Suriye’deki şiddetin sorumlusu: Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar

<em>Independent </em>muhabiri Robert Fisk’e konuşan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim Suriye’deki şiddetin sorumluları olarak ABD etkisindeki Türkiye, Suudi Arabistan ve Katarı gösterdi.

Independent’ın deneyimli muhabiri Robert Fisk, Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile Şam’da bir röportaj gerçekleştirdi. Suriye’deki şiddetin kaynağı olarak ABD etkisi altındaki Türkiye, Suudi Arabistan ve Katarı gösteren Muallim, Halep’teki çatışmaların son bulmasından sonra bile şiddetin sona ermeyeceğini belirtti.

Avrupalıların ikiyüzlü Suriye politikasını eleştiren Muallim şöyle konuştu: “Avrupalılara söylüyorum: Suriye halkının refahına karşı olan 17 kararı desteklerken, Suriye halkının refahı için attığınız sloganları anlamıyorum.” Amerikalılara da seslenen Muallim “Afganistan ve Somali’de yaptıklarınızı iyi anlamalısınız. Suriye’deki terörizmi desteklerken uluslararası terörle savaş sloganınızı anlamıyorum” diye konuştu.

Ülkede yaşanan olaylara bir bakan gözüyle değil Suriyeli bir vatandaş gözüyle baktığını ve iki yıl öncesiyle karşılaştırıldığında Suriye’de yaşananlardan dolayı çok üzgün olduğunu belirten Muhallim, kendisi gibi birçok Suriyelinin, ülkenin güvenliğinden gurur duydukları eski günlere dönmek istediğini ifade etti.

Şiddetin yüzde 60’ı Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’dan
Suriyelilerin geçmişe dönmek istedikleri konusunda şüpheleri olduğunu belirten Fisk’e, Muallim “Ülkedeki şiddetin kaynağının yüzde 60’ı dışarıdan, ABD etkisi altındaki Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan geliyor” diyerek cevap verdi. Bakan, Amerikalıların muhaliflere iletişim araçları temin ettiğini ve Körfez ülkelerinden ve Arabistan’dan daha fazla parasal yardımda bulunduğuna dikkat çekti ve ABD'nin bu girişimlerinin askeri girişimlerin bir parçası olduğunu kaydetti.

İki yıl öncesine göre ne değişti?
İki yıl öncesine kadar Katar Emir’i ile Esad’ın arasının çok iyi olduğunu, yakın ailevi ilişkiler geliştirdiğini belirten Muallim, iki yıl öncesine göre “ne değişti” diye sordu. Muallim, 2011 Kasımı’nda Katar Emir’i ile yaptıkları anlaşmaya göre, Arap Birliği gözlemcilerinin Suriye’ye girişine izin vermesi karşılığında El Cezire televizyon kanalının yayın politikasını değiştirip Suriye’yi ve uzlaşmayı destekleyeceğini ve ayrıca Katar Emir’inin Suriye’nin yeniden inşası için birkaç milyar dolar yardımda bulunacağını belirtti.

Bakan ayrıca, Katar Emir’ine “Kaddafi ile çok yakın ilişkileriniz var… o zaman neden uçaklarınızı Libya’ya saldırması ve NATO’nun bir parçası olması için gönderiyorsunuz?” sorusunu sorduğunda, Emir’in “Çünkü Tunus ve Mısır’da momentumumuzu kaybetmek istemiyoruz. Kaddafi de Sudan’ın bölünmesinden sorumlu” diye cevap verdiğini aktardı.

Muallim, ABD’nin Körfez ülkelerini İran’ın nükleer programı konusunda korkutmayı başardığını ve ABD’den silah almaları konusunda onları ikna ettiğini kaydetti.

ABD, şu anda tüm dünyada silah satışlarında 66 milyar dolarla %78’lik bir paya sahip. ABD’nin en çok silah ihracatı yaptığı ülkelerin başında ise 33 milyar dolarla Suudi Arabistan geliyor. Birleşik Arap Emirlikleri ise ABD’den bu sene 4,4 milyar dolar değerinde silah satın aldı.

Kimyasal silah yok
Batı temsilcilerinin, krizin patlak verdiğinde Suriye krizinin arkasındaki en önemli sebebin İran, Hizbullah ve Hamas’la kurulan ilişkiler olduğunu ve bu konuda anlaşmamız durumunda ABD’nin krizin çözümü konusunda yardımcı olacağını belirttiklerini ifade eden Bakan Muallim, “Fakat kimse bize, tamamı olmasa da çoğu Körfez ülkesinin İran’la çok önemli ilişkileri varken, Suriye’nin İran’la ilişki kurmasının neden yasak olduğunu söylemedi ” diye konuştu.

Dışişleri Bakanı, Suriye’deki krizin yasama, reform ve yeni anayasa gibi meşru taleplerle başladığını fakat “dış unsurların” bu talepleri kullanarak halkın barışçıl gündemlerini çaldıklarını ifade etti.

Muallim şöyle devam etti: “ Bir vatandaş olarak Suriye’yi gerilere götürecek yüzlerce yıl önceki bir rejime dönmeyi kabul etmiyorum. İlkesel olarak… dünyadaki hiçbir yönetim, bir kısmı dışarıdan gelen, “cihad” adına sokakları ve kasabaları kontrol eden silahlı terörist gurupları kabul edemez.”
Bütün Suriyelilerin Suriye’nin yeni geleceği için çalışması gerektiğini belirten Muallim, Suriye düştüğü takdirde komşu ülkelerinde düşeceğine dikkat çekti.

Fisk’in kimyasal silahlarla ilgili bir sorusuna ise şöyle cevap verdi: “ Suriye’nin kimyasal silahları olsaydı bunu asla kendi halkına karşı kullanmazdı. Biz daha önce İdlip ve Humusta şimdi de Halep’te ve Şam banliyölerinde yani Suriye şehirlerinde silahlı guruplarla savaşıyoruz ve bizim sorumluluğumuz halkımızı korumaktır.”

(soL- Dış Haberler)