Selefiler Lübnan'da baskıya devam ediyor

El Akbar gazetesinde yayınlanan bir makaleye göre Selefiler, Lübnan'da Hizbullah'ın etkisizleştirilmesi ve iktidarın devrilmesi planının bir parçası olarak, iktidar ortağı konumundaki diğer İslamcı gruplara baskı yapıyor.

Lübnan'ın kuzeyinde bir süredir İslamcı gruplarla Aleviler arasında yaşanan çatışmalar kamuoyuna yansımıştı. Lübnan'da yayınlanan El Akbar gazetesinde yer alan bir makalede, çatışmaların Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Mikati hükümetinin devrilmesi planıyla ilişkisine dikkat çekiliyor ve Selefi grupların, iktidardaki 8 Mart Koalisyonu'nun ortağı olan diğer Sünni grupları etkisizleştirmeye çalıştığı belirtiliyor.

Abdülkafi el Samed imzalı makalede, çatışan gruplar arasında arabuluculuk yapan bazı kaynaklara göre, "belirli gruplar, gerek Mikati kabinesini düşürmek ve gerekse Suriye krizinin Lübnan'a yayılması amacıyla, Trablusşam'daki durumdan faydalanmaya çalışıyor." Aynı kaynaklara göre, bazı taraflar Trablusşam'da yaşanan çatışmaları canlı tutma konusunda özel bir çaba harcamakta.

Burada bahsi geçen "taraflar" ile, Lübnan'ın kuzey bölgelerinde etkin olan Selefi gruplar kastediliyor. Zira Selefi gruplar çatışan taraflardan birini oluşturuyor ve yine Selefilerin, Mikati hükümetinin devrilmesi amacıyla Saad Hariri'nin Gelecek Hareketi'yle bir ittifak kurduğu biliniyor.

Çatışmaların ardından gelen bu açıklamalar iki önemli gelişmeyle aynı günlere denk düştü. Bunlardan biri, El Takva camisi imamı Şeyh Salim el Rıfai'nin Lübnanlı Sünnilere yönelik, askeri konsey kurulması yönündeki çağrısıydı. Diğeri ise yine aynı günlerde Selefi din adamlarından oluşan bir kafilenin, 8 Mart hareketine yakın İslamcı partilere yaptığı ziyaretlerdi. Bu ziyaretlerde kafilenin, "Trablusşam'da Suriye rejimi destekçilerinin barındırılması kabul edilemez" ifadelerini içeren açıklaması, 8 Mart Koalisyonu'nun destekçisi İslamcı partilere yönelik üstü örtülü bir tehdit mesajı olarak yorumlanmıştı.

Selefiler neyi amaçlıyor?
Suudi Arabistan ve Katar'ın Lübnan'da, başta Müslüman Kardeşler ve Selefiler olmak üzere muhalif İslamcı grupları desteklediği biliniyor. Saad Hariri'nin Gelecek Hareketi de bu ikisiyle birlikte Mikati iktidarına karşı bir ittifak oluşturmuştu. ABD, Suudi Arabistan ve Katar'ın destek ve yönlendirmesiyle oluşturulan bu ittifakın amacının Lübnan'da Hizbullah'ı yalnızlaştırmak ve İran-Suriye-Hizbullah hattının Lübnan ayağını zayıflatmak olduğu daha önce soL'da yayınlanan bir haberde yer almıştı.

El Akbar'daki makalede, Hariri ve Gelecek Hareketi'nin Hizbullah'ı etkisizleştirme girişimlerinin boşa çıkması üzerine Suudi Arabistan'ın, Mikati hükümeti ve Hizbullah karşıtı planlarda Selefileri öne çıkarmaya çalıştığı belirtiliyor. Yaşanan gelişmeler ise Selefilerin, Hizbullah'a yakın her türlü siyasi varlığı Trablusşam'dan "temizlemeye" çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.

Hizbullah'ın etkisizleştirilmesi planının bir parçasını da, partinin dayandığı ittifakların zayıflatılması oluşturuyor. Selefiler bu amaçla özellikle güçlü oldukları Lübnan'ın kuzey bölgelerinde 8 Mart Koalisyonu'nun ortağı olan diğer İslamcı partiler üzerinde de baskı kuruyor. Bunun için, doğrudan silahlı tehdit ve eylemlerin dışında, dışlama, göçe zorlama ve satın alma gibi yöntemlere başvurulduğu görülüyor.

Selefiler, 8 Mart üyesi İslamcı partilere baskı yapıyor
Selefilere yakın bir kaynağa dayandırılan bir ifadeye göre, Selefiler ile 8 Mart İslamcıları arasındaki sorunlar çözüme bağlanmış durumda. Buna göre Selefiler, 8 Mart üyesi İslamcılara gelebilecek herhangi bir saldırıya veya tehdide karşı onları koruyacağını ilan etmiş durumda.

Ancak 8 Mart taraftarı bir diğer kaynak bu ifadelerin tatmin edici olmadığını vurguluyor. Buna göre Trablusşam'ın Bab el-Tebenne mahallesinde yaşananlar bu ifadeleri yalanlıyor. Sünni Esvad ailesinin buradan sürülmesi, El Naşar ailesinin ticari faaliyetlerini bitirmeye dönük çabalar ve Şeyh Haşim Minkara'nın El Mina kentinden sürülmesi gibi eylemler buna örnek teşkil ediyor. Sünni bir örgüt olan İslami Birlik Hareketi'nin başındaki Minkara'nın diğer islamcı gruplar arasında "zayıf halka" olduğu için bilerek seçildiği de yapılan yorumlar arasında. Böylece diğer gruplara "sizin de başınıza gelebilir" mesajı veriliyor.

Tüm bu örneklere rağmen Selefilerin, bir yandan islamcı partileri "koruyacağı" mesajını vermesi ve 8 Mart İslamcılarıyla sorunlarının çözüldüğünü açıklaması, öte yandan da çeşitli yollarla baskıyı sürdürmesi, bir tür itme-çekme taktiği olarak yorumlanabilir. Yani Selefiler, baskı ve tehditle islamcıları Hizbullah'ın direniş ekseninin dışına doğru iterken, güven verici açıklama ve tutumlarla da kendi tarafına çekmeye çalışıyor olabilir.

Sıra İslamcı olmayan partilere de gelecek
Selefilerin amaçlarından birini de, güçlü oldukları bölgelerde kendi taraflarında olmayan tüm diğer grupları etkisizleştirmek oluşturuyor. Bu doğrultuda, 8 Mart içinde yer alan ya da direniş eksenine yakın duran İslamcı partilerden sonra sıranın İslamcı olmayan diğer partilere de geleceği yorumları yapılıyor. Bunlar arasında yine 8 Mart üyesi olan Arap Demokratik Partisi, Suriye Sosyal Milliyetçi Parti ve eski başbakan Ömer Karami gibi isimler de zikrediliyor.

Lübnan'da gelişmelerin nasıl evrileceği ve bahsi geçen planların işe yarayıp yaramayacağı, bölgesel gelişmelerle yakından ilişkili. Suriye'de yaşananlar ve emperyalist ülkelerin yanında İran ve İsrail gibi ülkelerin atacakları adımlar bu denklemin önemli değişkenlerini oluşturuyor. Emperyalizm bölgeyi kendi niyetleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışırken, Lübnan'ın da bundan nasibini almaması düşünülemezdi. Zira, iç savaş gibi bir felaket dahil pek çok kanlı olasılık, Lübnan'da gerçekleşebilecek olasılıklar arasında zikrediliyor.

(soL - Haber Merkezi)