Suriye'de Müslüman Kardeşler patır patır adam öldürüyor

Suriye'de son bir haftada 10 civarında suikast yaşandı. Öldürülenlerin çoğu Alevi akademisyenler. Özellikle Humus kentinde muhalifler, suikastleri muhalefetin işlediğini kabul ediyor. Tüm emareler ise ölümlerin arkasında Müslüman Kardeşler'in olduğunu gösteriyor. Silahlar ise Türkiye'den.

Suriye'de geçtiğimiz hafta muhalefet "Artık silahlı mücadele evresine geçildiğine" dair işaretler vermişti. Ancak asıl işaret fişeği, başta Humus olmak üzere çeşitli kentlerde başlayan cinayetler. Esad hükümetine yakın olduğu düşünülen akademisyen ve diğer nüfuzlu kişilerin öldürülmesi, akla hemen Müslüman Kardeşler örgütünün 1973-1982 yılları arasındaki taktiğini getiriyor.

Geride bıraktığımız hafta içerisinde kesin olarak teyit edilmiş en az 6 suikast gerçekleştirildi. Öldürülenler arasında akademisyenler başı çekiyor.

Dün, Suriye Başmüftüsü'nün oğlu Sariya Hassun'un cenaze töreni, suikastler karşısındaki öfkenin tavan yaptığı yer oldu. 22 yaşındaki Hassun, Pazar günü Halep'ten İdlib'e okumakta olduğu üniversiteye gittiği sırada pusuda öldürüldü. Saldırganlar araca ateş açtıkları sırada Hassun'un yanında seyahat eden profesör Muhammed Ömer yaşamını yitirdi, Hassun ise ağır yaralandı, ancak kurtarılamadı.

Sariya Hassun'un babası Ahmed Bedrettin Hassun, ülkenin başmüftüsü ve en yüksek Sünni din adamı. Fakat rejime karşı mücadele edenlerden yana tavır almayan Hassun, islamcı muhalifler tarafından büyük bir düşman olarak görülüyordu. Oğlunun cenaze töreninde yaptığı konuşmada muhalefeti oğlunun da öldürülmesine varan ortamı yaratmakla suçlayan ve Esad karşıtı Sünni din adamlarını kendisine karşı fetvalar yayımladıkları için eleştiren Hassun, "Yanlış yola sevk edilen ve silahlanan kardeşlerim, bazı imamlar fetvalar yayımladığı için beni öldürmeliydiniz. Hiçbir şey yapmamış, kimseye zarar vermemiş bir genci niye öldürdünüz?" dedi. Suikasti işleyenlerin kişileri değil vatanı hedef aldıklarını savunan Hassun, "Suriye'nin Siyonistler ve Amerika karşısında diz çökmesini istiyorlar, ama bu olmayacak" dedi.

Akademisyenler hedefte
New York Times'ın (NYT) bildirdiğine göre sadece Humus kentinde son bir haftada on civarında akademisyen ve profesyonel meslek sahibi insan öldürüldü.

Bunlardan biri, Humus'taki devlet hastanesinde Göğüs Cerrahisi bölümü başkanı Dr. Hasan Eyd idi. Kentin Alevi ağırlıklı El Zühre semtinden bir Alevi olan Eyd, evinden işe gitmek üzere çıktığı sırada vurularak öldürüldü. El Uruba gazetesi, Eyd'in "ayrım yapmaksızın şiddet olaylarında yaralanmış hastaları tedavi ettiğini" belirterek, kendini işine adamış bir doktor olduğunu yazdı. NYT'ye konuşan muhalifler ise Eyd'in "hükümet muhbiri" olduğunu iddia ederek, "ölümü hak ettiğini" savundular.

Yine Humus'taki El Baas Üniversitesi'nden dekan yardımcısı Muhammed Ali Akil de yol üzerinde arabasında ölü bulundu.

Akil'le aynı gün, Humus'ta önce Ebu Ali isimli biri, sonra da Baba Amr mahallesinde bir okuldan üç Alevi öğretmen birden öldürüldü.

