Paris'te öldürülen Kürt kadınlar hakkında Türkiye şüphesi

Paris'te öldürülen ve aralarında PKK kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu Kürt kadınlarla ilgili soruşturmada, Fransız hakim gözünü zanlı Ömer Güney ile Türkiye arasındaki ilişkiye çevirdi.

(soL - Dış Haberler) Paris'te öldürülen ve aralarında PKK kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu Kürt kadınlarla ilgili soruşturmada, Fransız hakim gözünü zanlı Ömer Güney ile Türkiye arasındaki ilişkiye çevirdi.

Reuters'da yayımlanan habere göre, davaya bakan Fransız makamları üç cinayetin faili olarak soruşturulan Ömer Güney hakkında bilgi almak için Türkiye makamlarına başvuru yaptı. Habere göre, bu başvuru davanın seyrinde önemli bir dönüm noktası haline geldi. Dava dosyasına ulaşan avukatların verdiği bilgiye göre, Güney'in cinayetten önce üç kere Türkiye'ye girip çıktığı ve cinayet öncesindeki aylarda Türkiye ile sayısız telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ortaya çıktı.

Adalet Bakanlığı ise Fransa'nın başvurusuna yanıt vermeyerek işbirliği yapmaktan imtina etti.

Siyasi suikast
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez'in katledilmesinin ardından, avukatlar ve kurbanların yakınları cinayetin ardında kimlerin olduğunun ortaya çıkarılmasını talep ederek, bunun bir siyasi suikast olduğunu ileri sürüyorlardı.

Fransız hakim ise, olay yeri görüntülerinde olduğu saptanan ve kurbanların birinin üzerinden alınan DNA örnekleri montunda bulunan Ömer Güney'i gözaltına alarak soruşturma başlatmıştı.

Ömer Güney, Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerin evlilik planlarıyla ilgili olduğunu ve biletlerini de Fransız devletinden aldığı maluliyet maaşıyla satın aldığını ileri sürmüştü.

Türkiye soruşturmayı zora sokuyor
Reuters haberine göre, Türkiye'nin resmi yardım taleplerine cevap vermemesi soruşturmanın ilerlemesini engelliyor. Kürt kadınların avukatlarından Antoine Comte, davayla ilgili olarak ulaştıkları bilgileri, uluslararası işbirliğinin sonucu olmaktan ziyade Türkiye medyasından elde ettiklerini belirtirken, polis kaynakları da Türkiye'den sadece Güney'le ilgili kimi biyografik bilgiler sağlayabildiklerini ifade ettiler.

Reuters, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin ceza yasasının “Türkiye devletinin hizmetinde çalışırken yurtdışında herhangi bir suça dahil olmuş kişilerin Türkiye'de yargılanabileceği” yönündeki maddesine dayanarak ayrı bir soruşturma açması ve Ömer Güney’in Türkiye adına çalışan bir görevli olup olmadığının araştırıldığı yönünde medyada çıkan haberlere dikkat çekti.

Kurbanların Türkiye'deki avukatlarından Meral Danış Beştaş, katliam gerçekleştiğinden bu yana resmi olarak tek muhatabın Fransız yetkilileri ve kurumları olduğunu vurguladı.

Dava dosyasında Türkiye ile Güney’in bağlantısına ilişkin iki kanıt üzerinde özellikle duruluyor: Bunlardan birisi, Güney'in Ağustos, Ekim ve Aralık 2012'de üç kere Türkiye'yi ziyaret etmesi ve aynı dönemlerde Güney'e ait olduğu belirtilen telefonlardan Türkiye’yle düzinelerce görüşme yapılmış olması.

Avukat Comte, Güney'in Türkiye ile telefon trafiğinin yakalanışından beş ay sonra, Temmuz ayında dosyasına konduğunu belirterek, bu görüşmelerden daha net kanıtlara ulaşılabileceğini ancak bunun için Türkiye'nin yardımının şart olduğunu belirtti.

Comte, ayrıca Güney'in yakalanmasından bir ay sonra, cinayet günü kullandığı otomobilin Fransız anti-terör birimleri tarafından parçalanarak radyosunun arkasında, Türkiye'ye yaptığı üç giriş-çıkışın vizeleri olan bir pasaport bulunduğunu, ayrıca cinayetten birkaç gün sonrası tarihli bir kuru temizle fişinin de ele geçirildiğini söyledi. Bu belgelerin otomobilde daha önce yapılan aramada “bulunmadığı” ve dosyaya bir ay sonra girdiğine dikkat çekildi. Soruşturmanın ilk günlerinde çoğunlukla PKK bağlantısı üzerinde durulduğu, ancak PKK’nin bağlantıyı yalanladığı vurgulandı.

Dava hakimi, Güney'in daha önce yaşadığı Hollanda ve Almanya makamlarından da bilgi talebinde bulunmuş ve Türkiye'nin aksine Hollanda ve Almanya bu taleplere yanıt vermişti.

Dava üzerindeki kuşkuları artıran bir diğer gelişme ise, Fransız hakim Jeanne Duye'nin, dava dosyasının da içinde bulunduğu bilgisayarının 25 Eylül'de evinden çalınması olmuştu.