Siyasal İslam'ın erken ölüm ilanı

Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesinden sonra Müslüman Kardeşler’in iktidardaki ilk deneyimi, bölgedeki İslamcı harekete ne kadar zarar verdi? Modern Mısır tarihinin seçimlerle başa gelen ilk İslamcı cumhurbaşkanının düşürülmesi, demokratik geçişin altını mı oyuyor?

(soL- Dış Haberler) Kardeşler içindeki ana akım İslamcılar, askeri otoriter rejimler tarafından onlarca yıl boyunca zulüm görüp hapishanelerde ve sürgünde yaşatıldı. Büyük ihtimalle Mursi’yi süpüren son darbeyi de atlatacaklardır. Son altmış yıl içinde, eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır gibi laik diktatörlerin, dinci rakiplerini zayıflatıp yalnızlaştırma yönündeki büyük çabalarına rağmen, İslamcıların sıkı bağları ve birbirlerine olan sadakatleri, laik yönetimlerin şiddetli saldırılarına karşı koymalarını ve örgütlerini büyütmelerini mümkün kıldı.

Son 20 yıl içinde Mısır’da ve başka yerlerde İslamcılarla yaptığım görüşmelerde, dinci eylemcilerin hareketin ilahi zaferine duydukları inançla beslendiklerini ve arzu ettikleri hedefe ulaşmak için zorluklara ve kayıplara göğüs gerip, bu uğurda kendilerini feda etmeye hazır olduklarını gördüm. İslamcıları yeraltına sürükleyen onlarca yıllık baskı, İslamcıların psikolojisinde ve hayal dünyasında derin yaralar açtı. Sonuç olarak, genel anlamda toplumu kendi davalarının doğal bir düşmanı olarak görüyorlar. Mursi’nin Mısır ordusu tarafından düşü-rülmesi, Müslüman Kardeşler ve destekçileri arasındaki bu kuşatılmışlık mentalitesinin, adaletsizlik ve mağduriyet düşüncesinin büyümesine yol açacak.

Tarih rehberimizse, kısa ve orta vadede İslamcı liderler, hükümetteki performanslarını eleştiren ve kritik dersler çıkaranların karşısında, örgütsel birlik ve sadakate öncelik verip, kafalarını kuma gömecek ve bütün dünyayı onlara karşı komplo kurmakla suçlayacaklardır. Müslüman Kardeşler, İslamcıların “faşist askeri darbe”ye karşı anayasal meşruiyeti savundukları yönündeki güçlü inanca dayanarak halihazırda binlerce destekçiyi harekete geçirmiş durumda. Mısır’da ve bölgedeki en örgütlü toplumsal ve siyasal hareketlerden biri olan Kardeşler, sandıkta veya sokaklarda dikkate alınan bir güç olarak kalmak için, oyların yüzde yirmi ila otuzuna denk düşen seçmen tabanına da yaslanabilir.

İslamcıların markası zarar gördü
İslamcılar, Arap bölgesinde ve Ortadoğu’daki büyük ölçekli halk ayaklanmalarından etkilenen ülkelerde kilit oyuncular olmaya devam edecekse de markaları bir kez zarar görmüş oldu. Kardeşler’in eski başkan yardımcılarından Muhammed Habib’in dediği gibi, Kardeşler sadece cumhurbaşkanlığını değil, siyasal mücadelenin üstünde tuttukları o ahlaki davayı ve ülkenin ekonomik ve kurumsal güçlüklerden kurtulması için neyin gerekli olduğunu bildikleri iddiasını da kaybetmiş oldu. İslamcıların bir yıl süren hükümet deneyimi sırasında bütçe açıkları, politik program eksiklikleri yaşandı ve laik karşıtlarını anımsatan otoriter bir yönelim sergilendi. Siyasal İslam, hem teorik hem de pratik anlamda yenilmiş oldu. Hüsnü Mübarek’in gidişinden sonra İslamcılar tarafından sistemin parçası haline getirilen alt ve orta sınıfların eleştirel bakış açısına göre, Mursi ve Kardeşler denendiler ama kusurlu bulundular. Yerel kamu hizmetlerini yürütme konusunda başarısız oldular.

İktidarı almalarının üzerinden bir yıldan daha uzun bir süre sonra, İslamcıların ekonomiyi kötü yönetmesi, onların becerikli yönetici, idareci ve tüccar olduklarına ve kamusal hizmet ve istihdam sağlama hususunda otoriter laik seleflerinden daha donanımlı olduklarına dair o meşhur iddiayı da ortaya sermiş oldu. Yerine geçtikleri kişiler kadar orijinal fikir ve idari-yönetsel beceri yoksunu olduklarını kanıtlamış oldular.