Bugün de 7 kişi öldürüldü
Suikastler bugün de devam etti. Humus kentinde silahlı bir grup, 5 kişiyi kaçırıp işkence ettikten sonra öldürdü. Humus Devlet Hastanesi doktorları, 4 cesedi bulduklarını, cesetlerin kurşun ve işkence izleri taşıdıklarını belirtti. Dört kişiden kimliği tespit edilebilen iki kişi oldu. Bunların biri bir köylü, diğeri ise bir devlet memuru. Öldürülen beşinci kişi, Hayfa Sallum isimli bir kadın, hastaneye göğsünden kurşunla yaralanmış olarak getirildi, fakat burada kurtarılamadı.

Hama'da da silahlı grup tarafından pusu kurulan 2 kişi öldürüldü, 2 kişi ise yaralandı. Bu kişilerin de devlet memuru oldukları açıklandı.

Müslüman Kardeşler'in taktiği
İşlenen cinayetlerin bazılarının failleri yakalandı. Yakalanan kişilerin bazılarının, Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkili oldukları duyuruldu.

Suikastler, Müslüman Kardeşler örgütünün geçmişteki bir numaralı taktiği olarak biliniyor. 1973 yılında Hafız Esad Suriye için yeni bir Anayasa kabul edip, devleti de "demokratik, halkçı, sosyalist devlet" olarak tanımladığında, Müslüman Kardeşler'in öncülüğünü çektiği islamcı gruplar silahlı mücadeleye giriştiler. Özellikle 1976 senesinden itibaren örgüt, çok sayıda aydını, akademisyeni, devlet görevlisini öldürdü. 1979'daki bir olayda Müslüman kardeşler militanları 83 eri bir binaya kilitleyip, otomatik tüfekler ve yangın bombalarıyla öldürdü.

Newsweek dergisi 1981 yılında şöyle yazıyordu: "Son beş sene içerisinde Müslüman Kardeşler Esad'ın iktidardaki Baas Partisi'nin üyesi yüzlerce Alevi'yi öldürdü. Öldürülenler arasında Esad'ın akrabaları, kişisel doktoru ve çok sayıda Sovyet danışman da vardı". O yıllarda Sovyetler Birliği, devletçi ve bağımsızlıkçı bir politika yürüten Suriye'ye büyük ekonomik destek veriyordu.

Silahlar Türkiye'den ve Lübnan'dan
Müslüman Kardeşler'in 70'li yıllarda estirdiği terör dalgası, 1982 yılında Suriye ordusu, örgütün kalesi konumundaki Hama şehrine girip ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırdığında sona erdi. O dönemde Müslüman Kardeşler, silah ve mali desteği İsrail ve Ürdün'den sağlıyordu. Bu ülkelerin desteği sayesinde örgüt, Lübnan ve Ürdün'ün Suriye sınırı yakınlarındaki topraklarında askeri üsler kurmuştu.

Suriye'de de o senelerdeki taktiğin tekrar hayata geçirilmeye çalışıldığı görülüyor. Ancak bu defa silahlar İsrail ve Ürdün'den değil, Körfez ülkeleri ve Türkiye'den geliyor. New York Times'ın konuyla ilgili haberinde bilgi alınan Humuslu muhalifler, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'dan büyük miktarlarda silahın kente aktığını belirttiler. Wall Street Journal'a konuşan Halepli İmam Akkam ise Türkiye, Lübnan ve Irak'tan silah geldiğini belirtti.

Türkiye'den giden silah paketi yakalandı
Silahların kaynağı kime sorulsa ilk söylenen ülke Türkiye oluyor. Suriye devlet ajansı SANA'nın bugün bildirdiğine göre Suriye-Türkiye sınırında silah kaçakçıları yakalandı. El konulan silahların arasında 156 pompalı tüfek, kalaşnikof tüfekler, 4 tanksavar füzesi fırlatıcısı ve 5 füze, çeşitli tipte tabancalar, uzun menzilli keskin nişancı tüfekleri ve çok sayıda el bombası bulunuyor.

(soL - Dış Haberler)