Suriye'de tek sorun cihadcılar mı?

ABD ve Batı basını bir süredir Suriye'de kafa kesme gibi vahşetlere imza atan cihadcı gruplara işaret ederek kendi kontrolünde ve meşruiyeti artmış bir muhalefet görüntüsü vermeye çalışıyor. Oysa 2 senedir Suriye'de olan bitenler, yalnızca cihadcı katillerin yaptıklarından ibaret değil.

Geçtiğimiz günlerde Antalya'da Batı-Körfez-Türkiye istihbaratı ile birlikte "birlik" toplantısı yapan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Suriye içerisinde savaşan çetelerin birleştirilmesi yönünde adım attıklarını duyurmuştu.

Bir "Genelkurmay Başkanı"nın da seçildiği bu toplantıya Suriye'ye büyük oranda dışarıdan gelen ve sergiledikleri vahşetle büyük tepki çeken El-Nusra Cephesi ile Ahrar el-Şam'ın çağırılmadığı medyaya yansıdı. Bu hamlenin, ABD ve Batılı ülkelerin müdahalesiyle gerçekleştiği iddia ediliyor. Buna ek olarak, Obama yönetiminin El-Nusra Cephesi'ni "terörist örgütler" listesine almaya hazırlandığı da gelen bilgiler arasında.

İslamcılar bu iki gruptan mı ibaret?
ABD'nin "aşırı" grupları "Suriye muhalefeti"nden ayıklamak istediği görülürken, Suriye içindeki İslamcı grupların bunlardan ibaret olmadığı biliniyor.

Örneğin Antalya'daki toplantıya katılanlardan "Tevhid Tugayı", Halep'te geçtiğimiz kurban bayramında Kürtlerle ÖSO arasında çıkan çatışmanın baş mimarıydı. Yine Türkiye'nin desteğiyle Suriyeli Türkmenlerden oluşan "Fatih Sultan Mehmet" ve "Sultan Abdülhamid" tugayları kurularak Tevhid Tugayı çatısı altında savaşmaya başlamışlardı. Bu tugayın esir aldığı askerleri "canlı bomba" olarak kullandığı Batı basınına dahi yansımıştı.

Toplantıya katılan bir başka İslamcı grup olan "Şam'ın Şahinleri"nin lideri Ahmed Eissa el-Şeyh, bu sene başında Associated Press'e verdiği bir mülakatta, esir aldıkları 5 Suriye askerini infaz ettiklerini söylemişti.

ABD destekli Suriye Ulusal Koalisyonu'nun oluşturulmasından sonra, 13 İslamcı grup koalisyonu tanımadıklarını ve Halep'te şeriat ilan ettiklerini açıklamış, ancak birkaç gün sonra aralarında Tevhid Tugayı'nın da bulunduğu bazı gruplar, aslında koalisyonu tanıdıklarını ancak daha fazla temsiliyet istediklerini belirtmişlerdi. Bu gruplar, "tüm mezheplere saygılı olduklarını", ancak yeni kurulacak Suriye'de meşruiyetin temel kaynağının şeriat olmasını istediklerini vurgulamışlardı.

ABD'nin Rusya'ya attığı "olta"
Suriye'ye dönük uluslararası bir müdahalenin önünü Çin ile birlikte şimdilik kesen Rusya, Suriye'deki durum ile ilgili olarak sürekli "cihadcı tehlikesi"ne işaret ediyor. Suriye devleti de, kendi topraklarına çok sayıda yabancı militanın giriş yaptığını söyleyerek, yakaladığı bazı yabancı cihadcıların isimlerini Birleşmiş Milletler'e vermişti.

ABD'nin "teröristleri dışlama" stratejisi ile bir taşla iki kuş vurmaya çalıştığı düşünülebilir. Bunlardan bir tanesi, "kafa kesme", "şeriat kanunları uygulama" gibi eylemleri El-Nusra Cephesi ve bazı Selefi gruplara yıkarak, Antalya toplantısından çıkan yeni organın meşruiyetini artırmak ve bu gruplara daha fazla silah ve eğitim vermek. İkincisi ise, Rusya ve Suriye yönetiminin "cihadcı teröristler" argümanını ellerinden almak. Yeni bir "Suriye İçin Uluslararası Çalışma Grubu" toplantısı planlayan Rusya, hala Suriye ordusunun ve yönetiminin ülkedeki bütün mezheplerin tek temsilcisi olduğunu düşünüyor. Rusya'nın, Esad yönetimi düşse dahi Suriye ordusunun savaşma gücünü koruması gerektiğini, bu gücün ülkedeki azınlıkların korunması için zorunlu olduğunu düşündüğü belirtiliyor.

Tek sorun "cihadcılar" mı?
Batı medyasında sıklıkla tekrarlanan "Kimyasal silahların El Kaide'cilere geçme ihtimali" emperyalist bir müdahale için uygun fırsat yaratma çabalarının bir başka yansıması. Ancak Suriye'de yaklaşık 2 senedir yaşananlar, sorunun yalnızca şeriatçı militanlardan değil, doğrudan doğruya devam eden dış müdahaleden kaynaklandığını gösteriyor.

Örneğin Özgür Suriye Ordusu, Türkiye topraklarında kuruldu. Katar ve Suudi Arabistan'ın ülke içindeki silahlı muhalefete para ve silah yardımı yaptığı, Ürdün ve Lübnan sınırından da Suriye topraklarına silahlı militanların geçtiği biliniyor. İslamcı olan ve olmayan çok sayıda silahlı çete, ABD, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından adı konmamış bir savaş ile Suriye topraklarına gönderiliyor.

ABD'nin "El Kaide korkusu"nun tuhaflığı ile ilgili bir başka boyut daha var. Libya'da Muammer Kaddafi yönetimini devirmede açıktan desteklenen eski ve yeni El Kaidecilerin bir bölümünün Suriye'de savaştıkları daha önce belgelenmişti. Dün de, Libya bandıralı bir geminin Türkiye'ye aranmadan girdiği ve Suriyeli çetelere silah taşıdığı iddiası gündeme getirilmişti.

ABD'nin Suriye'deki cihadcılardan faydalanması, yalnızca "günah keçisi" bulmuş olmasıyla sınırlı değil. Özellikle sivillere yönelik saldırılarıyla ve acımasız infazlarla gündeme gelen Selefi örgütler, aynı zamanda halka korku salıyor.

(soL - Dış Haberler)