Ekonominin yönetilememesi sorunu
Ekonomiyi geliştirmek şöyle dursun, İslamcıların karmaşık yönetişim tarzı, yapısal krizi gerçek anlamda şiddetlendirdi ve yoksullar ve daralan orta sınıflar içinde sıkıntılara ve acılara neden oldu. Mursi’nin cumhurbaşkanlığının birinci yıldönümünde, içinde Müslüman Kardeşler’e oy verenlerin de bulunduğu milyonlarca protestocu, istifa talebiyle sokakları doldurdu. Mursi, yalnızca liberal eğilimli muhalefete uzaklaşmakla kalmayıp, kötü ekonomik yönetimden ötürü milyonlarca Mısırlıyı da öfkelendirdi. Müslüman Kardeşler ve diğer İslamcılar, yönetişim ve bilhassa da politik-ekonomiye ilişkin bir repertuar geliştirmemekle feci bir hata yaptılar. Geçtiğimiz on yılda, ben ve diğerleri, İslamcıların siyasi ve ekonomik programlarını basına taşıdığımız zamanlar, bu sorunun onları kamuoyu eleştirilerine maruz bırakmak için sorulan hileli bir soru olduğunu ve programlarını siyasi sürece katıldıkları zaman ortaya koyacaklarını söylüyorlardı. İslamcı hareket, orijinal fikir geliştirme kıtlığından mustarip koca bir bedende küçücük bir beyin taşıyorlar.

Halkın Mursi’ye duyduğu memnuniyetsizlik, kötü ekonomik uygulamaların da ötesinde, otoriter yönelimler ve İslamcı iktidarı sağlama alma çabalarından kaynaklanıyor. İslamcılar, psikolojik açıdan, bir muhalefet odağından hükümet partisine geçiş yapmadılar. Meclis ve başkanlık seçimlerinde çoğunluğu almalarına rağmen, sanki bütün dünya onlara karşıymışçasına hareket ettiler ve bu zihniyet, altından kalkamayacakları işler üstlenip yanlış hesaplar yağmalarına neden oldu.

Mursi'nin yarattığı hayalkırıklığı
Geniş ve kapsayıcı bir hükümet ve El Nahda ya da Rönesans inşa etmek gibi verdiği sözleri tutmak yerine Mursi, iktidarını tekelleştirme ve Müslüman Kardeşler’i devlet kurumlarına yerleştirme hususunda büyük mesafeler kaydetti. Her kesimden Mısırlı arasında, Mursi’nin Mısır’a Kardeşler imajı vermek için çalıştığı ve ölümcül bir hata yaparak, Mısır’ı dünyanın anası olarak gören gururlu bir ülkede cumhurbaşkanlığını Kardeşler’in emri altına soktuğu yönünde yaygın bir kanı var.

Kardeşler için uysal, işlevsel ve güvenilir bir tercih olduğu inkar edilemeyecek olan Mursi, İslamcıların fiyaskosunda büyük bir sorumluluğa sahip. Mursi, kendine düşmandı etrafında kopan fırtına karşısında kör ve sağır kaldı. Düşman yaratma ve pot kırma sanatında ustaydı ve kendisine oy veren milyonlarca Mısırlıyı da kendine düşman etti. Mursi, bu kritik devrimci uğrakta, en kalabalık Arap devleti olan Mısır’ı yönetmek için yanlış adamdı.

Aslında Mursi’nin İslamcı yönetimi, siyasal açıdan kutuplaşmış ve finansal açıdan iflas etmiş bir ülke devralmıştı. En başından beri, polis ve güvenlik güçleri dahil, devlet kurumlarından onun başkanlığına karşı yoğun bir direnişle ve eski kafalıların yerleşik tutumlarıyla karşılaştı. Benzer şekilde, liberal eğilimli muhalefet de, Mursi’nin balayı yapmasına izin vermedi. Laikler ve liberaller, ta başından beri İslamcılara güvenmiyor ve onları Mısır’ın laik kimliği için varoluşsal bir tehdit olarak görüyordu. Bu, demokratik seçimlerle başa gelen birinin demokratik olmayan bir yoldan devrilmesi için orduya çağrıda bulunmalarına neden oldu. 50’lerin ortasında ortaya çıkan İslamcı-milliyetçi fay hattı ve kültür savaşları hâlâ devam ediyor. Arapça yayımlanan El Hayat gazetesinde yazan ve İslamcıların ateşli eleştirmenlerinden olan ünlü laik şair Adonis, İslamcılarla laik eğilimleri olan milliyetçiler arasındaki mücadelenin, politik ve ideolojik olmaktan çok, kültürel ve uygarlaşma ve hümanizm temelli olduğunu yani Arap kültürünün geleceğiyle ilgili bir mücadele olduğunu iddia ediyor.

