Profesyonel ordular başarılı mı?

Yüksek Askeri Şura’daki atama krizine rağmen profesyonel ordu konusunda Genelkurmay ile AKP'nin anlaştıkları biliniyor. Başarılı-modern ordu anlamına geleceği söylenen profesyonelleşmenin dünyadaki örnekleri ise ortaya çıkan skandallar ve hezimetlerle hiç de beklenmeyen sonuçlar ortaya çıkarıyor.

Yüksek Askeri Şura’da yapılacak atamalar tartışıladursun Türkiye’de ordunun tamamen profesyonelleştirilmesi doğrultusunda adımlar atılmaya başlandı. Özellikle hükümete yakın gazetelerde yer alan yazılar ve TSK’ye dönük eleştirilerde, profesyonelleşme konusunda yavaş adım atılması öne çıkıyor.

Şimdiden Özel Harekat Birlikleri gibi öldürmeye programlanmış profesyonel askerleri olan ordunun yakın zamanda tamamen profesyonelleştirilmesi planlanıyor.

Özellikle cemaate ait yayın organlarında yer alan yazarların profesyonel ordu konusunda sürekli olarak ABD’yi örnek göstermesi niyetin ne olduğunu açığa vururken, profesyonelleşmenin getireceği söylenen “başarı” ise sorgulanmayı hak ediyor.

İşgale ve öldürmeye programlanmış ABD ordusunun NATO ile birlikte ortaya koyduğu sicil, zorbalık dışında “başarı” konusunda pek ileride olunmadığını gösteriyor.

Silah tekellerini doyuracak profesyonel ordu gerek
Dünyanın en önemli askeri gücüne sahip olan ABD’nin askeri harcamalar için ayırdığı bütçe miktarı yıllık 650 milyar dolar civarında. Ülkede petrol şirketleri ile birlikte en büyük şirketler de tabi ki silah şirketleri. Böylesine büyük paraların döndüğü bir alanda doğal ki dünyanın her yerinde her an savaşmaya, işgale, ölmeye ve öldürmeye hazır bir profesyonel ordu gerekiyor.

F-16’lar gibi savaş uçaklarını üreten Lockheed Martin, radar ve takip ekipmanı üreten Northrop, Patriot füzelerinin üreticisi Raytheon ve havacılık devi Boeing gibi silah tekellerinin milyarlarca dolar ciro yapmasını sağlayan ABD’nin profesyonel ordusundan başka bir şey değil.

“Savaş baronları ülkede barışa izin vermiyor” diye yazan yandaş medyanın profesyonel ordu ile beraber ülkenin, şu anda da zaten oldukça etkili olan, uluslararası silah tekellerinin lobi merkezi olacağını bilmediklerini söyleyemeyiz.

Yüzlerce milyar dolarlık işgal aygıtının göçmen işçileri
ABD devleti ülke halkının önemli bir bölümünü dünyanın farklı ülkelerindeki işgallerine ve dev silah harcamalarına ikna etse de savaşacak askerlerin önemli bir bölümünü kendi vatandaşlarından değil göçmen işçilerden sağlıyor.

2010 yılı başında ülkemizde gazetelerde Türk vatandaşı bir kadının ABD vatandaşı olabilmek için 4 yıl Irak’ta Amerikan ordusunda görev yaptığı haberi yer almıştı. Kadın asker, kendisi gibi ABD vatandaşlığını kazanmak için 300 Türk vatandaşının Irak’ta savaştığını bildiğini açıklamıştı.

3 bin dolar maaş ve ABD vatandaşlığı için binlerce göçmen işçinin ABD ordusuna girdiği biliniyor. Bu durumda olan askerlerin yüzde 25’inin Filipinler’den geldiği ve ciddi miktarda askerin de Latin Amerika ve Afrika kökenli olduğu belirtiliyor.

Ülkemizde de kurulacak profesyonel ordunun işsizliğe çare olacağı söylenirken, yaşamdan bir umudu kalmamış kişilerin ölmek ve öldürmek konusunda daha kolay programlanabileceğinin ve yurt dışındaki görevlere daha kolay gönderilebileceklerinin bilindiği kesin.

