Taşlar aşılandı sıra Tayyip'te

Suudi Arabistan, hac turizminin darbe yiyebileceği endişesiyle, domuz gribinin birbirinin üzerine yığılmış insanların temasından değil de, atılan taşlardan yayılacağını varsayarak "önlem aldı".

Bu yılki hac mevsiminin dünyadaki domuz gribi salgınına denk gelmesi nedeniyle, Ortadoğu'nun ve İslam dünyasının belki de en hummalı önlemleri Suudi Arabistan'da alındı. Fakat her yıl 160 ülkeden yaklaşık üç milyon kişinin hac ziyareti için gittiği Suudi Arabistan'ın aldığı bir önlem var ki, tuhaflığın bu kadarı da olmaz dedirtti.

Üç milyon kişinin Mekke'de bir araya geleceği, onbinlerce kişilik kafilelerin aynı anda Kabe'yi tavaf edeceği ve "şeytan taşlayacağı" göz önünde bulundurulduğunda, tavaf ve taşlama sırasında hacıların birbirine temasının çok yakın olması nedeniyle, önlem alınmaması halinde hastalığın domino etkisiyle tüm İslam dünyasına yayılabileceği endişeleri, Suudilere, olmadık yöntemlere imza attırdı.

Suudi Arabistan'ın yetkili kurumlarının, domuz gribi önlemleri çerçevesinde bu yıl "şeytan taşlama"da sterilize edilmiş taşlar dağıtacağı, talimatın Kral Abdullah tarafından verildiği öğrenildi. Hacı adaylarına verilecek olan steril taşların konulacağı poşetlerin üzerinde, taşların domuz gribine karşı güvenli olduğuna ilişkin yazılar ve resimlerin yer alacağı ve böylelikle de hastalığın yayılmasının önlenmiş olacağı belirtildi. Suudi gazetelerinde çıkan haberlerde, bu uygulamanın İslami kurallara aykırı olmadığının dini yetkililer tarafından tasdik edildiği de yazıldı.

Hac turizmi taşa da göz dikti
Dünya Sağlık Örgütü, Suudi Arabistan ile geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleşen domuz gribi salgını konulu görüşmelerde, Hac ve Umre Bakanlığı'na, hastalığın hac mevsimine kadar kontrol altına alınamaması halinde iptal edilmesinin dini, sosyal ve ekonomik bir sakıncası olup olmadığını sormuştu. Suudi yetkililer, "iptal edilmemesi için gerekli tüm önlemleri alalım. Ama başarılı olunamazsa yapacak bir şey kalmaz" demelerine rağmen, aslında hac turizminden kazanılacak parayı feda etmeyi göze alamadıklarından, haccın iptal edilmemesi için ellerinden geleni yaptılar.

Yaşı 65'in üzerinde olanların, 12 yaşından küçüklerin ve kronik hastalıkları bulunanların hac ziyaretinden muaf tutulması kararı alındı alınmasına ama, Suudi Arabistan Sağlık Bakanı Abdullah El Rabia, alınan bu kararla hac ve umre için geleceklerin toplam sayısına kısıtlama getirilmediğini bizzat açıklayarak, "hiçbir ülkenin yüzdesini değiştirmeyeceğiz. Sadece belli kuralları değiştirdik" dedi.

Bu üst düzey lobi faaliyetleri bir yana, önceden hacı adaylarının kendilerinin topladıkları taşlar poşete girince, para karşılığı alınıp satılır bir metaya dönüşür mü sorusu da akıllara geldi...

Zira Suudi Arabistan'a gerçekleştirilen hac veya umre ziyaretleri, pek çok "önlem"in de alındığı devasa bir ekonomik boyut taşıyor. Örneğin zemzem suyunun "ticari amaçla" ülke sınırları dışına çıkarılmasının yasak oluşu dini nedenlere dayandırılmakla birlikte aslında oldukça maddi nedenlere sahip bulunuyor. Zemzem suyunu içmek isteyenler, ancak hac, umre veya turistik bir ziyaret kapsamında Suudi Arabistan'a gitmeleri halinde bu suyu satın alabiliyor.

Suudi Arabistan Erdoğan'a da örnek olur mu
Salgının başlamasından bu yana daha önce görülmemiş bir şevkle önlem almaya başlayan Suudi Arabistan'da "şeytana atılacak" taşların bile sterilize edilmesi, Türkiye'de gözleri ister istemez Başbakan Erdoğan'a çevirdi.

Israrla aşılanmayacağını söyleyen Erdoğan'ın, kamuoyunda ciddi bir merak ve şüpheye yol açan bu tavrını, Ortadoğu'nun bu zengin ülkesinde alınan önlemlere bakarak değiştirip değiştirmeyeceği merak konusu oldu.

Başbakan Erdoğan, hastalığın bulaşabileceği varsayımıyla "şeytan taşlama"da kullanılacak taşların steril edilip poşetlenmesi "fikri"ni bizzat üreterek fiiliyata geçiren Kral Abdullah'ın liderlik tarzını örnek almayı düşünebilir bu noktada. Suudi Sağlık Bakanı El Rabia'nın sekiz yaşındaki kızının aşılanan ilk Suudi yurttaşı olmasına bakarak, kendi sağlık bakanının kameralar önünde aşı olmasını takdir edip aşı kampanyasını desteklemeye başlayabileceği olasılığı da akla gelmiyor değil...

Suudi Arabistan asıl önlemleri yıllardır almıyor
İşi, "şeytan taşlama" sırasında milyonlarca hacı adayının kullanacağı taşları "aşılama"ya vardıran ve domuz gribinin taşlar yoluyla da bulaşabileceği türü bir yanılsamayı yayan Suudi yönetimi, taşlama sırasındaki izdiham nedeniyle meydana gelen ölümlere karşı akılcı önlemler almayı ise ihmal etti, hem de yıllarca...

Bugüne kadar binlerce hacı adayı, "Kabe'yi tavaf" ve "şeytan taşlama" sırasında yaşanan kargaşa ve izdihamlarda hayatını kaybetti. Bunlardan en büyüğü 1990 yılında yaşandı ve resmi rakamlara göre 1426 kişi öldü. Yine Mina'daki şeytan taşlama sırasında yaşanan izdihamlar sonucu, 1994'de 270 kişi, 1997'de 349 kişi, 1998'de 150 kişi, 2001'de de 35 kişi öldü. Mina'da 2004 yılında yaşanan bir diğer yüksek kayıplı izdihamda ise 244 hacı adayı ölmüş, yüzlercesi yaralanmıştı. 2006'da da 369 kişi hayatını kaybetti.

Suudi Arabistan'ın, "şeytan taşlama" yerleri için, yürüyen merdiven şeritler, metro, tren veya tramvay inşa edilmesi ve "şeytan taşlama"nın gece de yapılabilmesi için gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gibi önerileri yıllardır dile getiren çeşitli ülkelerin yönetimlerini dikkate almamasına karşın, şimdi taşları bile sterilize etmesi, domuz gribi salgınının hac turizmini etkileyebilecek boyutları nedeniyle salgınla ilgili önlemler konusunda işi mantık dışılığa kadar vardırdığını gösterdi.

(soL-Haber Merkezi)