Duruma bakılırsa, Mursi, hayalkırıklığı yarattı ve sonunda yenildi. Mısır’ın sorunları, onun yönetimi sırasında büyüdü siyasi ve ekonomik koşullar daha da kötüleşti ve siyasi ayrılıklar derinleşti.

İslamcı iktidarın sınırları
Mursi’ye yöneltilen eleştirilere bakmaksızın, politik açıdan körleşmiş hırsların tuzağına düşen İslamcıların yeni kurulan iktidarının sınırları hususunda eşi benzeri görülmemiş hiçbir şey yoktu. Şu an kendilerini anayasal meşruiyetin savunucusu olarak resmetseler bile, soru, İslamcıların liberal veya yeni doğmuş demokratlar olup olmadığı değildir, ki değiller. Onların dünya görüşü ve toplumsallaşmaları, büyük ihtimalle muhafazakar ve liberal olmayan demokrasilere başkanlık edeceklerini gösteriyor.

Ancak aşırı muhafazakârlar da dahil İslamcılar, demokrasiyi kurumsallaştırma ve onun parametrelerini ve kurallarını kabullenmeye bağlı oldukları yönünde bir vurgu yaptılar. Bu iyi haber, çünkü liberalizm demokrasiden üstün değil, demokrasi liberalizmden üstündür. Kurumlar ve demokratik politik uygulamalar bir kez yüceltildi mi, birey hakları ve azınlıklar ve siyasette kutsal olanın rolüne dair tartışmalar, ifade özgürlüğü ve meclisteki çoğunluğun değişmesi çerçevesinde yürütülebilir.

Ordunun Mursi’yi uzaklaştırması, Mısır’ın kırılgan demokrasi deneyiminin altını oyuyor, çünkü İslamcıların bir kez daha bastırılıp, politik arenadan dışlanması gibi gerçek bir tehlike mevcut. Mursi’nin tutuklanması ve Kardeşler liderlerinin hedef alınması kötüye işaret. Bu durum, demokratik geçişe işaret etmiyor, çünkü Ortadoğu’nun en büyük ve en eski İslamcı hareketi olan Müslüman Kardeşler olmadan demokrasi inşa edilemeyecektir.

Mısır'ın Arap dünyasındaki yankıları
Mısır’da yaşananlar, komşu Arap ve Ortadoğu ülkelerinde de yankılanacaktır. Bölgedeki İslamcılar, halk hareketi dalgasının kendilerine karşıt hale geldiği konusunda endişeli. 2010-2012 arasındaki kitlesel Arap ayaklanmalarından sonra, Araplar arasında İslamcıların kazanan at olduğuna dair yaygın bir kanı vardı. Bu kaçınılmazlık, milyonlarca Mısırlının Mursi’nin İslamcı yönetimini ve sonrasında da düşürülmesini protesto etmesinin ardından tersine dönmüş oldu. İhvan artık siyasal İslamı kirleten ve güçten düşüren zehirli bir maddedir.

1928’de kurulan merkezi İslamcı örgüt Müslüman Kardeşler’in iktidardaki ilk deneyiminde başarısızlığa uğraması, Filistin, Ürdün, Suriye ve hatta Tunus ve Fas’taki kollarının ve ideolojik ortaklarının imajını zedeleyecektir.

Hamas, Kahire’de esen sert fırtınadan aldığı darbeyle sendeledi, Ürdün’deki Müslüman Kardeşler, politik ateşi ve baskıyı hissediyor. Suriyeli İslamcılar ise yönlerini şaşırdılar ve dalganın kendilerine karşı dönmesinden korkuyorlar. Tunus’taki liberal muhalefet harekete geçti ve Nahda’ya saldırma planları yapıyor. Türkiye’deki ılımlı İslamcı AKP ve Gülen Hareketi bile, komşu Mısır’daki gelişmeleri endişe ve rahatsızlık içinde izliyor. Her şeye rağmen İslamcı hareketin ölüm ilanını yazmak aptalca olacaktır.

(Fawaz A. Gerges - Foreign Policy / çeviren Reşat Bilici)