Sınıf mücadelesinde öğrenci hareketleri

Kapitalizm tarihi boyunca öğrenci hareketleri, sınıflar mücadelesinde emekçilerin saflarında defalarca önemlil bir güç olarak ortaya çıktı. Öğrenci hareketi, birçok örnekte basit bir destek kuvvet olmanın ötesinde öneme sahip oldu.

Fransa’da belki yakından bakanlar açısından bir miktar beklenilen, uzaktan bakanlar açısından ise beklenilmedik bir şekilde emeklilik reformu yasasına karşı emekçilerin çok yoğun bir mücadeleye girişmesi ve bu mücadelede öğrencilerin, özellikle de lise öğrencilerinin önemli bir dinamik olması, öğrenci hareketinin sınıf mücadelelerindeki yerini bir kez daha akla getirdi.

Fransa’daki olayların ardından öğrencilerin rolü tartışılırken birçoklarının hafızasına derhal 1968’de başta Fransa birçok ülkede yaşanan hareketlilik geldi. Gerçekten de halen dünya genelinde öğrenci hareketi denilince ilk akla gelen örnek, çoğu durumda 1968’de zirve noktasına ulaşan hareket oluyor.

Oysa öğrenci hareketinin sınıflar mücadelesindeki yeri, çok daha eskilere gidiyor. Daha Avrupa’daki 1848 devrimleri döneminde öğrenci hareketi, devrimde etkin bir rol oynuyordu. Fransa, Almanya’da, Avusturya’da 1848 kalkışmalarında öğrenciler önemli rol oynamışlardı.

19’uncu yüzyılın ikinci yarısında da öğrenci hareketi siyasi önemini sürdürdü. Özellikle doğu Avrupa ülkelerinde henüz yeni yeşermekte olan milliyetçi ve sosyalist düşüncelerin oluşmasında ve birtakım halkçı ve devrimci örgütlerin kurulmasında, batı Avrupa’yla temasın da etkisiyle öğrenci hareketi önemli rol oynadı. Nüfusun çok ufak bir kısmının eğitim alabildiği Polonya, Bulgaristan, Çarlık Rusyası gibi ülkelerde öğrenci hareketi, devrimci hareketin oluşumuna önemli katkı sağladı.

Rus Devrimi’nde öğrenciler de vardı
Rusya’da Ekim Devrimi’ne giden yolda genelde 1905 ve 1917 devrimleri vurgulansa da, 20’inci yüzyılın başında yükselen bu mücadeleyi önceleyen, öğrencilerin yoğunlukta olduğu bir Çar karşıtı mücadele vardır. Sonradan ortaya çıkan marksist hareketin liderlerinin birçoğu, kendilerinden önceki bu mücadele kuşağından etkilenmiştir. Lenin üzerinde büyük etkisi olan ağabeyi Aleksandr Ulyanov da Petersburg Üniversitesi öğrencisi bir devrimciydi. İşçi sınıfının sosyalist partinin çekirdeği olduğunu savunan, marksizmin etkisinde gruplardan birinde mücadele eden Vladimir Ulyanov, Çar 3. Aleksandır’a başarısız bir suikast girişimi sonucunda asılacaktı.

Ancak dahası, genelde birer işçi devrimi olarak akla gelen 1905 ve 1917 devrimlerinde de öğrencilerin rolü önemlidir. Sık sık gözden kaçmasına rağmen, özellikle 1899 ile Rus-Japon Savaşı’nın başladığı 1904 arasındaki süreçte öğrencilerin hareketliliği, Çar’a karşı muhalefetin dinamik bir ögesidir. O dönemde hareketi yükselten, 1899’da ülke çapında örgütlenen öğrenci “grevi” oldu. 1901 Şubat ve Mart aylarındaki sokak gösterilerinde temel güç öğrencilerdi. Bu dönem, öğrenci hareketinin teorik yerine dair bir tartışma da yürütüldü. Yoğun uğraşlara rağmen öğrenci hareketine kendi başına bir teorik bütünlük kazandırılamadı. 1905’e gelinen yolda işçi sınıfının mücadelesinin yükselmesiyle birlikte öğrenci hareketinin birçok kadrosu, öğrenci hareketinin, mücadelenin asıl gücü olacak işçi sınıfının mücadelesini destekleyici bir rol üstlenmesi gerektiği fikrine evrildiler. 1905 devriminin yenilmesinden, 1917’deki devrimlere uzanan süreçte de Rusya’da öğrenci hareketi, toplumsal mücadelenin önemli bir parçası olmaya devam etti.

Öğrenciler mücadeleyi yükseltiyor
Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından Avrupa 1918-1921 arasında yeni bir devrimci krizle yüz yüze geldiği sırada sanayileşmiş ülkelerde mücadelenin sürükleyicisi kuşkusuz işçi sınıfı olsa da, öğrenci hareketi de mücadelede yerini aldı. Ancak aynı süreçte dünyanın henüz kapitalizmle yeni tanışmakta olan kısmındaki ülkelerde devrimci mücadelenin yükselmesinde, ülkenin aydın kesiminde yer alan öğrenci hareketinin rolü kuşkusuzdu.

