEC üyesi ülkeler arasında ise 9. büyük rezerv sahibi ülke. Bilinen rezervlerin dörtte biri kadar da henüz kanıtlanmamış, tahmini rezervi bulunan Libya aynı zamanda Afrika’nın 4. büyük doğalgaz rezervine de sahip.

Libya’nın petrol ve doğalgaz zenginliğinin dikkat çekici bir yanı da rezervlerin henüz sadece yüzde 25’i için petrol şirketleriyle arama anlaşmaları yapılmış olması. Bu yüzde 25’te geleneksel ilişkilerine yaslanarak Libya’nın rezervlerine en erken dalan ve en fazla yatırımı bulunan şirket durumundaki İtalyan Agip-Eni’nin payı oldukça yüksek. Libya doğalgazını Avrupa’ya taşıyan “Greenstream” boru hattı da İtalyanların eseri. İtalyan sermayesi enerji dışında altyapı işlerinde de etkin. 2009 yılında 1911-43 yılları arasındaki işgal için Libya’ya 5 milyar dolar tazminat ödeyeceğini açıklayan İtalya’nın gözünü, Libya’daki büyük otoyol projelerine diktiği, Astaldi ve Impregilo gibi büyük İtalyan taahhüt şirketlerinin aldığı ihalelerden anlaşılmıştı. Tabii Berlusconi’nin Roma ortasına dikilen çadıra ve Kaddafi’ye dönük hoşgörüsünün nedeni de... İtalya, Libya’nın en büyük ticaret ortağı konumunda. Libya ihracatının yüzde 40’ı İtalya’ya yapılırken, Libya’nın toplam ithalatında İtalya’nın payı ise yüzde 15’i geçiyor.

Türkiye’ye krizde can simidi
6,5 milyon nüfuslu Libya, 2008 yılında ABD ve Avrupa pazarları hızla daralırken, Türkiye ihracatının can simitlerinden biri oldu. 2007 yılında 650 milyon doları bulmayan ihracat 2008 yılında 1 milyar doları geçti, 2009 yılında 1,8 milyar dolar oldu. 2010 yılında ise 2 milyar dolar ile Libya 15. büyük ihracat pazarı oldu.

Sadece ihracat değil Türk taahhüt şirketlerinin Libya’da üstlendiği ihaleler de bu dönemde artış gösterdi. Demir-çelik ve çimento başta olmak üzere inşaat malzemesi ağırlıklı ihracatta bu projelerin de etkisi oldu. 1970 ve 1980’lerde Türk müteahhitler Libya’da konut projeleri ağırlıklı olmak üzere önemli miktarda iş yapmıştı. 1990’lı yıllarda kimine göre aksayan ödemeler kimine göre işlerin kalitesizliği yüzünden işler kesildi. Gerçi işlerdeki yavaşlamayı Lockerbie ambargosu ve ABD ile ilişkilendirmeyenler de yok değil.

Libya’da 200 yakın Türk inşaat şirketi faaliyet gösteriyor. Büyük bölümü yol vb altyapı projelerinden oluşan 13 milyar dolarlık iş üstlenilmiş durumda. 1972-2010 arasında tamamlanan projelerin tutarının 30 milyar dolar olduğu göz önünde bulundurulduğunda özellikle Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılındaki ziyaretinin bereket getirdiği görülüyor.

Bu genel manzarada oğul Kaddafi’nin Türkiye’ye yönelik suçlayıcı açıklamalarının çağrıştırdıkları akılları kurcalıyor. 2,5 milyar dolarlık ticaret hacmi, 13 milyar doarık proje, müteahhitlerin milyar dolarlarla ifade edilen makina parkları, TPAO’nun petrol sahaları, TAV’ın havaalanı işletmeciliğinden tekstilcilerin mağazalarına uzanan başka onlarca yatırım... İtalya orada, İngiltere, Fransa, ABD sıradayken daha fazlası için çöpe atılmış olabilir mi?

(soL-Dış Haberler)