Suriye hakkında anlatılan en büyük yalan - I: ABD’nin iyi çocukları

ABD, şimdilerde “radikal” ve “ılımlı” gruplar ayrımını vurguluyor. Gerçekliği tartışmalı bu ayrım, ABD ve müttefiklerinin bu kez “ılımlı” varsaydıkları grupları, “radikaller” güç kazanmasın diye silahlandırmasını ve hatta daha doğrudan müdahaleleri meşrulaştırmayı sağlıyor.

Ali Örnek - soL
ABD Dışışleri Bakanı John Kerry, Kongre üyelerini Suriye’ye yönelik doğrudan bir müdahaleye ikna etmeye çabalarken, radikal grupların Suriye’de yalnızca yüzde 15 ila 25 arası bir oranda olduğunu söylemişti. Kerry’nin “kötü çocuklar” tanımının ardından Türkiye de benzer bir söylemi benimsedi ve Dışışleri Bakanı Ahmet Davutoğlu radikal grupları kınamaya başladı. Davutoğlu’na göre, Suriye’deki “devrim”e zarar veren bu gruplar, Suriye muhalefetinin bütününü yansıtmıyor ve hatta radikallerin vahşi cinayetlerine karşı çıkan “ılımlı bir muhalefet” de var.

Kim bu kötü çocuklar?
Sahadaki gerçek, ABD ve müttefiklerinin yaygın söylemiyle bütünüyle çeliyor. Nitekim Suriye’deki grupların tamamına yakını “kafir Alevi rejimi”ne karşı cihat ettiklerini düşünüyor. Silahlı gruplar arasında kendi inançları dışındaki tüm İslami mezhepleri “kafir” gören tekfirci-Selefi anlayış yaygın. Şu ana kadar Devlet Başkanı Beşar Esad devrildikten sonra Suriye’nin laik yapısının muhafaza edileceğini ve tüm dinlere eşit mesafede yaklaşılacağını beyan eden silahlı bir grup olmadı. Üstelik, kendilerine Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adını veren grubun, yani ABD’nin “iyi çocukları”nın koordinasyonu için ABD’nin teşvikiyle 2012 yılının Aralık ayında Antalya’da kurulan “Yüksek Askeri Konsey”in (YAY) yöneticilerinden de sıklıkla mezhepçi söylemler ve hatta katliam çağrıları gelebiliyor. Haziran ayında Humus’a bağlı Kuseyir’in Suriye ordusunun kontrolüne girmesinin ardından İstanbul’dan El Arabiya kanalına bağlanan ÖSO sözcülerinden Abdül Hamid Zekeriya da bunlardan biri. Zekeriya, açıklamasında Alevi ve Şiileri Suriye’den temizleyeceklerini söylemişti. Yine ÖSO çatısı altındaki çok sayıda tugay, 2013 yılı yazı boyunca Kürt kasabalarına ve Lazkiye’de Alevilere yönelik büyük bir saldırı dalgası başlatıldığında El Kaide bağlantılı Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ile ortak hareket etmekten çekinmedi.

Benzer biçimde Şam’a yönelik “Kurtuluş Harekatı” da El Kaide bağlantılı bir diğer örgüt olan El Nusra Cephesi ve “ılımlı” varsayılan İslam Tugayı’nın başını çektiği ortak bir operasyondu.

Şeriat koalisyonu
Aslında tartışmanın netlik kazanması için ÖSO’nun yapısını incelemek gerekiyor. Batı basınında sıklıkla bu grubun Salim İdris adlı eski bir Suriye ordusu mensubunun idaresinde olduğu iddia ediliyor. Salim İdris ise 123 Alevi sivilin katledildiği Lazkiye saldırısı boyunca Türkiye sınırından geçerek burada militanların saldırısını övmüştü. Ayrıca İdris, bu saldırıya Türkiye üzerinden gelişkin tanksavar silahlar ve mühimmat ulaştırılmasını da üstlenmişti. Suriye’deki gruplar ise yalnızca Suudi Arabistan’ın finanse ettiği ve CIA tarafından organize edilen silah akışından yararlanabilmek için Salim İdris’in başında bulunduğu YAY’a bağlılıklarını açıklayabiliyorlar. Ancak bunun dışında her grup kendi yerel liderinin sözüne göre hareket ediyor. Örneğin Kürt kentlerine yönelik saldırılar sürerken İdris, IŞİD ile hareket eden ÖSO gruplarını eleştirdiğinde, YAY’ın Halep’teki temsilcisi ve ÖSO’nun en büyük gruplarından olan Tevhid Tugayı’nın lideri Abdulcabbar el Ukeydi, İdris’i tanımadıklarını söylemişti.

Sahadaki gerçekler, geçtiğimiz hafta çoğu ÖSO’nun ana unsurlarını oluşturan grupların El Nusra Cephesi ve radikal İslamcı Ahrar’uş Şam Tugayı ile koalisyona gitmesiyle ortaya çıktı. YAY’ın ve Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) otoritesini tanımadıklarını açıklayan gruplar, şeriat için çarpışacaklarını bildirdiler.

YARIN:
• Özgür Suriye Ordusu gerçekten var mı?
• Sahada savaşanlar yalnızca ÖSO ve El Kaide mi?
• ABD gerçekten El Kai-de’yi istemiyor mu?
• Türkiye hangi grupları destekliyor?