Paranın bozacağı biliniyor
Profesyonelleşmenin bir diğer anlamı ise ordularda toplumsal olaylar sırasında meydana gelebilecek yarılma olasılığının ortadan kaldırılması. Bu konuda en fazla güvenilen ise paranın gücü. Türkiye’de 27 Mayıs sonrasında OYAK’ın kurulması ve NATO’nun attığı diğer adımlar, Portekiz’de 1974’te yurtsever subayların başını çektiği Karanfil devrimi sonrasında NATO’nun profesyonelleşme yönündeki istekleri niyetin ne olduğunun bir diğer göstergesi.

Hatta başta ABD olmak üzere birçok ülkede kurulan “Özel Güvenlik Şirketleri” işgal edilen ülkelerde ABD’li yetkililerin, diplomatların, üslerin korunması gibi görevlerle yüz milyonlarca dolarlık ihaleler kapıyorlar. Bu şirketler bünyesinde çalışan askerlerin toplumsal olaylar karşısında gözünü kırpmadan zalimce davranabileceğine güveniliyor.

Profesyonel ordular başarılı mı?
Öncelikle burada “başarı” kelimesinin, dünyadaki işgaller ve yüz binlerce masum insanın öldürülmesi düşünüldüğünde oldukça ahlaksız bir niteleme olduğunun belirtilmesi gerekiyor. Mümtaz’er Türköne, Hüseyin Gülerce, Yasemin Çongar ve Ahmet Altan gibi isimlerin ABD ordusunu sürekli bir başarı örneği olarak göstermeleri başlı başına eleştiri konusu.

Ancak başta ABD ordusu olmak üzere NATO bünyesinde yer alan profesyonel orduların tarihi, milyarlarca dolar harcanmasına rağmen beklenmeyen sonuçların ortaya çıktığını gösteriyor.

Sadece para kazanmak isteyen göçmen işçiler, işsizler ve emperyalist ideolojinin şımartması sonucu öldürme manyaklığına tutulan gençlerden oluşan ABD ordusu Kore’den Vietnam’a, Irak’tan Afganistan’a kadar pek de “başarılı” olamıyor.

Özellikle halkların direnişi karşısında bu profesyonel askerler zor duruma düşüyor. İnançlı ve yurtsever insanlar karşısında ne için savaştığını bilmeyen, sadece öldürmeye programlı profesyonel askerler fena halde bozguna uğrayabiliyor.

Skandallar, travmalar, intiharlar
Modern ordu olarak gösterilen ABD ordusu yurtsever direnişler karşısında sadece öldürmeye programlandığı için insanlıktan da çıkıyor. ABD askerlerinin Iraklılara yaptığı işkenceler ve bu işkencelerin aynı askerler tarafından videoya çekilerek internette yayınlanması durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyor.

İşgal gücü olarak görev yapan askerlerle ilgili çarpıcı bir istatistik ise “başarı” konusunun hiç de beklenildiği gibi olmadığının diğer bir açık göstergesi. ABD’de ülke dışında işgal askeri olarak görev yapanların yüzde 50’si psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görüyor.

Bu yılın Haziran ayında ise 32 asker intihar ederek ABD ordusu için bir rekor kırıldı. Bir yılda intihar edenlerin sayısı ise geçen yıl 150’yi geçmişti.

Ya diğer profesyonel ordular?
Profesyonel askerlik konusunda NATO üyesi diğer ülkeler İngiltere, Almanya ve İtalya’nın da pek farklı bir sicili yok. ABD’nin öncülüğünde işgal edilen topraklara bu ülkelerden gönderilen askerlerde de aynı sorunlar ortaya çıkarken, dev silah tekelleri yine bu işten en karlı çıkanlar oluyor.

Kolombiya gibi ülkelerdeki paramiliter ordular ve AB bünyesinde de kurulan ve “toplumsal olaylara müdahale etme yetkisi” olduğu söylenen polis gücünün işlevi ise daha çok ülkedeki toplumsal muhalefete ve devrimci hareketlere karşı kullanılmak üzere yapılandırılıyor. Her yıl yüzlerce sendikacının öldürüldüğü ve geçtiğimiz günlerde paramiliter askerlerin yaptığı tahmin edilen korkunç bir toplu mezarın ortaya çıkarıldığı Kolombiya profesyonel ordular konusunda açıklayıcı bir örnek teşkil ediyor.

Türkiye’deki işçi sınıfının potansiyel gücü ve olası bir Türk-Kürt iç savaşı düşünüldüğünde AKP’nin kurmak istediği özel ordunun hangi misyonla yapılandırılacağını tahmin edebiliriz.

Emre Deveci (soL)