Örneğin Çin’de 1911’de hanedanlığın yıkılmasında öğrencilerin mücadelesinin payı olmuştu. Ancak daha önemlisi, Çin tarihinin dönüm noktalarından olan 4 Mayıs Hareketi idi. 4 Mayıs 1919’da Pekin’de öğrenciler, hükümetin Versay anlaşması karşısındaki kararsız tavrını protesto etmek için kitle gösterileri düzenlediler. Çin Devrimi lideri Mao Zedung, Çin komünizminin doğuşunda ve 1921’de komünist partinin kuruluşunda 4 Mayıs öğrenci hareketinin önemine dikkat çeker.

1920’li yıllardan itibaren uluslararası öğrenci toplantıları yapılmaya başlanır. Bu uluslararası toplantılardan etkilenerek ülkelerindeki bağımsızlık mücadelesine önderlik eden çok sayıda öğrenci arasında Hindistan’da Nehru ve Endonezya’da Hatta da vardır.

60’lı yıllar
Öğrenci hareketinin tüm dünyanın gündemine girmesi ise 1960’lı yıllarda oldu. Bugünden bakıldığında Mayıs 1968’de Fransa’da patlak veren olaylar en fazla göze çarpsa da, dünyanın değişik coğrafyalarındaki birçok ülkede 60’lı yılların başından itibaren öğrenci hareketinin yükselmekte olduğu görülür.

ABD’de 60’lı yıllarda yükselen insan hakları mücadelesinde siyahlar ve üniversite öğrencileri başı çekiyordu. 1960’ta mücadeleyi ilk tetikleyen, North Carolina A&T Üniversitesi’nde 4 siyah öğrencinin yemekhanenin beyazlara ayrılmış kısmına oturmasıyla başlayan protestonun hızla diğer üniversitelere yayılması olmuştu.

Türkiye’de de gençlik hareketinin 60’lardaki yükselişi, 68 yılını önceler. Aslında 68 adlandırması, batı Avrupa’da hareketin bu sene zirveye çıkmasından kaynaklanır ve diğer ülkelerde 60’lı yıllardaki hareketler için de kullanılır.

Fransa’da 1968 Mayısı’nı bu kadar önemli kılan ögelerden biri, çok kitlesel bir öğrenci hareketinin, işçi sınıfının örgütlediği ülke tarihinin en yaygın genel greviyle çakışması idi. Mayıs ayında önce 800 bin öğrenci, öğretmen işçi hükümeti protesto için yürüdü. Kısa zamanda daha da kalabalık gösteriler düzenlendi, genel grev hükümeti zora soktu. Hükümetin başında Charles De Gaulle, devrim korkusuyla kısa süreliğine Almanya’ya kaçtı, daha sonra geri dönüp parlamentoyu feshetti, yeni seçim çağrısı yaptı ve askeri önlemler aldı. De Gaulle’ün partisi seçimlerden galip çıktı.

Aynı dönemde Almanya, İtalya, İrlanda gibi birçok Avrupa ülkesinde de öğrenci hareketliliği güçlüydü. Bu hareketler, emekçi kitlelerin mücadelesiyle buluşamadıkları ölçüde farklı rotalara kaydılar. Dünyanın başka coğrafyaları da 60’lı yıllarda önemli öğrenci hareketlerine sahne oldu. Latin Amerika’da öğrenci hareketi, devrimci hareketin önemli bir parçasıydı. 1959’da gerçekleşmiş olan Küba Devrimi’nde gerillaların gölgesinde kalmasına rağmen üniversite öğrencilerinin mücadelesinin büyük etkisi olmuştu. Aslına bakılırsa Fidel Castro da öğrenci hareketinden çıkma bir liderdi. 60’larda öğrenci hareketi diğer Latin ülkelerinde de gelişti. En güçlü hareketin görüldüğü Meksika’da hükümet, öğrenci hareketini 2 Ekim 1968’de Tlatelolco Meydanı’nda kanlı bir katliamla bastırabildi. Katliamda resmi kayıtlara göre 20, gerçekte ise çok daha fazla kişi öldü.

Bir “öğrenci devrimi” bile var!
Öğrenci hareketi dünyanın hemen tüm ülkelerinde önemli bir siyasi güç olarak kendini gösterse de, daha 19’uncu yüzyıldan beridir yapılan teorik tartışmalarda yalnızca marksistler değil, çoğu siyasi akım, öğrencilerin tek başına bir toplumsal güç olarak toplumun dönüşümüne yön veremeyeceğinde birleşti. Öğrenci hareketi, birçok ülkede emekçilerin mücadelesini destekledi, ve çok değerli bir katkı sağladı.

Dünya tarihinde sadece bir örnek, bir “öğrenci devrimi” olarak anılıyor: 1973 Tayland Devrimi. Tayland’da birtakım olağanüstü koşulların çakışması ve devlet bürokrasisinin üst kademesinde görev alan bazı kişilerin büyük hatalar yapması, öğrenci hareketi önderliğinde ağırlıklı olarak orta sınıftan oluşan kitlelerin düzenlediği protestoların sonucunda hükümetin düşmesi, ülkede sınıf sistemini değiştirmesi anlamında bir devrim olmasa da, Tayland’ın siyasi tarihi açısından 1932’de askeri darbeyle eşdeğer bir öneme sahip olduğu için “devrim” olarak anılıyor.

(soL - Dış Haberler)